Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR insan yabancısı olduğu coğrafyalardan gelen felaket haberleri karşısında ne kadar uç bir noktaya savrulabilir, nasıl bir ruh haline sürüklenebilir ki?..

        Bu soruyu Nepal’deki deprem için soruyorum. Adı üzerinde, bir deprem haberi bu. Dünyanın neresinden gelirse gelsin apansız ölümler, çöken binalar, enkaz altında yok olup giden, birbirinden kopan aileler, gayet acı insan hikâyeleri demektir deprem haberleri.

        Nepal’den gelen deprem haberi beni de bu minvalde düşüncelere sevk etti. Hiç gitmedim Nepal’e. Lakin Nepal’e karşı boş da sayılmam. Nepalli Amresh Singh adında milletvekili bir arkadaşım var. Deprem haberini duyunca aklıma ilk gelen kişi de Amresh oldu haliyle.

        Geçtiğimiz yıl ABD’de tanışmıştık. 2 hafta boyunca sık sık sohbet imkânı bulmuş, birbirimize neredeyse hakkında hiç fikir sahibi olmadığımız ülkelerimizi anlatmıştık.

        İlk sohbetimizde kendisinden, bana hiç gitmediğim Nepal hakkında bilmem gereken en temel şeyi, olabilecek en kısa şekilde izah etmesini rica etmiştim.

        ABD Kongre Binası önündeki sohbet sırasında bu sorumu duyunca önce biraz şaşırmış, sonra da beni hem güldüren hem de düşündüren şu cümleleri kurmuştu: “Nepal bir sandviçten farksızdır. Hindistan ve Çin gibi iki devin arasında sıkışmış, iki dev arasında denge siyaseti izleyerek hayatta kalmaya çalışan bir sandviç; ama bir o kadar da güzel bir ülkedir Nepal...”

        Nepal’i özetleyen bu sözleri hâlâ kulaklarımda çınlayan Amresh’e dün bir e-posta gönderdim. Vekilliğini yaptığı milletine başsağlığı dileklerimi iletip kendisinin ve ailesinin durumunu sordum.

        Cevap hemen gelmeyince merakım katlandı. Başka ülkelerdeki ortak arkadaşlarımızla yazıştım. Beklediğim haber Tayvan’dan geldi. Tayvanlı bir ortak arkadaşımız, sosyal medyada Amresh’in iyi olduğunu gösteren bazı bilgi ve fotoğraflara ulaştığını söyledi. Biri Tayvan’dan, diğeri Türkiye’den iki arkadaş; Nepal’den gelen bu haberle sevindik, rahatladık.

        Evet, insanların çıplak elle enkaz altından hayat kurtarmaya gayret ettiği Nepal’den gelen deprem haberi üzerine yaptıklarım bundan ibaret.

        Şimdi gelelim neden girişteki sualleri sorup bunları anlatma gereği hissettiğime.

        Üzülerek gördüm ki bir sanatçımız Nepal’den gelen felaket haberlerine sevinmekle de kalmamış, herkese hümanistlik, hayvanseverlik dersi vermeye kalkışmış.

        Kastettiğim kişi, sanatından zerre şüphe etmemekle birlikte, Twitter’da deprem etkisi yaratan yorumlarıyla kendisini düzenli olarak enkaz altına sokmaktan zevk aldığını düşünmeye başladığım Leman Sam.

        Nepalliler Hindu tanrıçası için yüzlerce hayvan katletmişler, şimdi de bu depremle cezalarını buluyorlarmış. Böyle yazmış Leman Sam Twitter’daki hesabından. Bunu yazdıktan sonra da kendisinden âlâ hümanist ve hayvanseverin olmadığını ima etmiş, edebilmiş...

        Şimdi kalkıp kendisine daha önce Arap turistler hakkında sarf ettiği o talihsiz sözleri hatırlatıp “Yetmedi mi bu kadar hümanistlik ey Leman Sam?” diye soracak değilim. Belli ki yetmemiş.

        Doğrusunu söylemek gerekirse ben Leman Sam’ın bugüne dek güzelim sesiyle söylediği o enfes şarkılarından başka hiçbir şeyini duyma merakı içinde değilim.

        Yine de kendisine birkaç şey sormak isterim.

        Nepal’deki depremde ölenlerin yaşam hakkına saygı duymadan nasıl oluyor da bir hümanist, hayvansever ve çevreci olabiliyor? Nepallilerin ibadet için hayvanları acımasızca katlettikleri törenleri biliyorum. Lakin hayvanları bu şekilde kesmekle, insanların beton yığınları altında can vermelerine sevinmek arasında bir fark var mı? Tabii bunları bize cevap versin diye sormuyorum. Leman Sam bu soruların cevabını düşünsün, sonra da anlatabiliyorsa buyursun kendi vicdanına anlatsın diye soruyorum. Dedim ya kusura bakmasın ama ben artık Leman Sam’ın şarkı dışında söyleyebileceği hiçbir şeyi merak etmiyorum.

        Diğer Yazılar