Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Otomotiv endüstrisindeki yenilikler daha çok markalardan mı, yoksa tedarikçilerden mi çıkıyor? Her ne kadar kullanıcılar hayatı kolaylaştıran, güvenliği artıran hatta yakın bir gelecekte sürücüyü bile devreden çıkarmayı vaat eden yeniliklerin markalar tarafından sunulduğunu sanıyorlarsa da, çok büyük bir kısmı, hatta son yıllarda neredeyse tamamına yakını yan sanayi firmaları tarafından geliştiriliyor.

        Geleceğin şehirlerinde kullanılacak olan sürücüsüz taksiler, kaza riskini en aza indiren, hatta tamamen ortadan kaldıran, birbiriyle iletişim kurabilen araçlar, elektrikli bisikletler ve fosil yakıta alternatif sentetik yakıtlar üzerine hep yan sanayi firmalarının mühendisleri çalışıyor.

        Sanıyorum dünyada bu konuda da ilk sırada herkesin aklına Türkiye’de de yatırımları olan Bosch geliyor. Bosch kendini artık bir yan sanayi şirketinden çok, Türkçesi kulağa pek hoş gelmese de ’kentsel mobilite sağlayıcısı’ olarak tanımlıyor. Benim gibi eski kelimelerle daha verimli düşündüğüne inananlar bunu ‘şehir içi ulaşım tedarikçisi’ diye de tercüme edebilirler.

        Peki, bu ne manaya geliyor? Kısaca yaşayan sayısı 5 milyonun üzerinde olan mega şehirlerde, ulaşımı sağlayan bütün unsurların (otomobil, kamyon, minibüs, motosiklet, bisiklet vb.) birbirleriyle haberleşmesi olarak da tarif edilebilir.

        Bu yılın sonunda sadece Ar-Ge’de çalışan sayısı 4 bin artarak 48 bin kişiye çıkacak olan şirket artık ürüne değil insana bakıyor. Markalardan çok, yolları kullanan herkes için servis sağlayıcı haline geldiğini ilan ediyor.

        Dünya çapında 227 bin çalışanı olan ve geçen yıl 43,9 milyar Euro’luk satış yapan dev tedarikçi, bu yılın sonunda yüzde 7’lik bir büyüme hedefliyor.

        Bütün bunları yaparken de, araçları, yolları ve bu yollarla araçların kullanıcılarını bir arada düşünerek projeler üretiyor.

        Kendi otomobilini üretme gayreti ya da hevesi içinde olan Türkiye’nin bu gelişmelerden uzak kalması elbette düşünülemez. Bizde de her ne kadar kamuda pek sesleri duyulmasa da, tedarikçiler ve üniversite olabildiğince işbirliği yapıyor.

        Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) ve İTÜ ARI Teknokent Türkiye’nin otomotivde rekabet avantajını, bu alana yönelik teknoloji üretmekle gerçekleştirebileceği inanıcıyla bir süredir işbirliği yapıyorlar. Bu oluşum “Otomotiv Teknolojileri Kategorisi”nde güvenlik sistemleri, çevre dostu üniteler, navigasyon, akıllı donanım, elektrik ve elektronik sitemler, iç-dış aydınlatma, akıllı araç yazılımları, enerji tasarrufu gibi bir otomobili oluşturan teknolojilere yönelik fikri ya da projesi olan herkesi bir araya getirmeye gayret ediyor.

        Bu vesileyle bir duyuru yapayım: 2015 yılında İTÜ Çekirdek bünyesinde açılan ‘Otomotiv Teknolojileri Kategorisi’ bu yıl da otomotiv alanındaki girişimcileri BigBang sahnesine davet ediyor. İTÜ Çekirdek’te “Otomotiv Teknolojileri” kategorisine başvurmak isteyenler için son tarih 19 Ağustos 2017. Hayatı kolaylaştıracak küçücük bir fikir, dünya pazarlarına entegre olması yıllar sürecek, hatta belki de hiç olamayacak bir otomobil üretmekten çok daha parlak sonuçlar verebilir.

        Şimdi bu yazıyı okuyup, ‘Vay, Batı uşağı, Türkiye kendi otomobilini yapamaz dedi’ diye anlayanlar var ya işte en çok onları utandırmak için çalışmak gerekiyor.

        Diğer Yazılar