Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her ne kadar, ‘Ankara’nın deniz kadar mavi ve okyanus kadar derin dostlukları vardır’ denilse de, ‘başkent gridir.İnsanın içini karartır’ diyenlerin sayısı da İstanbullular olmak üzere hiç de az değildir.

        Doğrudur, Ankara evine erken gitmeyi sever ve gecelerinde daha erken yorulur diğer ‘büyük şehirlilerden’.

        Bu yüzden burada düşük tempolu yaşam kolay.. sıkıcı.., günleri ise 24 değil çok gerek olmadığı için 20 saat gibi gelir.. dışarıdan bakıp da içeriyi tam anlamayanlara.

        Ama öyle değildir. Bu gri denilen başkentin derinliklerinde hoş karşılaşmalar da olur. Hem de devletin bürokrasinin yani sıkıcılık denizinin tam ortasında.

        Bundan bir kaç hafta önce Habertürk’de Perde Arkası’nda konuk olması için Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile sözleşmiştik.

        Sonrasında, bakanlık kaleminden, basın müşavirinin aradığı ve Mehmet Aycı’nın hatta olduğu söylendi.

        Ne yalan söyleyeyim, yıllardır bu işin içinde olduğumuz için programın detaylarının netleşeceği rutin bir konuşma olacak diye düşündüm. Ama karşımda oldukça nazik ve farklı bir tarzda konuşan biri vardı.

        Programın olduğu gece daha önce ismini duyduğum Aycı ile konuştukça Ankara’da, İstanbul’dakilere taş çıkartırcasına denizen maviliğini inatla boyayanların olduğunu gördüm.

        Eğitiminin lisedeki köklerinde bile demiryolu olan Aycı, şair, yazar ve müşavir. O gece Bakan Yıldırım’ı yolcu ettikten sonra uzun sure sohbet ettik.

        Hayatının olmazsa olmaz tutkularını yazarlığı ve şairliği yapabilmek için müşavirlik yapan Aycı, sonrasında içinde demiryolları yazıları ve şarkıları bulunan bir CD ve kitap seti gönderdi.

        İnceledikçe, demiryollarının soğuk rayları ve donuk yüzlü metallerden yapılan vagonların insanda bu kadar farklı ve duygusal bir ruh hali uyandırabileceği duygusu hoşuma gitti.

        Evet, hep anlatılırdı ama trenlerin raydaki seslerinin bu ruh halini okşayan bir melodiye dönüşeceği hiç aklıma gelmemişti.

        Ne yalan söyleyeyim, bu ruh halinde en ilgimi çeken Aycı’nın kendi imzasını taşıyan ve emekli demiryolculara verilen o meşhur saatin ismine atfen yazdığı, ‘Serkisof Ahbabım Olur’ isimli kitabı oldu.

        Diğer şiir ve düz yazı kitapları da beğenilen Aycı’nın bu kitabı çok başarılı bir denemeler dizini. Kitabın geneli, bir sonrası merak edilen istasyonlardan oluşan bir demiryolu mantığı gibi.

        Sonradan duydum Aycı’nın, Ankara’daki makamı da edebiyat sohbetlerinin yapıldığı ve yazının başında anlattığımız o derin okyanuslarda saatlerce derin dalışların gerçekleştirildiği bir sohbet merkeziymiş. Hala Ankara gri diyenler var sa bunu da duyurmak bizim borcumuz olsun.

        Batı dünyası gibi doğru dürüst demiryolu, metrosu olmayan Türkiye’de en azından bu konuda edebi anlamda dünyanın en iyi altyapılarından birini görmek güzel.

        metehandemir@haberturk.com

        Diğer Yazılar