Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Monte Kristo’yu okuduğunuz veya sinemada izlediğiniz günleri hatırlayız. Hapishane koşullarının ağırlığının yanı sıra gardiyanların zulmü karşısında insanlık idealinizin nasıl yok edildiğini düşünün. Bu acı şartlardan kurtulmanın insanda hayalleri bile gölgede bırakan bir kurtuluş azmi yarattığı yeniden yaşayın...

        Henry Charriere’in ünlü Kelebek Romanını okuduğunuz günleri hatırlayın; haksız yere ömür boyu hapse mahkûm edilmiş bir insanın hiçlik macerasını, bir kurtuluş ideali haline getiren azmi yeniden yaşayın...

        Kurtuluşun olmadığı yerde insanın kendine bir hayal yaratması kadar azimli nitelik yoktur. Zaman içinde bu hayal hedef haline gelir. Bu hedef sahibini büyük mücadelenin kahramanı ve filozofu yapar.

        İşte size inanılmaz bir örnek...

        Bugün 12 Eylülü yargılıyoruz. Aradan 32 yıl geçmiş. Failler yargının huzuruna çağrıldılar.

        “Artık acılar dinmiştir, geriye dönmenin gereği yok diyenler” olabilir. Ama hakların teslim edilmediği hiçbir zeminde adaletin varlığından söz edilemez...

        Ama bir öykü var ki, 12 Eylülde cezaevlerine tıkılan gençlerin kendilerine verdikleri söz ve sözün gerektirdiği gayretin manasını derinleştiriyor. Böylece bir insanlık idealinin önem ve değerini koruyoruz.

        Bu değer, hak tesliminin savunmasıdır.

        Anlatacağımız öykünün insanları 12 Eylül sonrasında askeri darbenin kumandanlarınca cezaevlerinde tüketildiler. İdamla yargılandılar. İnsanlık dışı işkencelerden geçtiler. Yıllarca hapis yattılar.

        Ve sonra gördükleri işkencenin hesabını sormak için kendilerine söz verdiler: Okuyup avukat olacaklar ve 12 Eylül gaddarlarına karşı mağdurları savunacaklardı.

        Bu hedef, size hayal gibi gelebilir. Ama bütün ölçüleriyle âdil, cesur ve haklı bir iradenin mücadelesine yansıtır.

        Cezaevindeki tutukluların hukuk okuyabilmeleri için önce liseden mezun olmaları gerekli. Bu amaçla cezaevi yönetimine başvurarak dışarıdan lise bitirme imtihanlarına girmek istiyorlar.

        İlk yapılan şey bu hakkın ellerinden alınması ve imtihanlarına girmelerini engellenmesi oluyor.

        İnsanoğlu hayalini bir kere “hedefe” dönüştürmeye görsün; hiçbir girişim bu olgunlaşmayı engelleyemez.

        Osman Başer, Hasan İlter, Ziya Karacan, Nurettin Özalp, İrfan Sönmez, Cengiz Ceylan, Mehmet Kaya, Mustafa Kaplan, Hasan Aras, Mehmet Cemal Erkoç, Yusuf Yalçın (merhum) 12 Eylül zulmüne uğrayanlardan sadece birkaçı.

        Bunların darbenin ardından idamla yargılandı, uzun yıllar hapiste yattı. Cezaevinde gördükleri ve tanık oldukları işkence, hepsini ortak bir karar almaya zorladı: Avukat olup haklarını arayacaklardı.

        Hapiste üniversite sınavını kazandılar, zorlu bir süreçte hukuk fakültelerini bitirip avukatlık stajlarını yaptılar, 4 Nisan’da da hâkim karşısına çıkarak darbecilerden hesap soracaklar.

        Dünya darbeler tarihinde tek örnek budur. Bu mücadelenin filminin çekildiğini ya da dizi haline getirildiğini düşünün, ne müthiş drama yaratılmış olur.

        İrade ihtişamının direniş ustası Avukat Hasan İlter olayı yürek yakan sözcüklerle aktarıyor.

        On bir yıl hapishanede yatmış. Elazığ Askeri Cezaevi komutanı, 1986 yılında liseyi dışarıdan bitirme imtihanlarını engellemiş. Gerekçesi? Gerekçesi yok...

        1989 yılında Diyarbakır Ceza evine aktarılmış. Burada anlayışlı bir kumandan kendisine imtihan hakkı tanımış.

        Hasan İlter, lise bitirme imtihanını kazanınca hep birlikte avukat olup haksızlıkların hesabını sorma yemini üzerine arkadaşlarıyla hukuk fakültesi imtihanlarına girmiş ve hep birlikte kazanmışlar.

        O dönemi özetleyen pişkin bir ifade vardı: “Asmayalım da besleyelim mi? Bir sağdan, bir soldan astık...”

        Yozgatlı Avukat Osman Başer, 12 Eylül cezaevlerinde çocuklara işkence edenlerin haklarını savunmak için cüppe giymenin gururunu anlatıyor: Her savunma, işkenceye uğrayanları bir hak talebidir. Herkes, “ettiğinin hesabını” vermelidir:

        Çünkü, adalet bu demektir.

        Diğer Yazılar