Geçtiğimiz hafta Suriye’nin kuzeyinde şöyle bir iddia, özellikle de bazı yabancı ajanslar eliyle ortaya atıldı: “Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının Suriye’ye Afrin, Resulayn ve Halep’in kuzeyinden girdi. Askeri konvoylar Menbiç’e doğru hareket ederken, bir konvoy Halep’e, bir konvoy da Advaniyah sınır kapısından giriş yaptı.” Bu yönde de bazı görüntüler de paylaşıldı.
Bu tartışmalara Milli Savunma Bakanlığı kaynakları son noktayı koydu. “Rutin faaliyet, bunun dışında bir durum söz konusu değil.”
BU KORKU NİYE?
Türkiye, uzun yıllardır Suriye sahasında. Oluşturduğu güvenlik koridoru, TSK’nın bölgedeki varlığıyla sadece sınır ötesinde değil, Suriye’nin bütününde bir stratejik güç unsuru olarak yer alıyor.
Kuşkusuz konu Türk ordusu olunca en küçük bir hareketlilikten “nem kapılması” şaşırtıcı değil.
Bu arada Genelkurmay Başkanı Selçuk Bayraktaroğlu’nun 5-6 Aralık tarihlerinde Suriye’yi ziyaret etmesi ve önemli temaslarda bulunması; verdiği sözlerin arkasında duramayanların korkularını iyiden iyiye artırmış olmalı.
GENELKURMAY BAŞKANI ŞAM’DA
Bayraktaroğlu, resmî davet üzerine gittiği başkent Şam’da Ahmed eş-Şara başkanlığındaki yeni Suriye yönetimiyle bir araya geldi. Son derece önemli; zamanlama ve ortaya çıkan fotoğraf kareleriyle güçlü mesajlar içeren bir ziyaret.
Bu ziyaret stratejik olarak iki başlıkta yorumlandı. Öncelikle Türkiye ve Suriye arasındaki askerî ve güvenlik işbirliğinin daha güçlü bir tanımla ele alınması. İkincisi, Şara tarafından resmi olarak kabul edilmesi. Bu da iki ülkenin çok güçlü bir askeri ve diplomatik zeminde yol aldığını gösteren bir kareydi.
TÜRK ORDUSU HER YERDE
Kuşkusuz bu saygınlık binlerce yıllık geçmişi olan Türk ordusunun, tarihin her döneminde hayranlık uyandıran gücünün ifadesi.
Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri, dünyanın dört bir yanında pek çok ülkeye askeri eğitim veriyor. Bugüne kadar 67 ülkeden 54 bini aşkın asker, Türk ordusu tarafından eğitildi. Bu kapasite her geçen gün artıyor.
15 TEMMUZ SONRASI SÖYLENENLER
İşte Selçuk Bayraktaroğlu, böyle bir ordunun Genelkurmay Başkanı olarak Şam’daydı.
Türk ordusunun özellikle 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından bir daha kendisini kolayca toparlayamayacağını düşünenler, peş peşe gelen, her biri stratejik sonuç ve kazanımlar üreten askeri harekat ve operasyonlarla şaşkınlığa uğradı.
MÜTEVAZI VE İŞ ODAKLI KOMUTAN
Selçuk Bayraktaroğlu, mütevazı, iş ve sonuç odaklı disipliniyle, özellikle de sessizce çalışan tarzıyla önceki komutanlık dönemlerinde medyada pek öne çıkmadı. Doğrusu Genelkurmay Başkanı olarak da aynı yaklaşımını koruyor.
Kendisi hakkında okuduğum ilk yazı son derece önemli bir değişimi anlatıyordu. Bayraktaroğlu, Kara Kuvvetleri Komutanı iken yeni bir fors tasarlanmış ve kamuoyuna sunulmuştu.
Yazıyı kaleme alan pek çoğunuzun tahmin edeceği gibi Üstat Murat Bardakçı’ydı. Şöyle anlatıyordu Kara Kuvvetleri forsunun değişimini:
“Eski forsta biri ters, biri düz iki üçgen tepe noktaları birbirlerine bakacak şekilde yerleştirilmiş, tepelerin birleştiği yerden de boylu boyunca bir çizgi çekilmişti!
Kuvvet komutanlıklarının forsları arasında bu fors hayli tuhaf açıyordu: İki üçgen ve bir çizgi! Ne demekse, neyi ifade etmeye çalışıyorsa…”
“TAKLİT FORS”
Bardakçı, eski forsun neden temsili boyutunun olmadığını ise “Üçgenli ve çizgili eski fors bizim değildi, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Alman, daha doğrusu o zamanki Prusya Ordusu’ndaki forsların ilhamı ile yapılmış bir taklitten ibaretti!” sözleriyle ifade ediyordu.
Kara Kuvvetleri Komutanlığının eski forsu Kara Kuvvetleri Komutanlığının yeni forsuBu forsun değişimini gerçekleştiren Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Selçuk Bayraktaroğlu gerçekten övgüyü hak ediyor.
Yine Murat Bardakçı’nın ifadesiyle bu değişim, bir yenilikten çok “millileştirme”.
Tarzı ve anlam haritasıyla da ordumuzun gücünü temsil eden başarılı bir çalışma. Sadece rutin hareketliliği bile gerçek anlamda bir caydırıcı güç olan TSK’nın tarihine yakışan bir fors.