Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İfade özgürlüğü diğer tüm özgürlüklerin belirleyicisidir, ülkelerin duyarlılıkları ifade özgürlüğünün önüne geçemez. Her ülke ifade özgürlüğünün sınırlarını kendi duyarlılıklarına göre çizmeye kalkarsa evrensel ifade özgürlüğünden ve çağdaş demokrasiden söz edilemez. İfade özgürlüğü tüm özgürlüklerin özetidir, insan ifade ettikçe özgürleşir. Ülkelerin kabul görmüş hassasiyetleri özgürlükten daha öncelikli olduğu sürece, aslında özgürlük yok demektir.

        İfade özgürlüğü fikirleri tartışarak genişletip güçlendirir, bundan da tüm özgürlükler ve demokrasi yaralanır. İfade özgürlüğü hepimizin ortak değeridir. İfade özgürlüğünün alanı daralırsa inanç özgürlüğü dahil diğer tüm özgürlüklerin alanı da daralır. Filozof Voltaire, “Söylediklerinizin hiçbirine katılmıyorum fakat bunları söyleme hakkınızı ölünceye kadar savunacağım...” diyor. Voltaire’nin bu sözü düşünce ve ifade özgürlüğü yolundaki ortak mücadelenin ne kadar gerekli olduğunu özlü bir biçimde yansıtmaktadır.

        İnsanların düşüncesini açıklarken gölgesinden korkar hale geldiği bir ortamda demokrasiden söz edilemez. Ocak ayında Avrupa Parlementosu’nun onayladığı ‘Türkiye’de ifade özgürlüğü’ ile ilgili tasarıda ‘medyaya yönelik baskı’ya ilişkin eleştiriler ağırlıkta.

        Tasarıda hükümete ‘özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygıyı garanti altına alacak reformlar üzerinde yoğunlaşması’ çağrısı yapılıyor.

        Unutmayalım ki medya ve ifade özgürlüğü, demokrasinin ‘olmazsa olmaz’ıdır. Bu özgürlüğün güvencesi de Laik Cumhuriyet’tir.

        RİSK ALTINDA

        Uluslararası Basın Enstitüsü’nün bu yıl ki ‘Dünya Kongresi’nde açıkladığı özel Türkiye Raporu ‘ Demokrasi Risk Altında’ başlığını taşıyor.

        Dünyayla paylaşılan 37 sayfalık raporda, ‘Türkiye’de medya üzerinde artan bir baskı söz konusu. Bu durum yaygınlaşan bir oto-sansür ikliminin ve en sıkıntılı basın özgürlüğü tablolarından birinin doğmasına yol açıyor’ denilmektedir.

        Uluslararası Basın Enstitüsü’nün raporunda ayrıca, ‘Türkiye 2015 genel seçimlerine ifade ve basın özgürlüğü dahil insan haklarının erozyona uğradığı bir ortamda gidiyor. Demokrasideki zayıflama döngüsünün yakın bir gelecekte son bulması da mümkün görülmüyor’ ifadesine yer verilmektedir.

        Raporda kamu görevine talip olan yetkililerin daha sert eleştirilere uğramayı da peşinen kabul etmeleri gerektiğine hükmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve diğer uluslararası kuruluşların karar ve değerlendirilmelerine de ‘atıf’ yapılarak, Türkiye’nin bu yaklaşımlara ‘ters düştüğü’ vurgusu yapılmaktadır.

        Uluslararası Basın Enstitüsü’nün ‘Türkiye Özel Raporu’nda hükümete ‘tavsiyeler’de de bulunuluyor.

        Bu tavsiyeler; Maliye Bakanlığı, TMSF ve diğer kuruluşlar, eleştiriler medyaya baskı aracı olarak kullanılmamalıdır,

        Medya kuruluşlarına el konularak sahip yapıları değiştirilmemelidir, Medya karşıtı söylemlerden , gazetecilere alenen hain, casus ve komplocu olarak itham etmekten vazgeçilmelidir,

        İfade özgürlüğünü kullanan gazetecilere karşı uygulanan taciz ve sindirme amaçlı davranışlardan uzak durulmalıdır.

        Sonuç olarak: İfade özgürlüğü yoksa var olan özgürlükler de kullanılamaz.

        Diğer Yazılar