Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ■ RTÜK bu hayatta benim mutlu yaşamamı istemiyor, buna kesin eminim. Çünkü sıkıcı, rutin hayatı güzel yapan ne varsa onu yasaklamaya çalışıyor. Bir dizi hakkında şöyle görüş bildirmişler: "Bu dizi sevgi, sadakat ve evlilik kurumlarının yozlaşmasına ve sağlıksız ilişkiler kurulmasına sebep olur."

        Bunu güzel bir gelişmenin müjdesi olarak değil tehlikeye dikkat çekmek için söylüyorlar. Anlayacağınız, benim ile RTÜK arasında mazoşist anlamda bir uzlaşmaz çelişki bulunmakta. Açıkça söyleyeyim, benim deneyimime göre hayatta en güzel ilişkiler sağlıksız olanlardır.

        Bir tek onlarda heyecan bulabilirsiniz, ayrıca evlilik kurumunun yozlaşması için ek bir katkı yapmaya gerek yok. O kurum zaten baştan beri yozdu. Birçok metresine sadık yaşamış bir insan olarak sadakatin vurgulanmasına karşı değilim ama sevginin çok vurgulanması, sevgi olmadan yapılan heyecanlı seksi ortadan kaldırır diye korkuyorum.

        Derdim bu hayatta heyecanın ortadan kaldırılmasını önlemek. Yoksa gayet tabii ki topluma bir ahlaksızlık empoze etmek istemem. Çünkü ahlaksızların sayısı artarsa benim ayırıcı özelliğim kalmaz, elimden gider diye korkarım, bilmem anlatabiliyor muyum?..

        RTÜK ve diziler denilince benim aklıma "saatleri ayarlama enstitüsü"nden sonra "dizileri ayarlama enstitüsü" gibi bir şey geliyor. Bu enstitüde çalışan insanlar her hafta bir ahlak kılavuzu çıkaracaklar, bunu her dizinin yapımcısına gönderecekler ve o hafta yayınlanacak her dizide bu ahlak kılavuzuna uygun gelişmeler olması mecburi tutulacak.

        Buna uymayan diziye büyük cezalar verilecek. "Dizileri ayarlama enstitüsü" adlı romanda daha sonra bu ahlak kılavuzlarını hazırlayan adamların nasıl hayatlar yaşadıkları ve kendi yayınladıkları kılavuzlara uyup uymadıkları anlatılacak...

        ■ Madem bir defa dizilere taktım, şunu da söylemeliyim. Gördüğüm kadarıyla Behzat Ç birçok kadın tarafından seksi bulunmakta ve beğenilmekte. Yahu durum böyleyken beni beğenen bir tek kadın bile olmaması haksızlık değil mi? Yani çoğunluk böyle düşünsün demiyorum da bir Allah'ın kulu bile beni seksi bulamaz mı yani! Bu adaletsizlik değil mi be! Bir de Behzat Ç. adındaki Ç.'nin neyi ifade ettiğine kafayı takmış durumdayım. Tahmin ettiğim gibi bu Ç. "Ç.k"ün kısaltılmışı ise o zaman da ben bir dizi çevirsem ve adını Serdar P. koysam acaba biraz seksi bulunmam mümkün olur mu?

        Evet o "ü" harfini yazmayınca toplumun ahlakını koruduğumu sanıyorum ve evet ben de ortama uyuyorum bazen, arada bir vasatlaşıyorum elimde olmadan.

        ■ Orduevlerinde artık üst rütbe subayların yemek yediği alanlar, alt düzey subayların yediği alanlardan ayrılmayacakmış. Bu TSK'da bir süredir yaşanmakta olan demokratikleşme sürecinin bir parçası. Darısı medyanın başına... İnşallah askerdeki demokratikleşme furyası bizi de bir gün etkiler de yayın yönetmenleri artık bizlerle yemek yemeye mecbur kalırlar. Üst düzey subaylar ıstırap çekecekse yayın yönetmenleri de çekmeli.

        ■ Yayın yönetmenleri deyince benimkine kötü bir haberim olacak. Dün ani bir kararla Türkiye genelinde yapılmakta olan gelir testlerinden bir tanesine ben de girdim. Sonucu aldım. Testten geçmişim, sonuçların Fatih Altaylı'ya da postalanmasını istedim. Bu konu üzerine yakında konuşmak üzere. Bilmem anlatabiliyor muyum?

        ■ Acaba Kıbrıs görüşmeleri, Rum ve Türk tarafı liderlerinin arada bir New York'a turistik ziyaret yapmak için uydurdukları bir bahane midir? Çünkü Birleşmiş Milletler'de yıllardır görüşmeler düzenlenir, hepsi de önceki günde olduğu gibi aynı şekilde sonuçlanır. Eğer durum böyleyse ben bizim gazetenin Kıbrıs uzmanı olup bundan böyle görüşmeleri izlemek istiyorum.

        İki hafta sonra bir daha var sanıyorum, bana da uyar bu. Göreve hazır ve talibim; hiçbir zorluk beni korkutamaz, bu zorlu görüşmeleri yerinde izlemeliyim. Hatta sonucu buradayken yazıp da gidebilirim bile; böylece bizim gazete haber atlatmış da olur.

        ★★★

        Global Köşe

        BUGÜN size bir Hint girişimi olan "24/7 Customer" adlı şirketi anlatacağım. Globalleşme sonucunda Amerika, "call-center" hizmetlerinin çoğunu işgücünün çok daha ucuz ve daha kaliteli olduğu Hindistan'a kaydırdı. 24/7 Customer, bunların önde gelenlerinden.

        İlk başta klasik call-center olarak çalışıyorlardı ve müşteri Amerika'da sorununu çözmek için merkezi aradığında telefonu Hindistan'da bir operatör açıyordu. Ve müşterinin sorunu neyse Hindistan'daki kişi tarafından çözülüyordu ve tabii ki arayan çok olduğundan o merkez çok da gürültülüymüş her call-center'ın olduğu gibi. Ama şimdi 24/7 Customer operasyonunu değiştirmiş.

        İşlerini bilgisayar üzerinden görüyorlar. Örneğin, sizin Amerika'da aldığınız hizmetle ilgili bir probleminiz var. Bilgisayarı açıp şirketin ilgili sitesine girdiğiniz an Hindistan'da call-center'da bunu görüyorlar ve sorununuzu daha siz telefon açmadan buluyorlar. Bir süre sonra da Amerika'da sizin bilgisayarınızda bir pencere açılıyor ve Hindistan'dan "Sorununuzu bizimle konuşur musunuz?" diye mesaj geliyor.

        O sırada konudan önceden haberdar olan Hindistan'daki uzmanlar, sorunu çoktan çözmeye girişmişler bile. Böylece siz çok kısa sürede sorununuzu çözüyorsunuz ve müşteri memnuniyetinde bir adım daha atılmış oluyor.

        Diğer Yazılar