Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Gazeteci Yavuz Donat’ın sosyal medyada sıklıkla tekrar eden anlatısını TV’de izledim. Süleyman Demirel ile görüşmesinin özetini veriyordu.

        Demirel’i telefonla arayıp sormuş: “CHP’nin yemin törenine katılmayışını nasıl değerlendiriyorsunuz” demiş.

        Bir emekli politikacıyı konuşturmak için bu üslup, siyaset sistematiğinde sık kullanılan yöntemdir.

        Ancak bu üslup, hassas dengeler ölçeğinde cevap alınabilirse, etkin gazetecilik örneği olur. Ve kamuoyu oluşturmada yüksek tesir yaratır.

        Nitekim sosyal medya bu anlatıyı sıklıkla yayınladı.

        ***

        Belli ki, bu soru ve bu cevabın içeriğinde Donat; gazeteci duyarlılığına, siyaset tecrübesini ve merakını da katmış...

        Demirel de fırsatı değerlendirip, nükteli bir girişle CHP’yi hedef alan bir “siyasi kulak çekme” lisanına yaslanmış: Demiş ki, “bu benim cumhurbaşkanım, ikincisi yok ki...”

        Yani?

        ***

        Bir fikrin isabetine, pekiştirme sanatını katmak isterseniz; böyle bir giriş cümlesi, çekici olabilir. Hele Demirel’in dilinde...

        Hayır, öyle değil de, siyaseten çatışma lisanının gerisinde; hukuk ihlalleriyle anılan bir siyasi simaya karşı bu tavır takınılırsa, buna “mukabil siyaset isabeti” denir.

        Bir zamanlar bu üslubu sık ve etkin ölçeklerle uygulayan siyaset ustalarından biri Demirel’di...

        Peki, ya şimdiki durum ne?

        ***

        Siyasetçi rakibini rütbesiyle, unvanıyla, makamıyla değil, siyaset üslubuyla değerlendirilir.

        Yani “algı yanılgısına” değil, “idrak isabetine” bakar... Aksi halde kendisini yanıltır.

        Gelin şöyle düşünelim: Faraza, Demirel’in genel başkan olduğu parti, ana muhalefet partisi iken, iktidarın başı başbakan kendisi için, “ana muhalefetin başındaki zat derse”, yani muhatabını adam yerine koymazsa, Demirel’in bugünkü bonkör tabiatlı siyasetçi portresi çizebileceğine ihtimal verebilir misiniz?

        Demirel’in bu safiyeti (bu kelimeyi pırıl pırıl açıklık anlamında kullanıyorum) gösterebileceğine inanabiliyor musunuz?

        Süleyman Bey’i andıran üslupla söyleyelim. “Siyaset ihtimallerle, imkanlar arasındaki farkı tefrik sanatıdır...”

        Yani dün, dündür; bugün, bugün...

        Anlaşılıyor ki Süleyman Bey, yıllarca dile pelesenk olmuş sözünün yeni versiyonunu Yavuz Donat’ın kulağına telefonda böyle fısıldamış...

        Hatırlamaya çalışın: Demirel de, Turgut Bey için “Çankaya’daki zat” derdi...

        Yani cumhurbaşkanımızla, Süleyman Bey arasında ciddi bir üslup benzerliği varmış...

        ***

        Ayrıca Süleyman Bey, CHP için “bu bir sivil itaatsizliktir” demiş.

        Bu cümleye (en başta Demirel olmak üzere) kim, hangi manayı vereceğini acaba kestirebilir mi?

        Demirelli yılları hatırlayanlar şöyle bir tartışma yapabileceklerdir.

        Süleyman Bey büyük siyasetçiydi. Hala kanaatimi koruyorum ve hürmetimi sürdürüyorum.

        Ama bir gerçeği de görmezlikten gelemem...

        Yaşı ellinin üstündekiler hatırlayacaklardır ki, Demirel, her koşulda kendisinin haklı olduğuna alıştırılmış bir siyasetçimizdi...

        Bu iltifatı etrafında hiç eksik etmediler... Hala da sürdürüyor...

        Nasıl mı?

        Siyaset içgüdüyle değil, stratejiyle yürütülür...

        Acaba Süleyman Bey’de değişiklik mi var?

        Diğer Yazılar