Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CUMHURİYETİN kuruluş ideolojisine inanan ve bunun aradan 100 yıl geçse de dünyayı anlayıp yorumlamalarına yeteceğini sanan insanlar, bir süre sonra cumhuriyetçi körlüğe tutuluyorlar.

        Emin Çölaşan son olarak Başbakan'ın annesinin vefatı nedeniyle verilen ölüm ilanları ile şehitler için verilen ilanları karşılaştırdı ve "Fethullah Gülen neden şehitler için ilan vermedi" diye sordu.

        Hemen ortaya çıktı ki, Gülen şehitler için de ilan vermişti. Benim bahsettiğim cumhuriyetçi körlük bu işte. Onun ilanı görmemesinde bir kötü niyet olduğunu sanmıyorum. Ha kötü niyet olduğu ortaya çıkarsa buna da şaşırmam, bu ayrı mesele. Ama bu durumda bunun olduğunu tahmin etmiyorum.

        Burada konum sadece Emin Çölaşan değil, onun vesilesiyle bir tür cumhuriyet ideologlarını tartışmak istiyorum.

        "Cumhuriyet aydını" diyecektim ama son anda caydım; çünkü bu insan tipi aydın sıfatına layık değil.

        Çünkü aydın dediğin, kendinden farklı insanları anlamak için gayret gösterir; ötekinin gözüyle de bakabilir dünyaya; farklılıkları, davranış biçimlerini, inançları aşağılamaz; tersine bunları anlar ve hayatın normal bir parçası olarak yorumlar.

        Ötekilerin doğru yaptığı bir şey varsa gerçek aydın bu doğruları, kendi yanlışlarını hayatından silmek için de kullanır. Barışçı davranır, yaşam biçimi farklılıklarından rahatsızlık duymaz, aksine bu farklılıkları hayatın rengi sayar, farklı insanlarla birlikte mutluluğu aramayı da bilir.

        Bu nedenle ben cumhuriyetin kuruluş ideolojisine bağlı olup da gerçek aydın olabilen bir insan tanımadım. Çünkü aydın olabilmek için bu saydığım koşulların hiçbiri onlara katiyen uymuyor; uymadığı gibi onlar bunları mücadele edilecek tehlikeler olarak kabul ediyorlar.

        ÇÖLAŞAN'IN ZOR HAYATI

        Cumhuriyetin sahte aydınlarının tipolojisi böyledir ve Emin Çölaşan, bu insan tipinin en iyi ve net örneğidir.

        Onun yazarlık yaşamına bakarsanız, hayatı boyunca kafasında hayali düşmanlar yaratmadan yaşayamamış, eğer gerçekler bu oluşturduğu hayale uymuyorsa hayali bir kenara bırakmak yerine gerçeklerden vazgeçmiş, kafasında kurduğu hayali düşman nedeniyle iyice asabileşmiş, bu siniri nedeniyle de kendisine söylenen her türlü makul açıklamayı reddetmiş ve makul açıklamaları getiren kişileri de düşman bellemiştir.

        Gerçeklerden bu kadar fazla kaçarak yaşamak, bana çok zor bir şey olmalı gibi geliyor. Bu son derece yorucu bir hayat olmalı. Çölaşan türü insanlara göre, bu hiç de zor bir şey değil; onlar hayali düşmanlar ile yaşamaktan pek de memnunlar.

        Bu insan tipinin ruh halinin bir süre sonra gerçekten yaralanıp yıpranacağını tahmin ediyorum ve Çölaşan'da da bu yaralanmanın, yıpranmanın örneklerini sıkça görüyorum. Cumhuriyetin kuruluş ideolojisi insanı tamamen körleştiriyor.

        ZARARLARI SADECE KENDİLERİNE DEĞİL

        Bunun zararı sadece gerçeklere karşı kör ettiği insanlara olsa pek önemi olmayabilirdi, ama ne yazık ki bu körlük hepimize, tüm topluma büyük zararlar verdi, hepimize çok vakit kaybettirdi.

        Bu kör insanlar inanca karşı bir savaş içindedirler; savaşın nedenini sorsanız anlatmakta da zorlanırlar. Çünkü inancın ne olduğundan haberdar değiller. İnanç diye kendilerine yalan yanlış bir şeyler tanımlarlar ve onun düşman olması gerektiğine inanırlar. İnançlı insanlar onlara, "Bu bir yalandır; bak biz senin düşündüğün gibi değiliz" deseler de buna inanamazlar; gerçeğin kendi hayallerini değiştirmesine katiyen izin vermezler.

        İnanca ve dindar insanlara karşı açılan bu resmen deklare edilmemiş savaş, Türkiye'ye çok vakit kaybettirmiştir, hepimizi de yarım insanlar haline getirmiştir.

        GÜLEN, ÇÖLAŞAN'DAN DAHA YURTSEVER

        Çölaşan'ın Gülen hakkındaki son yanlışı da sadece "Gülen yapsa yapsa böyle yapmıştır" diye düşünmesinden, önyargısından kaynaklanıyor. Çölaşan ve onun çömez benzerleri, sadece kendilerini yurtsever sanıyorlar, hatta kendilerinden başka kimsenin yurtsever olamayacağını düşünüyorlar.

        Söz konusu Fethullah Gülen olunca, "yurtsever Gülen" derken yurtsever kelimesinin ardına koca bir ünlem işareti koymak zorunda Çölaşan. Bir süre önce, "Ben yurtseverliği Gülen Cemaati'nden öğrendim" diye yazdım ya, Çölaşan bu yazıya da gönderme filan yapıyor o ünlemle galiba.

        Evet şimdi net olarak tekrar ediyorum; elimizde olabilecek her türlü kritere göre Fethullah Gülen, Emin Çölaşan'dan daha fazla yurtseverdir. Cemaatin içindeki en sıradan insan bile Çölaşan'a yurtseverliği öğretir. Ama öğrenmek isteyeceğini sanmıyorum; çünkü öğrenirse tüm hayatı altüst olabilir.

        Bu geldiğimiz noktada Çölaşan'ın yaşadığı bireysel bir yenilgi değil. Ama yaşananlar bir ideolojinin, bir fikrin tarihsel yenilgisidir. Artık Türkiye Cumhuriyeti, kendi insanının inancıyla barışık ve kendisine hayali düşmanlar yaratıp Don Kişot gibi bunlarla savaşmayı bıraktı.

        Ergenekonları yaratan ideoloji, neyse ki artık öldü.

        ***

        İran meselesi

        DÜNKÜ yazımdan sonra bana, İran-ABD yumuşamasını engelleyen gücün petrol şirketleri olup olamayacağı fikri iletildi. Elimde bunu anlamak için müthiş bir kaynak var. Bunu da hemen okumaya, çalışmaya başlıyorum.

        Daniel Yergin'in yazdığı "The Quest-Energy, Security and the Remaking of the Modern World" adlı kitapta bu cevabın olacağına eminim. Bulursam sizlere de anlatacağım tabii ki.

        Akdeniz'de petrol ve doğalgaz için İsrail'le savaşın eşiğine yaklaştığımız bugünlerde bu araştırma daha da aciliyet kazanıyor.

        ***

        Skandal fırsatını bekleyenler

        "TÜRKİYE'de skandal olarak yorumlayabileceğimiz bir şey olsa da tepki gösterebilsek" diye bekleyişte olan bir kalabalık var. En küçük bir dil sürçmesi bile bu insanların Twitter dünyasını allak bullak etmelerine neden olabiliyor.

        Dün bizim televizyonda çok sevdiğim bir arkadaşım böyle yanlış yorumlanmaya müsait bir laf etti diye yine ortalığı birbirine kattılar. Ben şunu anlamıyorum; ben o kızılan cümleyi dinlediğimde, okuduğumda neden öyle dendiğini, niyetin ne olduğunu hemen anlıyorum, fakat bu insanlar anlamıyorlar.

        Beyinleri mi çalışmıyor, yoksa denileni anlamaktan acizler mi? Herhalde ikisi de değildir, sadece bir büyük kötü niyet var ortada. İnsanlar içlerindeki öfkeleri başkalarına kızarak onlardan çıkartıyorlar ve böyle rahatlayabiliyorlar. Bu yüzden de devamlı kızabilecekleri bir

        şeyler arıyorlar, bulamazlarsa da uyduruyorlar.

        Diğer Yazılar