Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İNTERNETİN ve dijital teknolojilerin beynimizde tetiklediği değişimleri anlamaya çalıştığımdan uzun süredir beyin üzerine okuyorum.

        Şansıma bakar mısınız, uzmanları diyor ki; beyin biliminde son 400 yılın en büyük değişim sürecindeyiz. Anlayacağınız, ben hiç uzmanlığım olmayan bu konuya büyük bir değişim sürecindeyken girmişim.

        Beynin olağanüstü değişim ve kendisini dış koşullara adapte etme gücünün incelendiği "neuroplasticity" adlı nispeten yeni bir bilim dalı var.

        Ben bu konudan, internetin beynin çalışmasını nasıl değiştirdiğini anlamaya çalışırken ilk kez haberdar olmuştum.

        Ama meğerse konu bundan çok daha önemli, çok daha büyükmüş. Çok ağır hastalıkların çözülme yolu, beynin bu değişim gücü kullanılarak artık sağlanıyormuş.

        Örneğin, doğuştan kör olanların görmesi, felç olanların yürümesi, birçok fonksiyonu yapamayan hastaların normal yaşar hale gelmesi artık sağlanıyormuş.

        Bunların nasıl olduğunu anlamamı sağlayan iki önemli kitap var elimde:

        1- "The Tale of the Dueling Neurosurgeons". Yazarı Sam Kean.

        2- "The Brain That Changes Itself". Yazarı Norman Doidge.

        Neuroplasticity'nin temel tezi, esas olarak ikinci kitapta ele alınıyor. Deniyor ki: "Beynimiz plastik gibidir, fonksiyonlarını değiştirebilir ve nöronları eğitebilirsek, bugüne kadar tedavisi mümkün değil diye bilinen birçok sakatlığı ve hastalığı tedavi edebiliriz."

        İkinci kitap, ayağa kalkamayan ve kalktığı anda yere düşen, beyninin dengeyi sağlayan bölümleri tamamen tahrip olmuş kadının hikâyesini anlatarak başlıyor.

        Neuroplasticity'nin öncülerinden olan Doktor Paul Bach-y-Rita (bu isim çok önemli, lütfen bir yere yazın ve unutmayın), hastanın beyninde farklı noktaları denge fonksiyonunu yerine getirmesi için eğitiyor, o bölümleri harekete geçiriyor ve sonunda kadın normal yaşayan bir insana dönüşüyor.

        Bu doktor, insan dilinin beyne en iyi giriş kapısı olduğuna inanıyor ve dile elektrik akımını bilimsel olarak vererek beynin eğitilebileceğini ispatlamış durumda. Yani şimdilerde dişine küçük bir otomatik elektrik veren cihaz monte edilmiş olanlar, doğuştan kör bile olsalar dilin beynin görme işlevini devralacak bölümüne bağlı noktasına elektrik verildiğinde gündelik işlerini yapacak kadar görüyorlar. Beynin neresi işlevini göremiyorsa, doktor dilde beynin başka bölümlere bağlanan noktalarını canlandırıp eğiterek o ölü fonksiyonun başka bölümler tarafından devralınmasını sağlıyor.

        Bu olağanüstü devrimci yaklaşım, sadece hastalıkların tedavisinde değil eğitimde de kullanılıyor; öğrencilerin IQ'ları 20-30 puan artırılabiliyor veya öğrenme zorlukları tamamen ortadan kaldırılabiliyor.

        Yaşlanmış beyinlerin en azından 30 yaş daha gençleşmesi sağlanabiliyor.

        Hasta dosyaları arasında beni en çok etkileyenlerden biri, omzundan aşağısında hiç his bulunmayan felçli bir hastaya yapılan özel bir prezervatifle beynin farklı noktalarına giden bağlantılara elektrik verildiğinde, onun seks duygusunu hissetmesi ve orgazm olması sağlanmış.

        Bu yeni bilim dalında, gözlerimizle görmediğimiz, kulaklarımızla duymadığımız, seks organlarımızla seks yapmadığımız, ama beynimizle görüp duyduğumuz ve seks yaptığımız söyleniyor.

        Beynin hangi bölümü düzgün çalışmıyorsa, onun yerine farklı bölümleri bu işlevi üstlenmesi için devreye sokma imkânı var.

        Farklı hastalıkları tedavi etmek için yapılan deneylerde, birkaç otistik hastanın da bu durumdan çıkması sağlanmış durumda.

        Girişte, "beyin biliminde yaklaşık 400 yıldır büyük bir devrimci paradigmatik değişim olmadığını ve neuroplasticity'nin ilk kez yerleşik görüşleri sorguladığını" söylemiştim.

        Yıllardır deniyordu ki, beyin mükemmel bir makinedir ve her parçasının bir işlevi vardır. Bu mükemmel makine değişmez ve bir bölümü bozulduğunda bunun yenilenmesi imkânsızdır.

        Bu görüşün nasıl oluştuğu ise aslında beynin tarihinin anlatıldığı birinci kitaptan öğrenilebilir.

        Eskiden teknoloji olmadığı için bilim beyni ancak önemli hastalıklar ve ağır beyin hasarlı kazalar olduğunda anlayabiliyordu. Beynin hangi noktasının ne işe yaradığı yıllar içinde böyle ortaya çıkarıldı.

        Ve mükemmel beyin makinesinin değişmezliğine dayalı yerleşik görüş oluştu.

        Neuroplasticity şimdi bu görüşü sorguluyor ve bir devrim sürecinde. Havalarda çeşitli Nobel'ler uçuşuyor ve yıllardır umutsuzluğa mahkûm edilip bu durumlarının ölene kadar süreceğini düşünen insanlara yeni umut kapıları açılıyor.

        Diğer Yazılar