Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Ayşe Özek Karasu Demografik kış geliyor

        Erkek milyarderler için söylemesi kolay; Elon Musk ve Jeff Bezos’a göre insanlığın nüfusu yeterince kalabalık değil. Adamlar SpaceX ve Blue Origin üzerinden uzay yarışında olduğu için bahsettikleri demografi hem Dünya’ya dair hem de Dünya’yı aşan, çok gezegenli cinsten. Bezos güneş sisteminde bir trilyonluk nüfus hayaliyle “O zaman binlerce Mozart, binlerce Einstein’ımız olur, güneş sistemimiz hayatla, akıl ve enerjiyle dolar” diyor. En azından Mozart tek seferlik deha kimliğiyle yine trilyonda bir olurdu ya neyse.

        Musk da insanlığı gelecekte Mars’a gidip gelen, gezegenlere yayılmış bir tür olarak düşlüyor ama şimdilik daha çok Dünya nüfusunun hal ve gidişine odaklanıyor; milyarder için söylemesi kolay kısmı da esas burada başlıyor. Günün küresel ekonomik şartlarında her babayiğidin harcı olmayan 11 çocuk babası Musk’a göre insanlık yeterince üremediği için uygarlığımız uzun vadede büyük bir tehlike ile yüz yüze. Yeni nesillerin yetişmesi için daha fazla çocuğun dünyaya gelmesi gerekiyor, oysa doğum hızı küresel çapta düşüyor ve bu bakımdan dünya nüfusunun azalması insan uygarlığı için iklim krizinden daha büyük risk, Musk’a göre.

        Elon Musk ve Shivon Zilis, ikizleri Strider ve Azure ile
        Elon Musk ve Shivon Zilis, ikizleri Strider ve Azure ile

        Bundan 100 yıl önce yeryüzünde iki milyar insan yaşıyordu; 1990’a gelindiğinde beş milyarı bulmuştu bile. 15 Kasım 2022’de 8 milyarı geçti, bir gün 9 milyarı da geçecek. Ancak BM tahminlerine göre 2100’de on milyara vardıktan sonra fazla öteye gidemeyecek. Göstergeler öyle. Türkiye dahil hemen hemen bütün ülkelerde, zamanında en bereketli olanlar da dahil, doğum artış hızı gerilediği ve küresel ortalama - o sevimsiz tabirle bir kadının doğurganlık yılları boyunca dünyaya getirmesi gereken çocuk sayısı - 2.3’e kadar indiği için Dünya nüfusu kendini yenileme yeteneğini kaybedecek. Milyarı geçmiş Hindistan ve Çin dahil.

        Nüfusun istikrarlı biçimde yenilenmesi için TFR (Total Fertility Rate) denilen alt limit 2.1. Fakat 1970’lerden beri her ülkede er ya da geç düşüş başlıyor. Ve bu trend duracak gibi görünmüyor. Bugün yeryüzündeki ülkelerin yarısından fazlası o sihirli 2.1’in altında. 2100’de beklenen doğurganlık hızı sadece 1.8, yani nüfusu yenileme düzeyinin çok altında.

        Türkiye dramatik düşüşü hızlı kaydeden cephede; son TÜİK verilerine göre 2022 itibariyle doğurganlık hızında 1.6 seviyesine inmiş durumdayız. Ortanca yaş ise 34’e yükseldi, yaşlı nüfus oranı 10.2’ye çıkarak cumhuriyet tarihinde ilk kez çift haneyi gördü. Bundan 15 yıl önce, Erdoğan’ın üç çocuk tavsiyesini çok sık tekrarladığı günlerde Türkiye henüz demografik kışa girmemişti, ancak 2.2 doğurganlık hızıyla baraja fazla yaklaşmıştı. 1950’lerdeki 6.6 çocuktan sonra gelinen aşamada hızlı kentleşme, 1965’de çıkarılan yasayla aile planlamasının devreye girmesi ve değişen yaşam beklentileri rol oynuyordu.

        Türkiye’nin 2.2, ABD ve Avrupa ülkelerinin ise daha düşük TFR verileriyle yüzleştiği günlerde, muhafazakar Amerikan vakıflarının desteklediği Demografik Kış: Ailenin Çöküşü adlı belgesel yayınlanmış ve genç kuşakları çocuk yapmamakla suçlayan sert tonuyla tartışma yaratmıştı.

        Hıristiyan aile yapısını korumaya yönelik manifesto niteliğindeki belgeselin mesajı şuydu: Genç kuşaklar zevk düşkünü ve bencil bir yaşam tarzına kapıldığı için evlenmiyor, çocuk yapmıyorlar. Özellikle erkekler evlilikten kaçıyor. Kadınlar da kariyer peşine düşüp ekonomik açıdan başarılı olunca çocuk yapmaktan kaçıyor. Yaşlanan nüfusu ikame edecek genç nüfus olmazsa büyük bir ekonomik ve sosyal çürüme meydana gelecek.

        Felaket tellallığı yapan belgesel tartışmalı bir iddia ortaya atıyordu: Sorunun temelinde, insanların dinden uzaklaşması yatıyor, laiklik çocuksuzluğu özendirdiği için geleneksel aile yok oluyordu!

        İNANÇLARIN ROLÜ YOK

        Küresel tabloya bakarsan, nüfusların azalmasında inanç faktörü, insan topluluklarının hangi din ve mezhebe mensup olduğu pek rol oynamıyor. Katolik, Protestan veya Müslüman fark etmiyor. İslam cumhuriyeti İran’da doğurganlık hızı sadece 1.5; ABD’nin 1.6’lık seviyesinin gerisinde. Dünyanın en güzel bebek kıyafetlerini yapan ve bambino düşkünlüğüyle de bilinen Katolik ağırlıklı İtalya’da 1.2. Almanya (1.3) ve İngiltere (1.4) daha yukarıda.

        İtalya'da nüfus artışı için Papa-Meloni ittifakı
        İtalya'da nüfus artışı için Papa-Meloni ittifakı

        Demografik kış bağlamında en kuvvetli alarmı İtalya veriyor. Nüfustaki hızlı düşüş, Giorgia Meloni liderliğindeki neo-faşist hükümetin siyaset gündeminde merkeze oturuyor, akla ziyan komplo teorileri eşliğinde. George Soros’un İtalya’nın demografik yapısını farklı etnik gruplarla değiştirmek üzere göç akınını körüklediği gibi kumpas iddiaları ortaya atılıyor. Yıllık doğum sayıları İtalyan birliğinin sağlanmasından bu yana ilk kez 400 binlerin altına düştüğü için, Papa Francis’in de desteğiyle “2033’te yılda 500 bin doğum” hedefiyle propaganda yürütülüyor. “Tanrı, anavatan, aile” sloganıyla iktidara gelen Meloni hükümeti gerçi bebek bezi, mama ve bebek oto koltuğuna KDV indirimi dışında pek teşvik uygulamadı ama yine de gençler çocuk yapmamakla suçlanıyor. Papa’ya göre çocuk yetiştirmek yerine pet besleyen egoist genç çiftler ülkenin ekonomik geleceğini tehlikeye atıyor, demografik kıştan kurtuluş için somut politik eylem gerekiyor.

        EN YOKSULLAR AYNI HIZLA DEVAM

        Washington Üniversitesi analizlerine göre Dünya 21’nci Yüzyılda sarsıcı bir sosyal değişimden geçiyor, 2009’dan bu yana en düşük doğurganlık hızına ulaşmış bulunuyor. Bu sosyal değişimin nedenleriyle ilgili farklı teoriler ortaya atılıyor. Bir görüşe göre bireylerin kendini gerçekleştirme süreci içinde çocuklar, doyuma ulaşmış bir hayatın önemli parçası olarak görülmüyor. Diğer görüş ise faturayı kadınlara kesiyor. Daha doğrusu, daha iyi eğitimli ve iş hayatında giderek güçlenen “yeni nesil kadınlara”. 1960’larda Amerika’dan başlayıp dünyaya yayılan doğum kontrol hapıyla kadının kavuştuğu özgürlüğü demografik kış olgusuyla bağdaştıranlar da halen var.

        Nüfustaki düşüşü kadının kazandığı özerkliğe ve kariyeri ön plana alarak çocuk sahibi olmayı 30’lu yaşlara ötelemesine bağlayan görüş kötü haberi de ekliyor: Kadınlar sosyo-ekonomik planda değişti ama biyoloji değişmedi! Tıbbi açıdan 30 yaş, doğum için halen geç sayılıyor.

        Ekonomik kriterlere gelince; Türkiye de dahil gelişmiş dünyada aileler çocuklarının eğitimine daha fazla yatırımda bulunuyor ve bedeli her çocukla katlanıyor. Bu bakımdan ikinci çocuğu iki kere düşünmek gerekiyor.

        Doğurganlık hızındaki düşüşü cinsellik trendine bağlayan bir görüş de mevcut. “Generation Me” kitabının yazarı Amerikalı psikolog Jean M. Twenge’in bulguları Milenyum kuşağı diye de anılan Y kuşağının cinsel aktivite açısından önceki nesillerin gerisinde kaldığını gösteriyor. Baby Boomer kuşağının kaygısızlığı çoktan tarihe karışmış bulunuyor.

        Amerika’ya özgü kriterler Asya’nın doğusunda veya güneyinde, Ortadoğu’da veya yeryüzünün herhangi bir köşesinde geçerli olmayabilir ama serbest düşüş sürüyor. Ülkelerin refah düzeyine bakılmaksızın, Çin 1.0 seviyesinde, Güney Kore ve Hong Kong fena inişte; 0.7.

        Dalya diyen yaşlısı bol Japonya (1.3) yıllardır genç ailelere çocuk desteği için paket üstüne paket açıyor, sonuç değişmiyor. Tokyo’daki doğurganlık hızı, tipik megakent karakteriyle 1.1’de. Devlet otoritesinin hakim olduğu Çin ve Rusya’da (1.5) daha fazla çocuk propagandasına rağmen artış belirtisi yok.

        Hindistan 1.4 milyarlık nüfusuyla geçen yıl Çin’i milyon bazında geçti ama düşüş trendinde. Pakistan ve Bangladeş de öyle. The Lancet dergisinde yayınlanan çalışmaya göre Güney Asya’da bu üç ülkedeki doğurganlık hızı 2100’de Batı Avrupa ve Uzakdoğu seviyesine inecek.

        Bugün nüfusun yenilenmesi için gereken 2.1 doğurganlık hızı sadece Sahra Altı Afrika’nın en yoksul ülkelerinde hüküm sürüyor. Hem de fazlasıyla; Orta Afrika Cumhuriyeti’nde kadınlar ortalama altı çocuk doğuruyor. İç savaşlara, insan kıyımına rağmen Çad, Sudan, Nijer ve Somali’de de benzer tablo mevcut.

        The Lancet’in 204 ülkeye ilişkin projeksiyonları 2100’de sadece altı ülkenin 2.1 barajı üzerinde kalacağını gösteriyor: Samoa, Somali, Tonga, Nijer, Çad ve Tacikistan. O kadar.