Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        4 NISAN gecesi Rize deplasmanı dönüş yolunda Sürmene girişinde Fenerbahçe takımını taşıyan otobüse yönelik silahlı saldırı gerçekleşti. Saldırıda yaralanan otobüs şoförü Ufuk Kıran’a isabet eden saçmalar sadece 3 santimetre daha yüzünün ortasına doğru gelmiş olsaydı ne olurdu?

        Ufuk Kıran 3 santimetre, belki milimetreler ile ölçülebilecek şekilde yüzünün ortasına doğru yara alsaydı o anda ölmüş olacak ve Fenerbahçe takımını taşıyan otobüs kontrolden çıkarak şarampole yuvarlanacaktı. Bir başka kötü senaryo; otobüs viyadükten aşağı uçacaktı ve muhtemelen kafilenin bir kısmı, belki çoğu ölecekti.

        Türkiye ve dünya 5 Nisan sabahı futbol tarihinin en büyük katliamlarından birine uyanacaktı. Muhtemelen Türkiye’nin hemen her ilinde halkın infiali sokaklara yansıyacak, büyük protestolar ve ardından çatışmalar, hatta başka ölümler yaşanacaktı.

        Bu katliama yönelik terörist saldırıdan Fenerbahçe ve Türkiye şans eseri ucuz kurtuldu, büyük badire atlattı. Ötesi berisi yok.

        Bu köşeden defalarca yazdığım gibi futbolun içinde on yıllardır gittikçe yükselen nefret ve öfke iklimi 3 Temmuz’dan sonra zirve yapmıştır. Yine geçmişten beri çokça kullanılan siyasi, mezhepsel ve etnik toplumsal fay hatlarımıza bir yenisi olan futbol da artık girmiştir.

        Futbol, terörün kullanımına açık bir hal almıştır. Oysa diğer toplumsal kırılma alanlarımız gibi bu kırılma alanları da bizim en büyük zenginliğimiz olmalıydı.

        3 Temmuz sürecinde Beşiktaş ve Trabzonspor dahil 8 takımın küme düşmesi, bu yüzden Futbol Disiplin Talimatnamesi’nin 58. maddesinin değişmemesi gerektiğini savunan medyadaki tek kişiydim. Hala aynı noktadayım.

        Dava sürecinde UEFA gerekli cezaları verdi. Başta Aziz Yıldırım (bir yıl) daha birçok kişi, aylarca hapis yattı. Dava süreci devam ediyor, ne ceza verilmeli Fenerbahçe’ye veya Aziz Yıldırım’a idam mı? O zaman nefret ve öfke ile fanatizm yapanlar tatmin olacaklar mı? Elbette böyle bir insanlık ve adalet dışı karar verilse bile tatmin olmayacak ‘kudurmuş’ bir kesim var!

        İşte bu ortam ülkeyi provoke etmeye çalışan, sadece geçtiğimiz hafta Çağlayan Adliyesi’nde Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı şehit eden, Vatan Caddesi’ndeki saldırıları veya Rahip Santoro ya da Hırant Dink’i vuran, kullanıma açık, yıkanmış beyinlerin tam da kullanılacakları bir mecra haline getirdi futboldaki ayrışmayı.

        Şimdi bu musibetten bir fayda üretme zamanı. Yoksa sonumuz kötü Allah yardımcımız olsun...

        Fenerbahçe’nin basın toplantısında Tolga Deniz Aytöre’nin konuştuklarının altına imza atarım “top oynamayacağız” çıkışı hariç. Zaten geçmiş yazılarımda da benzer hatta aynı ifadeler var.

        Fenerbahçe’ye karşı faşizmin bitmesi gerekiyor. Yine daha önce defalarca yazdığım gibi “hiç kimsenin temiz olmadığı” bu futbol dünyasında iki yüzlülüğün bitmesi gerektiği gibi. Bunun için Fenerbahçe de dahil olmak üzere her kulüp ve federasyon yöneticileri, başkanları, medyası, futbolcuları ve taraftarları ile ağızlarından, satırlarından çıkana çok dikkat etmek zorundadır.

        Vebali çok büyük olan bu linç kampanyasına at gözlükleri veya ilkel davranışlar ile benzine ateş döküleceğine, altı dolu fikirlere, mümkün olduğunca objektif söylemlere ve empatiye ihtiyacımız var.

        “Nefret korkağın korkutulmaktan dolayı aldığı intikamdır.” G.BERNARD SHAW

        Diğer Yazılar