Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇEN yüzyılın ortalarında “20’nci yüzyılın Amerikan yüzyılı” olacağı düşünülüyordu. Özellikle 1940 ile 1960 arasında bu inanç daha da güçlendi. Yine yüzyılın ortalarında başlayan Sovyetler Birliği ile Amerika arasındaki Soğuk Savaş’ın bu kadar sert ve acımasız geçmesinin nedeni de budur. Moskova 21’inci yüzyılı teslim etmek istemiyordu ve bunun için de elinden geleni yaptı.

        İki ülke arasındaki casus savaşı korkunç derecede sert geçti.

        Sertliğin derecesini anlamak için kaliteli casus romanlarına başvurabilirsiniz. Benim tavsiyem Robert Littell’in CIA’nın tarihini anlattığı “The Company” ve John Le Carre’nin “The Spy Who Came in from the Cold”udur. Bunları okursanız dönemin son derece acımasız olan ortamını iyi anlarsınız. Şimdi tarihi bir “deja vu” yaşıyoruz. 21’inci yüzyılın kimin olacağı 21’incinin kimin yüzyılı olarak ilan edileceği tartışılmakta bu günlerde.

        Global iş âleminin nabzını çok iyi tutan ve o âlemden kaynaklanan eğilimleri ve trendleri güzel aktaran www.businesinsider.com sitesinde dün, 21’inci yüzyılın Amerikan yüzyılı olacağını anlatan bir yazı okudum.

        Anlaşılıyor ki bu çevrelerde “Amerikan yüzyılı” fikri yoğun tartışılmakta. İş dünyası bu fikrini, Amerika’nın özellikle iletişim teknolojilerindeki üstünlüğüne bağlıyor. Ben de bu görüşü paylaşıyorum. İletişim teknolojilerindeki üstünlüğü, doğal kaynaklardaki zenginliği, savaş endüstrisinin gücü ve ayrıca global medya gücüyle 21’inci yüzyılın Amerikan yüzyılı olacağına ben de inanıyorum.

        Tabii Putin’in benim bu görüşümü paylaşmasını beklemek imkânsız! Putin, Rusya’ya Sovyetler Birliği dönemindeki emperyal gücünü geri kazandırmak için elinden geleni yapıyor.

        Ve Putin en azından 20’nci yüzyıldakinden çok daha ağır geçecek yeni ve acımasız bir Soğuk Savaş’ı da göze almış görünüyor.

        Kaybolan Malezya uçağının Rusya tarafından desteklenen güçlerce düşürüldüğünün tartışılması bile bu yeni Soğuk Savaş döneminin başladığının ayrı bir göstergesidir.

        Putin aslında bu savaşın çoktan başlatıldığının işaretini, NSA gizli belgelerini sızdırarak ABD’ye ağır darbe vuran Edward Snowden’e Rusya’ya sığınma izni sağlayarak verdi.

        Küba’da eski bir casusluk merkezinin yeniden aktive edilebileceğinin Putin tarafından belirtilmesi savaşın sadece başlamakla kalmadığını, çoktan derinden alevlendiğini bile gösteriyor. Ben pek sanmıyorum, ama bakalım bu gayretler 21’inci yüzyılın Rusya’nın yüzyılı olduğunun ilan edilmesine yol açacak mı?

        Sanmıyorum, çünkü Putin’in temelde bir diktatör gibi davranması bu şansını azaltıyor. Son Malezya uçağı hakkındaki iddialar gibi olaylar o şansını biraz daha ortadan kaldırıyor.

        Büyük gücüne rağmen veya belki de o nedenle, demokrasi olmayı sürdüren Amerika, 21’inci yüzyılın hâkimi olmayı kimseye bırakmayacak. Ben buna eminim, çünkü her gün global iletişim sektöründe, medyada Amerika’nın neler yaptığını, nasıl büyük bir devrim gerçekleştirmekte olduğunu izliyorum.

        Diğer Yazılar