Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Güntay Şimşek F-35'e dönüş KAAN'ı ne kadar etkiler?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Konu savunma olunca stratejik derinliği de çok yönlü oluyor. Yaklaşık bir yıldır yoğunlukla gündeme gelen Türkiye’nin F-35 programına dönüşü konusunda olumlu havaya rağmen henüz bir netlik yok. Ayrıca F-16 konusu da masada bekliyor. Türkiye’nin F-35 programına geri dönmesi, modernizasyon kitleriyle birlikte ilave F-16 alımı, savunma sanayii ekosistemine ve diğer kritik projelere nasıl etki edeceği de ayrı bir husus; çünkü ciddi mali yükümlülükler getiriyor. Eurofighter Typhoon tedarik sözleşmesi Türkiye’nin bazı konularda elini rahatlattı, ancak ABD ile olan ilişkilerin süreci hangi aşamaya taşıyacağının kestirmek zor.

        Dinamik bir hızla ve şevkle devam eden KAAN projesinin tüm bu gelişmelerden etkilenmemesi gerekir. Ama bir şekilde KAAN’a etkisi olacağı için karmaşık gelişmeleri de beraberinde getirecektir. Mesela ABD ile F-35 ve F-16 meselesi çözüme kavuştuğunda KAAN’ın 2028’deki ilk seri üretim modelleri için gerekli olan motor sorunu da ortadan kalkacak. Ancak bu defada zorlu finansman tablosu ortaya çıkacağı yorumları yapılıyor. Bu durumda son yıllarda güvenlik güçlerimizin envanterine giren çok nitelikli savunma sanayi ürünlerimizin ihracatına ağırlık verilerek finansmanı buradan sağlamak gerekecek. Fakat finansmandan daha önemli olan husus KAAN’daki motivasyondur.

        ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkan Recep Tayyip Erdoğan arasındaki olumlu ilişkinin, F-35 savaş uçağı tedariki konusunda etkili olacağına uzun süredir vurgu yapıyor. Fakat bir yandan yeni bir şeyler gündeme getiriyor. Çünkü bir yıl önceki açıklamalarına göre şu an bu meselenin çözülmüş olması gerekiyordu, çözülmedi.

        Barrack, son olarak geçen hafta yaptığı açıklamayla, gelecek aylarda hem ABD’'nin hem de Türkiye’nin güvenlik ihtiyaçlarını karşılayacak bir atılım olacağını umut ettiğini söyledi. Bir de dipnot ekledi: ABD yasalarına göre Türkiye’nin F-35 programına dönebilmesi için S-400 sistemini kullanmaması ve bulundurmaması gerekir.” Türkiye’de karşı açıklama yaparak S-400 konusunda bir değişiklik olmadığına dikkat çekti. Bu durumda acaba gelişmeler hangi aşamada?

        Her ne gelişme olursa olsun Türkiye’nin en stratejik ve vizyoner projesi KAAN’ın hiçbir şeyden ve hiçbir şekilde etkilenmemesi icap ediyor. KAAN için gerekli olan ABD’nin F110 motorları veya başka bir formül bulunması, F-35’e dönüşten daha önceliklidir. Yerli motor TEI-TF35000 hazır olana kadar öncelikli mesele olarak motor konusu öne çıkıyor. Zira KAAN, askerî bir proje olmaktan öte bağımsızlık ve teknolojik sıçrama projemizdir.

        Eurofighter varsa F-16 gerekli mi?

        Bilindiği üzere F-35 ve F-16 alım için verilen sözlerin yerine getirilmemesi sebebiyle Türkiye, 40 adet Eurofighter Typhoon savaş uçağı tedariki yoluna gitti. Bu durumda F-16 modernizasyonu (Blok 70 Kiti) pakette tutulup, ABD’den 40 adet yeni F-16 Blok 70 uçağı alımından vazgeçmek mümkün olacak mı? ABD, F-35 ile aynı pakette F-16 anlaşmasını bir bütün olarak dayatırsa ne olacak? Zamanında adım atmayan ABD ile böyle bir pazarlık mümkün olabilecek mi? Bu soruların cevabını büyük ihtimalle önümüzdeki yıl almış olacağız.

        En büyük finansman ihracat

        2025 yılı Ocak-Kasım dönemi toplam savunma-havacılık ihracatı, geçen yıla göre yüzde 30 artışla 7,445 milyar dolar oldu. Verilere yıllandırılmış olarak bakıldığında savunma ve havacılık ihracatının yüzde 30.8 büyümesi dikkat çekiyor. Gelişmeler 2026’da ihracatın yüzde 50 seviyesinde büyüyeceğini gösteriyor. Hatta katlanarak büyümesine ramak kalmış durumda. Çünkü Türkiye’de öylesine ciddi gelişmeler oluyor ki yurt dışındaki etkisi tahmin ettiğimizden daha fazla.

        Savunmada nitelikli yüksek teknoloji ürün geliştiren Türkiye algısına Bayraktar Kızılelma, dünya tarihinde ilk kez bir insansız savaş uçağı tarafından havada hareket halindeki jet motorlu hedefi hava-hava füzesi ile vurmasıyla ciddi katkı sundu. Bu gelişmeler mutlaka ihracatımıza yansıyacaktır. Dolayısıyla savunma alanına yapılan yatırımlara, ihtiyaç duyulan finansman kaynaklarına bu gelişmeler ışığında bakılması yerinde olacaktır.

        Ülke olarak İHA ve SİHA teknolojisinde dünyanın önde gelen 3 ülkesinden biri olduğumuz gibi diğer alanlarda da aynı seviyeyi yakalamamız uzak değil. Mesela deniz platformlarında böyle bir durum söz konusu. Türkiye’nin ilk hava savunma muhribi TF-2000'in 2027’de tamamlanması hedefleniyor. ASFAT’ın NATO ve AB üyesi Romanya’ya savaş gemisi satışı önemli bir adımdır.

        Ayrıca Kale Havacılık, KTJ-3200 Turbojet Füze Motoru’nu Brezilya'ya ihraç etti. Bu gelişme de ülkemiz açısından tarihi bir dönüm noktasıdır. Çünkü Türkiye ilk kez bir başka ülkeye, hem havacılık endüstrisinde iyi noktada olan, Embraer uçak fabrikasında sivil ve askerî araç üreten bir ülkeye jet motoru ihraç etmesi önemli başarıdır. Kale Havacılık, 3 ayrı model olarak geliştirdiği füze motorlarını Brezilya dışında 10’dan fazla ülkeye ihracat için de görüşmeler yapıyor.

        TUSAŞ’ın İspanya ile HÜRJET anlaşması yapmasına ise kesinlikle daha yakından bakılması ve iyi analiz edilmesi gerekir. Çünkü asıl ihracat kırılmasını TUSAŞ platform hava araçlarıyla yapacak. Bunun için de önümüzdeki yıl kritik önemde. Yeter ki TUSAŞ yönetimine, mühendislerine güvenilsin, destek olunsun. Onlar KAAN’ı finanse edecek atılımları ellerindeki ürünlerle pekâlâ yapabilirler.

        Havada, karada, denizde ve uzayda

        Türkiye’nin son 2-3 ay içinde test ettiği, envantere soktuğu ürünlere bakıldığında takip edilmesinde dahi zorluk yaşandığı söylenebilir. Bunlardan birisi de “Hibrit Uzay Motoru” projesidir. Dünyada ilk defa hibrit roket motorunu uzay ortamında başarıyla ateşleyerek önemli bir teknolojik gelişmeye imza attık. Fergani Uzay’ın geliştirdiği hibrit yörünge motoru FGN‑TUG-S01, geçen hafta yörünge değişikliği için başarıyla test edildi. Mesela bu gelişme de uzay teknolojilerinde kırılma yapacak, oyun değiştirici olacaktır. Aynen Bayraktar TB2’nin İHA alanında kaydettiği bir başarıya kapı aralamış oldu.

        TUSAŞ tarafından geliştirilen uçan kanat yapısı ile birlikte radar kesiti minimuma indirgenmiş, görünmezlik özelliği kazandırılmış ANKA‑3 de sistem doğrulama ve tanımlama testlerini başarıyla geçti. Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, ANKA-3 testlerinin yapay zekâ destekli görev bilgisayarının ileri seviye otonomiye sahip olduğuna dikkat çekti. Bundan daha iyi yüksek teknoloji gelişmesi olabilir mi?

        Bayraktar TB3, TCG Anadolu gemisi ile tam otonom kalkış-iniş testlerini başarıyla üst seviyelere taşıdı. Artık hazır hâle geldi. TCG Anadolu güvertesinden insansız deniz aracını (KİDA) veri bağlantısıyla kontrol ederek ağ merkezli operasyon kabiliyetini de test etti. Çok önemli bir entegrasyona imza attı. Türkiye’nin insansız muharip uçakları böylece yüksek teknolojiyle, deniz gücünü birleştirmiş oldu. Bu da pek anlaşılmaya önemli bir gelişme ve kabiliyet kazanımıdır.

        Milli Savunma Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı yetkililerinin de ihracat konusuna önem verdiklerini biliyorum. Dolayısıyla tüm gelişmeleri alt alta koyduğumuzda önümüzdeki yıldan itibaren Türk savunma sanayi ihracatı katlanarak büyüyecek ve kendi finansmanını sağlayacaktır. Yeter ki ümitli, azimli olunsun.

        ***

        THY “Bugünü” iyi değerlendirmeli!

        Bilindiği üzere 15 Aralık, UNESCO tarafından resmen Dünya Türk Dili Ailesi Günü olarak ilan edildi. Dünyada da Türkçeye olan ilgi son yıllarda artmış durumda. Anadolu Üniversitesi de bu gerçeklerden hareketle Açıköğretim Sistemi (AÖF) aracılığıyla yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız ve Türkçe öğrenmek isteyen yabancılar için önemli bir program başlattı. Günümüzde Türk Hava Yolları (THY) dünyanın en fazla noktasına uçan havayolu konumunda. Uçtuğu noktalarda çok sayıda yabancı çalışanı bulunuyor. THY’nin bu yabancı çalışanlarıyla sık sık karşılaşıyorum. Aralarında Türkçe bilen ve Türkçe öğrenmeye çalışan yabancılara da Türk kökenlilere de rastlıyorum. THY yetkilileri, istihdam ettikleri çalışanlarının Türkçe öğrenmelerine bu programla rahatlıkla destek olabilirler.

        Anadolu Üniversitesi’nin Türkçe programı hizmet amaçlı ve çok düşük bedelli olduğu için THY de yurt dışındaki yabancı çalışanlarına böyle bir imkân sağlayarak dilimizin yaygınlaşmasını sağlayabilir. Böyle bir girişimin şirkete de önemli geri dönüşümü olur. Bu birinci notum. İkincisi ise “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” sebebiyle THY uçuşlarında tanıtım yapabilir. Anadolu Üniversitesi’nin Türkçe eğitim programından yolcularını da haberdar edebilir. Türk dizileri sebebiyle ülkemizi ziyarete gelen ve Türkçe öğrenenlerin bu ilgisini verimli ve kalıcı bir şekilde değerlendirmiş olur.

        Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel’e programlarına olan ilgiyi sorduğumda ilginç bir cevap aldım: “Özellikle Güney Amerika ve Körfez ülkelerinden Türk diline yoğun ilgi var.”

        Bu tablo, Türk dizilerine olan ilginin aynı zamanda Türkçeye de yönelmiş olduğunu gösteriyor. Bu yıl seyahat ettiğim Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de bir gazeteci benimle çok güzel Türkçe konuşunca nasıl öğrendiğini merak ettim. Türk dizilerinden öğrendiğini söyledi. Aynı şekilde Birleşik Arap Emirlikleri’nde bir havacılık sektörü çalışanı da Türkçeyi Türk dizilerinden öğrendiğini ifade etti. Kendi çabalarıyla dilimizi öğrenmeye çalışanların bu ilgisinin karşılıksız bırakılmaması gerekir. Türkiye’nin dış dünyayla irtibatı olan kurum ve kuruluşlarına da bu noktada önemli misyon düşüyor. Bu kurumların en başında ise Dışişleri Bakanlığı ve THY geliyor.

        Türkçe’nin dünyada yaygınlaşması aynı zamanda Türkiye ekonomisine de her açıdan katkı sunacağı için bu konuya hak ettiği değerin de verilmelidir. Türk Devletleri Teşkilatı (TDT)’nin girişimleriyle, Türk dilinin ve kültürünün uluslararası alanda tanınması için UNESCO tarafından “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” olarak ilan edilmiş olmasının hakkını vermek gerekiyor. İlgili kurumların adım atması için her şey hazır. Anadolu Üniversitesi’nin güçlü dijital altyapısı ve uzaktan öğretim tecrübesi de çevrimiçi (online) olarak hizmette. Geriye helva yapmak kalıyor. Benden hatırlatması.