Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kanaryasevenler derneğinden tabipler odasına, üniversite rektör seçimlerinden öğrenci birliği seçimlerine, futbol kulüplerinden federasyona, siyasi partilerin kurultaylarından koalisyon metnine kadar, kısacası mikro yapılardan makro yapılara kadar değişmez bir kural vardır bu ülkede. Nerede bir seçim varsa, uzun vadeli stratejik, ekonomik, toplumsal, eğitsel, bilimsel planlamalar yapılmaz. Oysa bizi kurtaracak olan güne değil geleceğe yapacağımız yatırımlardır.

        Popülizm tutar zannederler, günlük veya kısa vadeli büyük hedefler koyarlar ki koltukları korusunlar! Oysa bu çarpık mantık, bizi hemen her konuda ve yüzyılı aşkın süredir dar bir kısır döngü içinde döndürür durur. Daha yeni bir genel seçimden çıktık, her yerde koalisyon konuşuluyor. Partilerin ortak istemleri Anayasa değişikliği ve demokratik haklar. Evet bunlar çok önemli ve hayati konular bu ülke insanı için. Ya gelecek 50 yılın eğitim, teknoloji, ekonomi, tarım, sanayi, ticaret vs.. stratejileri ve politikaları? Neden siyasi partiler, liderler ve elbette halkımız bunları tartışıp, ortak müşterekte buluşmaz? Neden bu güzel ülkenin dünyada hak ettiği yere gelmesi için gereken tek uzlaşı alanında ısrarcı olmaz ve sürdürülebilir ortak politikalar üretmezler?

        Siyasetten -mecburen- kendi sayfamızın gereğine dönerek sözü önümüzdeki TFF seçimlerine getirelim. Seçimlerde adaylar belli oldu. İki akraba Türk futbolunun çatısı için yarışacak gibi görünüyor, biri gereken imzayı toplayabilirse başa baş bir seçim olur. Futbol aristokratik bir yapı! Koltuğa yapışan kalkmıyor, rakibi babasının oğlu bile olsa! Adaylardan Türk futbolunun içinde bulunduğu durumdan kurtaracak sürdürülebilir, gerçekçi orta veya uzun vadeli herhangi bir planlama, strateji, yapılanma, rönevasyon, inovasyon hatta atmasyon da olsa tek kelime duydunuz mu? Ben duymadım, duymam da mümkün değil. Hayır sağır değilim ama sığır da değilim. Futbol ailesinin insan malzemesi ile neler yapılamayacağını gayet iyi biliyorum sadece.

        Hemen hepsini yakından tanıdığım bu isimlerin büyük çoğunluğu genelde zevahiri kurtarıp, küçük olsun ama benim olsun mantığında kişilerdir. Değişim, planlama, uzun vade, yapılanma gibi kavramları sözde kullanırlar sadece ama özde o kadar korkarlar ki! Çünkü doğru ve sürdürülebilir, işleyen ve de denetlenebilen bir sistemde kendilerine ihtiyaç yoktur. Böyle yapıların başına her zaman doğru insanlar aday olur, mevcut sistemde ise kimi koysan başkan olur...

        Seçimlerde kim kazanırsa kazansın kaybeden Türk futbolu olacaktır yine. Aynı Serinofil Derneği, bilmem ne odalar birliği vs.. gibi. Örneklerin ölçeğini istediğiniz kadar küçültün ya da büyütün fark etmez çünkü önemli olan koltuğu ve günü kurtarmaktır. Geleceği kurtarmak, kurgulamak ise hem bilgi, birikim, vicdan ve pozitif düşünce gerektirir hem ortak değerlerde buluşabilme yetisini. Maalesef futbol ailesinde bu özellikleri bünyesinde barındıranlar azınlıktır. O yüzden değişen bir şey olmayacaktır futbolda.

        Futbolun kendi küçük evreninden ülkemizin büyük ölçeğine geçecek olursak. Torunlarımızın büyük bir ülkenin mutlu ve çağdaş insanları olmasını istiyorsak, uzlaşmamız gereken odak, uzun vadede nasıl bir Türkiye istediğimiz ve bunun için yapılması gerekenleri belirlemektir. Asgari müşterekte buluşarak, kim veya kimler iktidar olursa olsun farklı yöntemlerle de olsa aynı istikamette ilerlemeliyiz toplumsal uzlaşı ile.

        Futbolda yeni dönem, beyaz sayfa filan açılmayacaktır. Hatta sportif veya ticari başarılar da olmayacaktır yakın gelecekte. Çünkü başarının ‘mutlak gerçekliğinden’ uzak, sürreal bir dünyanın kendi iç çatışması ve koltuk kavgasından başka bir şey yoktur o boşluğun içinde.

        ‘Amma felsefi ve siyasi yazdın’ diyorsanız -ki haklısınız- seçimi kim mi kazanır? Kimse ama kaybedeni siz olursunuz. Tabii mevzu; futbol, bu ülkenin gençliği, insanı, maddi ve manevi kaynakları ise...

        Diğer Yazılar