Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta İstanbulluları perişan eden kar yağışı sırasında, evim ve işim arasındaki yolun yarı etabındayım... Hem de 3 saat 40 dakikadır. Benzi-nimim, telefon şarjımın, sigaramın bitmesine, benimse, üre zehirlenmesi sonucu hayatımı kaybetmeme ramaktan bile daha az var...

        Önümdeki ikinci etap olan "köprü etabı"nı kat edecek durumumun olmadığı aşikâr. Bitenlerimi doldurmak, dolanlarımı boşaltmak için, görüş mesafemde olan W Hotel'e kırdım bir anda verdiğim kararla..

        İyi de yaptım. Yoksa dünyada birkaç otelinde kaldığım W Hotel zincirinin İstanbul halkasında konaklama deneyimine belki de hiç sahip olmayacaktım.

        Resepsiyonda tekrar anladım. Tüm dünyada olduğu gibi "W addicted" bir profil İstanbul'da da geçerli. Onları alışılagelmiş otellerde otellerde memnun edemezsiniz. Bir fark, değişik bir dokunuş, bir sıradışılıkla harmanlanmış "eğlenceli bir konfor" ararlar otelin detaylarında.

        Bizim "W"nin diğer W Hotellerine göre acayip büyük odaları dikkat çekici. Gözünüze sokulmayan gizli bir lüksü var odaların. Modern ama bir o kadar da bizden dokunuşlar var banyolarda, aydınlatmalarda möblelerde. Gayet vo-lümlü müzik dinleyebileceğiniz Boss marka "Idock" başucumun baş tacı..

        ODADA TİŞÖRT BİLE MEVCUT

        Trafikte geçen 4 saate yakın bir süre sonrası sığındığım için yanımda haliyle hiçbir şey yok. Evden kovulursanız, kapıda kalırsanız W İstanbul'u seçmenizi öneririm. W Hotel'in odasında tişört bile var. Personel de her ihtiyacınız için özel olarak koşturuyor. Hatta Serkan Bey, onu almaya gelecek arkadaşına şarj aleti getirmesini söylemeyi bile teklif etti.

        W Hotel'de alışık olmadıkları ve tabii ki oda servisi mönüsünde olmayan ama o gece çok canımın çektiği için mantı makarna siparişimi de tam istediğim gibi, tereyağlı - kırmızı pul biberli sosuna kadar yapmaları da; her ne kadar "W" tarafları ağır bassa da "T" taraflarının da bir o kadar güçlü olduğunun tam bir göstergesi..

        DEĞİŞİK BİR KARADENİZ MÜZİĞİ

        İsmi Ersan Özcan'mış.

        "Mış" diyorum çünkü, benim müzik zevkimle ve tarzımla uzaktan yakından ilgisi olmadığını çok iyi bilen ve Karadenizli arkadaşım "Bir dinle ne olur" diye ısrar edince kulak verdim ve tanıdım bu genç Karadenizliyi ve değişik müziğini..

        Albümün ikinci şarkısı "Mahalle"ye bayıldım.

        Favorim olan "Mahalle"de Karadeniz'in kemençesine resmen flütler , saksofonlar eşlik eder olmuş.

        Biraz dokunuşla, dünyada yok satan "Hotel Costes" "Bossa Nova" "Budha Bar" gibi completion'lara girmemesi için hiç sebep yok.

        "Laz Lounge" diye bir müzik akını başlarsa, şaşırmayın hiç.

        Ersan Özcan'ın şarkılarının sözleri de bir duygu seyahati.

        Halden hale sokuyor insanı. Dinlerken geçirdiğim ruh hali atakları arasında; "annemi aramak" "bağış yapmak" yaşlılar yurdunu ziyaret etmek" "coşmak" "kaçmak" "kapanmak" "ailecek araba yolculuğu"gibi durumları sayabilirim size..

        NEFESSİZ APLİKASYON

        Blackberry aplikasyonları arasında "myZen TV" diye bir aplikasyon var. Amaç zen havasında sizi rahatlatmak.

        Aman dikkat edin! Zira nefessiz kalıp, "a la zen" bir veda yapabilirsiniz hayata...

        Zira, sizi rahatlatmak için mistik bir müzik eşliğinde size hareketler nefes egzersizleri yaptıran o ses 3 - 4 dakika sonra "Şimdi tekrar nefesinizi verin" diyor. Ama bir daha "alın" demiyor!

        Adeta son nefesinizi verdirip, kendisi çekip gidiyor bu hatalı, yarım yamalak zen kadın..

        ***

        YANLIŞ LAF AVCISI

        Avcı Ali'nin avı: "randövü" Doğrusu: "randevu"

        Diğer Yazılar