Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        LAFI fazla dolandırmadan ve kelimelerle kenar süsü çizmeden direkt konuya gireceğim. Girdikten sonra da “hoşluk” sınırının dışına çıkan sözlerden kaçınmayacağım, haberiniz ola. Çünkü işin ucu gidip sağlığa dayanıyor. Konum, yemek ve hazmetmek...

        Biraz değişik bir gözle bakarsanız beslenme, bedeni bir uçtan doldurup diğer uçtan boşaltmaktır aslında. Zarif bir tanımlama olmamakla beraber işin özetidir. Her birimizin “kilitlenip” en çok söz ettiği bölüm ise yukarıdaki “delikten” içeriye yolladıklarımızın görünümü, lezzeti ve kokusu ile sınırlıdır.

        “Şöyle güzel kızarmış, aman üzerine bir de tereyağı, biraz da toz karabiber...” Anlatan da dinleyen de hipnoza girer neredeyse. Ne de olsa yaşamımızın 3-5 keyfinden biridir. Yemeğe düşkünlüğü eleştirmiyorum. Ben de seviyorum pişirmeyi, yemeyi, hakkında konuşmayı. Hele çikolata aşkı ya da peynir çeşitleri üzerine birkaç ciltlik roman bile yazarım.

        Benim eleştirim, yutana kadarki keyifte takılı kalıp içeriye gönderdiklerimizin ne içeriğini ne de diğer uçtan dışarı atıncaya kadarki yaptıklarını umursamamamız. Önümüze sürülen her lezzetli yiyecek ürününü ağzımıza atmadan önce “Bu lokmanın içindekiler listesi nedir?” diye sormaz mı insan?

        Yıllarca sorgulamadan yastık doldurur gibi ağzımızdan içeri teptiğimiz, damarları tıkayan, karaciğeri yoran, böbrekleri çalışmaz hale getiren, hatta psikolojimizi ve kişiliğimizi etkileyen o kadar çok doğal olmaktan uzak yiyecek maddesi var ki, farkında bile değiliz.

        Bisküvi yerken içinde sadece un, şeker ve yumurta, cips yerken de içinde sadece kızarmış patates ve tuz var zannediyoruz. Evde pişirdiğimiz yiyecekler, kurabiyeler kısa sürede bozulurken marketlerde raflara dizili yiyeceklerin aylarca (hatta bazı ürünlerin yıllarca) nasıl olup da bozulmadan, bayatlamadan kaldığını sorgulamıyoruz.

        “E bu yeni bir şey değil ki, zaten biliyoruz yiyeceklere sağlığa zararlı kimyasallar katıldığını” dediğinizi duyar gibiyim. Hatta bunu söylerken çocuğunuzun eline tutuşturduğunuz kraker paketinin üzerine bir kez göz gezdirmediğinizi de görür gibiyim. Sevdiklerinizin ve kendinizin hiç yoktan sağlık sorunlarıyla yüz yüze kalmak istemediğinizi de bildiğim için bu konuyu bugün gündeme getiriyorum.

        Geçen hafta Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) çok önemli bir adım atarak Amerika’da hazır yiyeceklerde (birazdan ne olduğunu özetleyeceğim) trans yağ kullanımını tamamen yasakladı. Altını çiziyorum: “TAMAMEN.” 2018 yılından itibaren ise raflardaki yiyeceklerin zaman zaman test edileceği, sonuç pozitif çıktığı zaman ürünlerin derhal piyasadan toplatılacağı açıklandı.

        Özellikle Amerikan Kardiyoloji Derneği, yiyecek üreten fabrikalara, “İnsanları bile bile bu yiyeceklerle hasta etmeye son verin” baskılarını son yıllarda (özellikle legal yollarla) artırınca böylesi çok önemli bir karara adım atmak zorunda kalındı. Üstelik bu girişimin milyarlarca dolarlık bir kayba sebep olacağı biline biline.

        Böylece renkli reklamlarla ürünlerini halka tanıtan, “İşin gereği bu” diyerek her ürününe sağlığa zararlı kimyasalları pompalayan tüccarlar nihayet kendilerine çekidüzen vermek zorunda kalacaklar. Çünkü FDA, “Bu daha başlangıç; en kısa zamanda diğer sağlığı tehdit edici maddeleri de tek tek hazır yiyeceklerden uzaklaştıracağız” sözünü verdi.

        Ardından Avrupa Kardiyoloji Derneği harekete geçerek aynı uygulamanın hemen Avrupa’da da gündeme getirilmesi için girişimlerde bulunmaya başladı. Ülkemizde de kardiyolog hekimlerimizin uyarılarıyla, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın girişimleriyle trans yağ oranını azaltma çalışmaları devam ediyor. Yaklaşık 5-6 yıldır bazı firmalar, ürünlerindeki formüllerden sentetik trans yağı düşürerek paketlerinin üzerine “Trans yağ yoktur” ibaresi yazmaya başladılar.

        Umarım FDA’nın aldığı gibi sağlığı tehdit eden yiyeceklere katılan her türlü kimyasal madde için çok radikal kararlar bizde de alınır. Aksi takdirde bu “sessiz ve lezzetli katiller” yavaş yavaş hepimizin sağlığını tehdide devam edecek. Ta ki sizler “Boşver ya” demekten vazgeçinceye kadar.

        TRANS YAĞ NE DEMEK? HANGİ YİYECEKLERDE VAR?

        TRANS yağ, et ve tereyağı gibi hayvansal ürünlerde doğal olarak bulunan bir tür yağ çeşididir. Trans yağların zararı anlatılmaya çalışılırken bu doğal yağlardan söz edilmiyor. Sözü edilen, zararlı trans yağlar, yani doğal olmayanlar, laboratuvarda üretilenler.

        Doğal sıvı bitki yağlarının, hidrojenasyon (hidrojen gazıyla muamele) yöntemiyle kimyasal yapısının değiştirilmesi olayıdır. Bu doğallıktan uzaklaştırılan yağların kullanılma sebebi, genelde yiyeceklerin bozulmadan uzun süre kalmasıdır. Anlayacağınız, mikroplar bile bu yağdan kaçmakta, bulunduğu yerde kolay kolay üreyememekte.

        En çok patlamış mısır, cips, kızarmış patates, bisküvi, çikolata, sütsüz krema, meyveli kek, börek, donmuş yemekler, dondurma ve hazır soslarda kullanılıyor. Bu saydıklarımı “Ben bunları evde yapamam. İçinde ne tür yağ olursa olsun (sorgulamadan, doğal olanını aramadan) hazır olarak alıp tüketmeye devam edeceğim” diyorsanız birazdan sayacağım hastalıklara davetiye çıkarmış oluyorsunuz:

        1. Kötü kolesterol (LDL) düzeyini artırarak damar sertliğini tetikliyor.

        2. İyi kolesterol düzeyini düşürüyor.

        3. Kanda trigliserit oranını yükseltiyor.

        4. Şeker hastalığını başlatıyor.

        5. Çeşitli kalp hastalıklarına sebep oluyor.

        6. Omega 3 yağ asitlerinin işlevini bozuyor.

        7. Hamilelikte bebek gelişimini engelliyor.

        8. Alerjik reaksiyonları tetikliyor.

        9. Hücrelerde mutasyona sebep olarak özellikle sindirim sistemi kanserlerini başlatıyor.

        10. Obeziteye ve özellikle göbek bölgesinde yağlanmaya sebep oluyor.

        Saydığım hastalıkların her geçen yıl üçe beşe katlanarak artışı tüm dünyanın dikkatini çekmekte. Bunların ana sebeplerinin başında, gerçekten de farkında olmadan yediğimiz doğallıktan uzak, kimyasıyla oynanmış yiyecekler geliyor. Nine ve dedelerimizin standart diyetlere uymayan yeme tarzlarına rağmen uzun seneler sağlıkla ve enerjiyle yaşamalarının en büyük sebebi, belki de tamamen doğal besinleri tercih etmeleridir. Bakalım bizim aklımız ne zaman başımıza gelecek.

        Diğer Yazılar