Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİLMEM hatırlar mısınız, “New York’tan Kaçış” adlı bir film vardı. MANHATTAN adası çetelerin eline geçmiş, sokaklarda anarşi ve şiddet hüküm sürüyor... Çareyi de adanın etrafına yüksek bir duvar çekip dış dünyayla bağlantıyı koparmakta bulmuşlar. Ya adadan duvarı geçip bir şekilde kaçacaksınız ya da çetelerden bir tanesine dahil olup ölümüne savaşacaksınız; başka alternatif yok. Kimsenin başka bir şansı bulunmuyor.

        Ben dünyanın durumuna baktıkça o filmde anlatılan Manhattan’ı hatırlamaya başladım. Dünyamızda da çeteler cirit atmaya başladılar. Bizim gibi insanlar ise korku içinde hiçbir kaçma umudu olmadan yaşamak zorunda. Kimi “din” diyor, “mezhep” diyor, “ırk” diyor, “etnik bağlantı” diye konuşuyor; herkesin birbiriyle savaş çıkarmak ve anarşi yaratmak için bir nedeni var. Bölgemizde dini, mezhepsel çeteleşmenin ağır sonuçlarını görüyoruz Din veya mezhep söylemiyle silahlanıp çeteleşen gruplar etrafta cirit atıyor. Üstelik bunların tümü, devletlerin savaşması durumunda onları bağlayan kural ve etikten mahrumlar. Hiçbir medeni kuralları bulunmuyor, bu yüzden çok acımasızlar. Bazı devletler bunları kontrol edip yönlendirdiğini sanıyor, ama bu sadece bir hayal. Din, mezhep veya ırk bağlantılarıyla gözü dönmüş insanları hiçbir medeni devletin kontrol altında tutabilmesi mümkün değil. Bazı devletler kontrolün ne kadar kendilerinde olduğunu sansalar da yarattıkları canavarın sonunda kendilerini yiyeceğini görmeliler. Kuzeyimizde Rusya bunu acı hem de çok acı biçimde anlamaya başladı.

        Rusya yanlısı grupların, büyük ihtimalle bir sarhoşluk çılgınlığı anında Malezya uçağını vurup düşürmüş olmaları ihtimali, bunları eskiden destekleyip güçlendiren Putin’in başını yiyecek gibi görünüyor. Anlayacağınız, mezhep, din veya ırk nedenleriyle devlet desteği alarak güçlenen çeteler, dünyayı kontrolden çıkmış bir anarşiye sürüklemek üzereler. Bölgemizde bu grupların din adına yaptıkları barbarlıklar, en büyük darbeyi yine dine vurmakta. Irksal nedenlerle teröre girişenler ise en büyük darbeyi kendi ırkdaşlarına vuruyorlar. Anlayacağınız, dünyamız şu anda hiçbir kuralı ve etiği bulunmayan çeteler arası savaş arenası durumundadır. Bu savaşın kuralları olmadığı için sonuçları da çok acımasız ve kanlı olabilmektedir. Global dünyanın karşı karşıya kaldığı yeni ve alışılmadık bir durumdur bu. Dünya savaşları döneminde Birleşmiş Milletler’i kurarak bu karmaşayla baş etmeye çalışan dünyanın güçlüleri, bu yeni durumla nasıl baş edeceklerini bilememektedirler.

        Çeteler arası savaşı önlemek için bir Birleşmiş Milletler örgütü kurulamayacağına göre, yaşanan global savaşlar, asimetrik savaş türü olduğu için bunlarla mücadelenin tek yolu, maalesef devletlerin de teröristler gibi davranıp asimetrik savaşa girmeleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yöntem başta etkili gibi gözükse de yepyeni öç alma duyguları yaratacağından global çete savaşlarını daha da artıracağı kesindir. Bu vahim yeni durumla mücadele etmek için yeni bir uluslararası konferansa ve yeni kuralların konulmasına ihtiyaç vardır.

        Diğer Yazılar