Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CUMHURBAŞKANLIĞI seçiminde aday olmayı uzun süredir düşünüyordum. Bu zor işin üstünden gelebilir miyim diye bazı şüphelerim de vardı. Ancak Allah onu başımızdan ebediyen eksik etmesin, Genel Yayın Yönetmenim Selçuk Tepeli tek bir telefonuyla beni bu işe en uygun insan olduğuma ikna etti.

        Telefonda, durup dururken “Kant’ın ideal şartlar evrenine” benim hiç yakışmadığımı söyledi. Bu lafı söyleyenin normal bir insan olduğunu sanıyorsanız bu sizi şaşırtabilir. Ama Selçuk’tan gelmesi beni hiç şaşırtmadığı gibi ona tam da uyan bir cümle olduğunu düşündüm.

        O bunu galiba beni tehdit etmek için söyledi. Korkacağımı sanıyorsa yanılıyor, bende tam tersi etki yaptı, özgüvenimi artırdı ve Cumhurbaşkanlığı’na aday olmaya kesin karar verdim. Eğer hakikaten Selçuk’un dediği gibi “Kant’ın ideal şartlar evrenine hiç yakışmıyorsam” o zaman Türkiye’ye çok yakışıyor olmam gerekiyor. Türkiye benim kadar kendisine yakışan cumhurbaşkanını kesinlikle bulamaz.

        Bunu yazarken şimdi düşündüm ki, Selçuk deli olduğundan Türkiye’de ideal şartların olduğunu düşünüyor da olabilir ve bu dediğimi kesinlikle algılamayacaktır. Selçuk beni tek bir lafıyla bu işe uygun olduğuma ikna etti, ama ayrıca kendimi test etme imkânım da oldu.

        Babam, oğlum ve ben Aslan burcuyuz. Hepimiz ağustos ayında doğduk. Oğluma güzel bir yaş günü düzenleyeyim dedim ve böylece Türkiye şartlarına uygun ortamı evde yaratıp cumhurbaşkanlığım için başarılı bir deney yaptım.

        Süleyman Demirel, “Bu ülke yönetilemez, ancak idare edilir” demişti. Bu koşullarda lider olmaya karar vermek için biraz çılgın cesareti de gerekiyor. Bunun bende olduğu, oğlumun partisinde kesin belli oldu.

        16 yaşındaki 16 adet ergeni 20 metrekare büyüklüğünde bir odada yağmurlu bir günde 5 saat süreyle bir araya getirmeye karar verdim.

        Her ergenin kendi bildiği gibi takıldığı, birbirini ve kendini bile dinlemediği bu nüfus yapısını ben 5 saat boyunca gerçek bir vukuat olmadan idare edebildiysem, o zaman Türkiye’yi yönetmek bana çocuk işi gibi gelir.

        Not: Selçuk’un telefonu tam da bu parti sürerken geldi. Ekrandaki ismi görünce “Ha bir sen eksiktin” dedim. 20 metrekarelik tımarhanede bir eksiklik hissediliyordu, şimdi tımarhane nüfusu tamamlandı. 16 adet 16 yaşındaki ergenin 20 metrekare içinde diyaloğa girmeden konuştuğu bir ortamda bana Kant’ın “ideal şartlar evreni”nden bahsetmesi ayrıca çok sinir bozucuydu, ama bu konuya şimdi girmek istemiyorum.

        STEVE BANNON

        GEÇEN hafta içinde tuhaf bir medya hadisesi oldu. Tatil yapmakta olan The American Prospect Dergisi’nin muhabirini Beyaz Saray’dan bir yetkili aradı. Steve Bannon’un kendisiyle görüşmek istediğini ve kendisine bir randevu verebileceğini söyledi. Muhabir ise tatilde olduğunu ve Steve Bannon’un isterse kendisini telefonla arayabileceğini söyledi.

        Bannon aradığında, muhabirin yazılarını ne kadar çok sevdiğini söyledi ve “yazılmamak kaydıyla” (off the record) demeden konuşmasını sürdürdü. Hayli otosansürsüz konuştu. Muhabir de mesleki kurallar gereği “off the record” denilmediği için söylenen her şeyi kaydedip yayınladı. Bu konuşmada Bannon, açıkça Trump’ın Kuzey Kore konusunda yanlış politika izlemekte olduğunu söyledi. Konuşma yayınlandıktan sonra Trump’ın çok kızdığı ve onu çoktan kovmak isteyen Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü John Kelly ve Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster’ın harekete geçtiği, Bannon’a “Ya istifa et ya da kovulacaksın” dedikleri belirtiliyor.

        Bannon’un kontrol ettiği “alt-right” medyasında, onun istifasını aslında 7 Ağustos’ta daha sonra açıklanmak üzere vermiş olduğunu yazdılar. Virginia’daki olaylar nedeniyle, aslında o gün açıklanacak istifa dün gerçekleşmiş oldu.

        Diğer Yazılar