Suriye Devrimi’nin birinci yılı doldu. Çok sayıda bölgesel ve küresel aktörün desteğiyle ayakta kalan Esed rejimi devrildi. Ahmed Eş Şara liderliğinde yeni bir yönetim ortaya çıktı. Peşpeşe birkaç yazıyla geçen bir yılın ana başlıklarını ve süreci aktarmak istiyorum. Aslında aynı zamanda hem Terörsüz Türkiye sürecini konuşmuş olacağız; hem de Suriye’deki ve yakın coğrafyamızdaki her gelişmenin bu süreçle bağını.
DEVRİMİN BÜYÜK AKTÖRÜ: TÜRKİYE
Şurası çok açık. Türkiye, Suriye’deki devrimin gerçekleşmesinde en açık ve belirleyici rolü oynayan ülke oldu. Bu, Ankara’nın özellikle İdlib üzerinden yıllarca devam ettirdiği süreç ve hamleleri, Şam’ın yeni yönetimine dönüştüren bir başarı hikayesi.
Türkiye’nin Suriye’ye olan ilgisinin, sadece sınır güvenliği ve terörle mücadele olduğunu düşünenler, Şam’daki yeni dönemi anlamakta hala zorlanıyor. Oysa tıpkı Irak’ta olduğu gibi Ankara’nın bakış açısı ülkenin bütününe yönelik.
Yeni rejimin ortaya çıkmasında kuşkusuz bölgesel şartların ve küresel dengelerin değişmesinin de önemli rolü oldu. Mesela, İran’ın vekil güçleri eliyle etkinlik sağladığı Arap başkentlerinden birer birer çekilmesi veya gücünü kaybetmesi önemli bir gelişmeydi. Suriye’yi bölgedeki pek çok operasyonunun merkezi haline getiren Tahran için, Esed rejiminin devrilmesi ağır bir kayıp oldu.
Diğer yandan Suriye’deki rejim değişikliğinden kısa bir süre önce seçimi kazanan Trump’ın verdiği mesajlar da süreci hızlandıran bir faktördü.
İLK GÜNDEN İTİBAREN DESTEK
Ahmed Eş Şara’nın daha ilk gününde Türkiye, tüm dünyaya yeni hükümete olan desteğini ilan etti. Şara’nın direksiyonda, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın ön koltukta oturduğu ve Emevi Camii’ne doğru ilerlediği kareler hala hafızalarda.
Yukarıda değindiğim gibi Suriye politikamızın güvenlik parantezinden çıktığı ve bütüne bakan boyutlar kazandığı gerçeği, henüz yeterince anlaşılmış değil. Bölgedeki tüm kardeş topluluklarla ortak bir barış ve geleceğe işaret eden bir yaklaşım. Türkiye, kardeş coğrafyalarda işgalci değil, vekâlet savaşları yürütmüyor. Tam aksine kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için desteğini sürdürüyor.
ASIL ZORLUK İNŞA SÜRECİNDE
Suriye’nin ihtiyaçları ve yeniden inşası konusundaki zorluklar, genelde siyasi gündemin gerisinde kalıyor. Esed rejimi devrildiğinden bu yana ülkeye ağır saldırılar düzenleyen İsrail’in, azınlıklar üzerinden yürüttüğü kışkırtıcı politikalar ve devamında ortaya çıkan çatışmalar buna izin vermiyor. Diğer yandan bir dönem Şam’daki rejimin ortağı olan ve “direniş ekseni” iddiasında bulunan ülkeler, İsrail’in bu saldırganlığının kendi “iktidar” dönemlerinde neden olmadığı sorusuna dönüp bakmıyor bile.
İsrail, yeni Suriye’nin bir ve bütün olmasını istemiyor. Azınlıklar üzerinden parçalanmış bir bölge istiyor. Bu durumda Türkiye’nin de elinin zayıflayacağını öngörüyor. Burada yeni yönetimin işinin ne kadar zor olduğunu da görmekte yarar var. Bunca yıl baskı altında yaşayan milyonlarca insanın hem özgürlüklerini sağlamak, hem de maddi ihtiyaçlarını gidermekle yükümlü. Bir yandan da bu provokasyonlarla mücadele etmek zorunda.
Çok büyük rakamlar telaffuz ediliyor. Ama özeti şu. Suriye’nin altyapı ve insanca yaşamanın temelini oluşturması için en az 200 milyar dolara ihtiyacı olduğu ifade ediliyor. Bu ülkeye ilgi gösterse bile, rejimin niteliğinden rahatsız olan körfez güçlerinin buna ne kadar katkı sağlayacağı da kritik bir soru.
İSRAİL VE SURİYE KÜRTLERİ
Suriye’deki rejim değişikliğinin ardından İsrail’in harekete geçtiği alanlardan birisi de kuzeyde SDG/YPG yönetiminde olan bölgeler. Kürtlerin, olabildiğince Şam’dan bağımsız bir yönetim oluşturması için bir yandan Amerikan yönetimini baskı altında tutuyor. Diğer yandan kışkırtıcı hamlelerine devam ediyor.
SDG tarafının farklı pazarlıklar ve perde arkasında iş çevirmekten vazgeçmemesi de İsrail’in iştahını kabartıyor. Ankara’nın terör örgütünün Suriye’de de kendisini feshetmesi ve silah bırakması konusundaki kararlılığı ise devam ediyor.
2024 yılı itibarıyla şekillenen Terörsüz Türkiye sürecinin önemi tam olarak burada ortaya çıkıyor. Bu krizleri öngören ve erken harekete geçen “devlet aklının hamlesi “ olarak okuyorum başından itibaren.
SURİYE HALKI UMUTLU
Aktarılmak istenen tabloların aksine Suriye’de halkın ciddi bir bölümü yeni yönetimden umutlu. Bunun önceki rejime kıyasla ortaya çıkan boyutları da var elbette. Ancak toplumsal beklentilerin ve umutların varlığını da dikkate almak gerekiyor.
Elbette inşa sürecinin hızlanması ve temel ihtiyaçlardan başlayarak Suriye’nin yeniden ayağa kalkması gerekiyor.
Türkiye, Şam yönetimini kendi parantezine sıkıştıran değil, aksine dünyaya açılmasını sağlayan bir rol üstlenmiş durumda. Yaptırımların kalkmasından, uçuş rotalarına kadar uzanan bir dizi hamlenin ülkeye nefes aldırdığını görmekte yarar var.
Suriye’nin önünde uzun ve zorlu bir yol var. Farklı boyutlarıyla aktarmaya devam edeceğim.