Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaz bitmek üzere. Ailemle birlikte Antalya’dayız. Kumsalda her ülkeden var. Elimde olmadan birçoğumuz gibi güneş gözlüklerimin ardından insanları inceliyorum. 25-30 yaş üzerindekilerin yüzde 90’ının bedeninde yerçekimi çoktan görülmeye başlamış. Kiminde yağ dokusu iştirak etmiş, kiminde ise yok, dokular içi boş yastık kılıfı gibi, “Nerdeee o eski kas hücrelerim” hüzün içerisinde kendini koyvermiş. gururla “Baak bende henüz o belirtiler yok” havalarında yürüyen gençlere ve besbelli sporu hayatının bir parçası yapmış insanlara bakıyorum.

        Estetik güzel bir şey! İç güzellik de önemli tabii ki ama bir insanın kendisine olan saygısı ve yaşam prensiplerini dış görüntüsünü tümden rafa kaldırmanın da bir anlamı yok. Sağlık uzmanlarının altını çizerek tekrar ettiği “Az ye, çok hareket et” yasasını önce ihlal edip vücutlarımızdaki deformasyona sebep olarak sadece “geçen yılları” göstermek kolayımıza geliyor.

        Bundan 2 yıl öncesine kadar erken kaybı ve sporun hayatımızdaki etkisiyle ilgili yayımlanan, dikkatimi çeken haftalık bilimsel makale sayısı onlarcaydı. Şimdi yüzlerce hatta binlerce. Medikal dünya döndü dolaştı birçok kronik sağlık sorununu insanların yeme ve spor alışkanlığına bağlamaya başladı. Farkındaysanız ben de bu konularda çok yazar oldum.

        Geçen hafta Journal of Physiology dergide yayımlanan makale bence hedefi tam on ikiden vurmuş. Araştırmayı gerçekleştiren proje yöneticisi, Mayo Clinic’te fizyoloji profesörü Dr. Michael Joyner. Araştırmanın iddia ettiği sav, sporsuz, hareketsiz bir yaşamın derhal tedaviye alınması gereken bir hastalık olduğuna Dr. Joyner‘e göre bir insan genç, sağlıklı normal kiloda bile olsa sürekli bilgisayar da televizyon başında oturarak, spor yapmadan hareketsiz bir hayat sürüyorsa derhal “hasta” teşhisi konularak tedaviye alınmalı. Çünkü bu insan er ya da geç şeker, ya kalp hastalığı, ya kireçlenme da multiple sclerosis (MS) gibi bir hastalıkla yüz yüze kalacaktır.

        YENİ TEDAVİ YÖNTEMİ: SPOR

        Fizyolojik rahatsızlıklar geç gelişse bile mutlaka psikolojik bir sorun kısa sürede yolunu kesecektir. Dr. Joyner savının dünya genelinde doktorlar tarafından uygulanmaya başlandığı an, kemoterapilerin, cerrahi müdahalelerin ve en önemlisi kendine güvensizlikten kaynaklanan psikolojik travmaların minimuma ineceği inancında. Deneme olarak Dallas’taki Texas Üniversitesi Güneybatı Tıp Fakültesi’ne fibromiyalji, kronik fatik sendromu, bazı ortopedik rahatsızlıklar ve POTS olarak anılan postural ortostatik taşikardi sendromu gibi kronik sorunlarla başvuran hastalara önce hiçbir ilaç tedavisi verilmemiş. Fakat 3 ay boyunca kontrollü olarak sadece “spor tedavisi” uygulanmış. Hastaların yüzde 80’inde şikâyetlerin ya çok azaldığı ya da tamamen yok olduğu gözlenmiş.

        Rochester’da bulunan Mayo Clinic’te ise son 2 aydır benzer kronik hastaların çoğunda uygulanacak tedavi ne olursa olsun düzenli spor yaptırmak şart koşulmuş.

        Elde edilen başarılı sonuçlar tüm uzman hekimler tarafından halen şaşkınlıkla tartışılıyor. Peki insanlar neden her türlü aktiviteye vakit ayırırken iş kendi hayatlarını kurtaracak olan spor yapmaya gelince birdenbire olmadık bahaneler uyduruyor? Sporu kendi hastanesine ve diğer hekimlerin dikkatine sunan Dr. Joyner spor yapmamaya ilk neden olarak tembelliği gösteriyor. Tembelliği alkol ve sigara bağımlılığına benzetiyor. Onun da tedavisinin aynen diğer alışkanlıklar gibi birdenbire değil de yavaş yavaş yapıldığı başarılı olacağına inanıyor. Bunun için ne spor salonuna gerek var ne de özel bir eğitimciye. Günde 10 dakika yürüyüşle başlayıp bunu her ay biraz daha artırarak saate kadar çıkarabilmeyi, ondan sonra da yaşamımızın sonuna kadar her gün en az 45 dakika yürümeyi sağlıklı bir hedef olarak gösteriyor. Bu gösterilecek azme bir de dengeli beslenmeyi kattık mı kronik hastalıkların yok olacağına, vücutta kas kaybının yavaşlamasından dolayı yaşlanma izlerinin minimuma düşeceğine inanıyor.

        Bence insanın kendi hayatında devrim yapması çok zor. Fakat şunu unutmamak gerek ki sporsuzluğumuzla yani tembelliğimizle vereceğimiz savaş sonunda kurtulacağımız fazla kiloların ve kas kaybının yanı sıra üzerine çizgi çekeceğimiz bir de yüzlerce kronik hastalık ismi var. Magazinlerdeki sinir bozucu “Mayo mevsimi geliyor, ilkbaharda forma girin” ilanlarının inadına bu devrimi sonbaharda yapmaya ne dersiniz?

        Kas kaybına sebep olan asıl ‘suçlu’ bulundu

        Yaşlılık, yatalak hastalıklar, hareketsiz bir yaşam kas kaybına sebep olarak gösterilmekle beraber moleküler düzeydeki asıl “suçlu” şimdiye kadar bilinmiyordu. Amerika’da ıowa Üniversitesi bilim insanları geçen hafta Gadd45a isimli spesifik bir proteinin kas kaybında rolü olan genlerin yüzde 40’ını kontrol ettiğini gösterdi. Proje yöneticisi Christopher Adams, yaptığı basın toplantısında bu araştırmalarının hemen ardından Gadd45a proteinini inhibe edebilecek alternatif yollar üzerinde çalıştıklarını açıkladı.

        Tıp dünyasında kas kaybından kaynaklanan her türlü sağlık probleminde kullanılabilcek bir tedavinin Nobel Tıp Ödülü’ne aday gösterilebileceği söyleniyor. Çünkü bu buluş sadece dünyada değil, uzun süreli, insanlı uzay misyonlarında astronotların (sıklıkla yüz yüze kaldıkları kas kaybı) tedavisinde de kullanılabilecek. Araştırmanın detayları Journal of Biological Chemistry adlı bilimsel derginin son sayısında yayımlandı.

        Diğer Yazılar