Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Din eğitimi, en iddialı dindar hükümetler döneminde bile pek cesur kararlara konu olmuyordu. Örneğin başörtüsü ile siyaset yapmayı başarılı politika ustalığı gibi takdim edilen Erbakan’ın birkaç kez başbakan yardımcılığı ve bir kez de başbakanlığı döneminde bile böyle bir cesaret gösterisi sergilenememişti.

        Erbakan, siyaset üslubunda güya çok büyük mücadele havası veriyormuş görüntüsü sergiler ama bu bahisteki taleplerinin sudan iddialar düzeyinde kalmasını hiç önemsemezdi.

        Bugün AKP kadrosunun ön siyasetçi kadroları Erbakan’dan hiçbir fikri iddia ve karar örneği almadılar. Erbakan yöntemlerinin çok da müessir olmadığını gördükleri için üsluba da itibarları olmadı.

        Din ve siyaset bahsinin sosyal hayat üzerinde neredeyse nifakçı denilebilecek ölçüde ayrımcılık yaratmasını, öyle sanıldığının aksine Erbakan’dan almadılar.

        Bu bahislerin söz ustalığını üstlenen Bülent Arınç’ın o meşhur kongrede Fazilet Partisi’nden ayrılma gerekçesini uzun uzadıya açıklamıştı. Bu konuşmayı benimseyerek, din ve siyaset bahsini tartışan tek kişi Abdullah Gül olmuştu...

        Tayyip Bey, o tarihte meselelere biraz uzak duruyordu. Bunun sabırlı bir strateji olduğunu son birkaç ay içinde iyiden iyiye gördük. Abdüllatif Şener de daha sakin tabiatlı bir manzaranın güleç simasıydı.

        Bu deneyim içinde Tayyip Bey sadece öne çıkan sima olarak yetinmedi. Aynı zamanda en seçkin ve en kararlı isim olarak temayüz etti.

        AK Parti 12 yıllık tek başına iktidar etkinliğini lideri lehine mükemmel kullandı. Halkı tek kişi etrafında siyaset ustalığı olarak kilitledi ve bütün makam talepleri için Tayyip Bey’i en üst siyaset zemininde tutma kararlılığını ispatladı ve başardı. AK Parti sonunda “zorunlu din dersi” programını laik eğitim disiplini içine yerleştirmeyi başardı.

        Hiçbir AK Partili’nin gıkı çıkmadı...

        Tayyip Bey, Yeşilay tarafından düzenlenen toplantıda bir konuşma yaptı. Konuyu zorunlu din eğitimine getirdi. Böyle toplantılarda beyan etkinliğini artırmak için karşıt fikirlerin durumunu sergilemek çok sık kullanılan bir ikna yöntemi sanılır. Çok sıklıkla uygulanır. Lakin bu mukayese, manada etkinlik kazanma fırsatı vermez.

        Tayyip Bey şöyle bir mukayese örneği getirerek, zorunlu din dersi uygulamasını haklı çıkarmaya çalışıyor:

        Diyor ki, “Dünyanın hiçbir yerinde zorunlu fizik, kimya, matematik dersinin tartışma konusu olduğunu göremezsiniz. Ne hikmetse zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi tartışma konusu olur...”

        Daha ileri giderek çok farklı bir karşılaştırma yapıyor.

        Diyor ki, “Eğer zorunlu din dersi tartışılacaksa o zaman akla şu soru geliyor: Neden, uyuşturucu bağımlılığından, terörden, şiddetten şikâyet ediliyor?

        Arkasından ekliyor “Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersini tartışmaya açarsanız tabii uyuşturucu gelir, şiddet gelir, ırkçılık gelir, onun yerini doldurur...”

        Sonra bu mukayeseden kendi istediği sonucu çıkarma için zorunlu eğitim disiplininin nasıl bozulacağının örneğini veriyor:

        Diyor ki, “Zorunlu fizik, kimya, matematik dersi tartışılmaz ama her ne hikmetse zorunlu din dersi tartışma konusu olur...”

        Tayyip Bey konuşmasında dünyanın her ülkesinde suç olan eylemlerden bahsederek, din eğitiminin zorunlu olmasının bu belalı gelişmeyi önleyeceğini söylüyor. Devlet elbette ki felaket yaratan olaylarla savaşacaktır. Bunun yolu var, yordamı vardır. Bütün dünya ülkeleri bu felaketle karşı karşıya gelmiş durumda... Bütün dünya bu felaketle savaşıyor: Ama hiçbirinin aklına bu felaketle savaşmayı din dersinin üzerine yıkıp paçayı kurtarmak gelmiyor...

        Peki, biz neden yine dünya üzerinde tek örnek olmaya bu kadar meraklıyız?

        Diğer Yazılar