Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Cumhurbaşkanı ne yapacak?

        Seçimlerin üzerinden yaklaşık bir ay geçti. Hala seçmenin verdiği mesajların ne olduğu, siyasetçilerin bunları alıp almadığı üzerinden konuşuyoruz. Öyle de olmalı. Çünkü yakın tarihte birbiri ardına yapılan seçimlerde ortaya çıkan tablonun söylediklerini anlamak ve nihayetinde buna dair politikalar oluşturmak herhangi bir taraf için kolay değil.

        CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, hem 2023 seçim sonuçlarını, hem de 2024’de ortaya çıkan tabloyu değerlendirmede şu an için bir adım önde olduğunu söyleyebiliriz. Bunun seçim başarısının getirdiği özgüvenle ilgisi olduğu kuşkusuz. Ancak bundan ötesi de var. Özgür Özel, daha önceki denemelerin aksine, CHP’nin kendi kurumsal yapısı içinde ve dolayısıyla partinin tabanını da bilen bir ekiple süreci yönetiyor. Bunun CHP’nin reflekslerine ve teşkilatlarına ne denli etkisi olacağını görmek için zamana ihtiyaç var. Ancak şu anda Özel’in konuşma metinlerinden, verdiği mesajlara kadar ciddi bir dikkat ve emeğin olduğu ortada.

        Önceki genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı müzakere-mücadele tartışmasında da Özel, “Müzakere de eden, mücadele de eden yepyeni, dinamik sonuç alan bir siyaset için yola çıktık” cevabını verdi. 23 Nisan akşamı TBMM’de ortaya çıkan diyalog tablosunun, iktidar ve muhalefet arasındaki tüm gerilimleri ve rekabeti ortadan kaldırmayacağını; ancak asıl önemli olanın müzakere zeminlerini koruyabilmek olduğunu daha önce ifade etmiştim. Bu yöndeki olumlu hava devam ediyor.

        ZOR OLAN MÜZAKERE

        Müzakere ve mücadeleyi birbirinden ayrı görmek çok doğru bir tarif değil. Ama konuşabilmenin, kavgadan daha zor olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Tam da bu nedenle yeni dönemin siyasi süreçlerinde “müzakere” konusunda hazırlıklı olan ve bunu toplumun talepleriyle ortak bir zemine oturtan daha kazançlı çıkacak. Bunun için atılması gereken ilk adım, gündelik tartışmaların kıskacından çıkabilmek. Seçim süreçlerinin de etkisiyle hayatın her alanında böyle bir ağır havanın olduğu gerçek. Dolayısıyla burada o tartışmalara mesafeli ve olabildiğince soğukkanlı yaklaşımlara ihtiyaç var. Siyasetle “bilgelik” arasındaki ilişkinin iyiden iyiye zayıfladığı bir ülkede bunun zorluğu da ortada.

        Seçimi önde tamamlayanın diyalog konusunda istekli davranması, kuşkusuz aynı zamanda rakibini köşeye sıkıştıran bir boyut da içeriyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da bu hamleyi karşılıksız bırakmadı ve olumlu yaklaşım sergileyerek durumu dengeledi.

        Bir nokta önemli. CHP, Özgür Özel başta olmak üzere sürece farklı aktörleri dahil ediyor. Kuşkusuz parti içinde itirazlar olsa da, bu durum kamuoyuna yansımıyor. Dolayısıyla müzakere ve Türkiye’nin geleceğini konuşmak adına CHP’nin bir aktör çeşitliliği var. Oysa AK Parti tarafında durum farklı. Sürece dair tüm mesajlar ve yaklaşımlar bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ortaya konuluyor. Bu farkın AK Parti’deki muhasebe sürecinin devam etmesiyle yakından ilgisi var. Alınacak kararların ve değişim sürecinin ardından benzer bir durumun AK Parti tarafında da olacağını öngörebiliriz.

        CUMHURBAŞKANI DİNLİYOR

        Ankara’da pek çok vesileyle iktidar tarafındaki önemli isimlerle sohbet ediyoruz. Yazılmamak kaydıyla söylenenlerde bile ciddi bir temkin var. Açıkçası nasıl bir sürecin ve değişimin ortaya çıkacağına dair fikir sahibi olanların sayısı çok az. Cumhurbaşkanı, 31 Mart gecesinden itibaren başlattığı "dinleme ve rapor alma" sürecini devam ettiriyor. Öğrenebildiğim kadarıyla da bu toplantılarda nadiren görüş belirtiyor. Bu sessizliğin uzun sürmeyeceğini düşünenler var. Benim de öngörüm bu yönde.

        Ancak sürecin sadece parti içi boyutu yok. Erdoğan, geçmişten bugüne partiye ve kendisine destek veren çevrelerle sıcak temaslarını sürdürüyor. Yerel seçimlerde katılımın düşüklüğü, “10 ay öncesinde verilen desteğin, 31 Mart’ta neden küskünlüğe dönüştüğü” sorusu üzerinden tartışılıyor. Bu aktardıklarımın üzerine herhalde şunu söylemek yanıltıcı olmaz. Nasıl bir değişimin ve yenilenmenin olacağı konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşüncelerini ve kafasındaki planı bilen neredeyse çok az. Bilinenler bütüne ait değil. Bir kısmı tahminlerden, bir kısmı da dolaylı duyumlardan oluşuyor.

        GÖRÜŞMESİNİN AJANDASI OLUŞUYOR

        Kuşkusuz Cumhurbaşkanı, Özgür Özel’le yapacağı görüşmeyle sınırlı olmaksızın, muhalefetin yeni dönemdeki tavrının hangi taleplere dönüşeceğini de görmek istiyor. Tarafların ajandası yavaş yavaş oluşuyor. O görüşme sonrasında verilecek mesajlar, edinilen izlenimler iki tarafın da sürecin devamına ilişkin hamlelerini belirleyecek.

        Özgür Özel, bir yandan kamuoyunda edindiği olumlu imajını korumak isteyecek. Diğer yandan parti içindeki karşı görüşlerin, yeni çıkışlarına kapı aralamayacak bir duruş sergilemek istiyor.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, elbette diyaloga açık duruşunu sürdürürken; aynı zamanda 31 Mart’ın hasarlarını giderecek ve toplumun geniş kesimlerine yeniden umut olacak bir söylem inşasının ve eylem planının önüne açacak. Söyleme dair duyacağımız her şey, seçim gecesi dikkat çektiği “hazine değerinde 4 yıllık zaman”ın nasıl şekilleneceğini de bize gösterecek.