Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Nedir?

        Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik olmak üzere üç temel bileşenden oluşan nöropsikiyatrik bir bozukluktur. DEHB'in görünüm sıklığı okul öncesi dönemde %2, çocukluk döneminde %7-11 arasında bildirilmektedir. Çocukluk döneminde DEHB tanısı alanların %78-85'i ergenlikte, %50-70 ise yetişkinlikte benzer tanı ile takip edilmeye devam etmektedir. DEHB'in erkek çocuklarda kız çocuklara göre 2-10:1 arasında değişen oranlarda daha fazla görüldüğü bilinmektedir. DEHB'in nedenlerine ilişkin yapılan birçok çalışma sonucunda, bozuklukta psikososyal, biyolojik, genetik ve ailesel etmenlerin önemli rol oynadığı gösterilmiştir. Günümüzde yaygın olan görüş, DEHB'in genetik ve çevresel etmenlerle belirlenen, biyolojik temele dayanan bir işlevsel bozukluk olduğudur.

        DEHB'in üç temel bileşeninden biri olan dikkat eksikliği, dikkati toplama güçlüğü, dikkat süresinin kısalığı, dikkatin kolaylıkla dağılabilir olması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Dikkat eksikliği ile ilişkili olarak en sık gözlenen güçlükler ayrıntılara dikkati verememek, dikkati belirli bir konuya toplama ve sürdürmede yaşanan güçlükler, ödevleri tamamlayamamak, doğrudan kendisine konuşulduğunda dinlememek, başlanan bir işi tamamlayamamak, görev ve etkinlikleri düzenlemede güçlük çekmek ve bu nedenle zihinsel çaba gerektiren görevlerden kaçmak, eşyaları çok sık kaybetmek olarak sıralanabilir.

        DEHB'de gözlenen bir diğer özellik aşırı hareketliliktir. Bu özellik yürümeye başlama ile birlikte gözlenmekte ve giderek artmaktadır. Özellikle okul öncesi dönemde, grup içinde başkalarını rahatsız edici düzeye ulaşmaktadır. Motor aktivitede meydana gelen bozulmalar, aktivite düzeyindeki aşırılığın yanı sıra davranışların amaca yönelik olarak gerçekleştirilememesinden de kaynaklanmaktadır. Bu alanda en sık iletilen şikayetler sürekli hareket halinde olmak, el ve ayakların kıpır kıpır olması, çok fazla koşmak ya da tırmanmak, çok fazla konuşmak ve tüm bu nedenlerle temposu yüksek işler tercih etmek şeklindedir.

        DEHB'in üçüncü bileşeni olan dürtüsellik fiziksel olarak tehlikeli aktivitelere girişme, çok konuşma, sırasını bekleyememe, diğerlerinin konuşmalarının ya da oyunlarının arasına girmeyi içerebilir. Dürtüsel davranış ayrıca arkadaşlarla, anne babayla ve öğretmenlerle tartışmalara, arkadaşlar tarafından reddedilmeye ve zaman zaman fiziksel kavgalara neden olabilir. En sık iletilen şikayetler düşünmeden hareket etme, sabırsız olma, isteklerini erteleyememe, daha soruyu tamamlamadan cevabını vermeye kalkma, aklına geleni hemen yapma, kendine ve çevreye zarar verici davranışların olması şeklindedir.

        DEHB olan çocukların dikkat dağınıklığı, hareketlilik ve dürtüselliğin yanı sıra sosyal ilişki kurma ve sürdürmede de güçlükleri bulunmaktadır. Bu çocuklar tüm aile bireyleri, arkadaşları ve öğretmenleriyle yani çevrelerindeki hemen hemen herkesle geçinme güçlüğü yaşamaktadırlar. Arkadaşlık ilişkilerini uzun süre devam ettirememekte ve bu nedenle sıklıkla ya yeni iletişim kurabilecekleri yeni arkadaşlar aramakta ya da kurdukları ilişkileri devam ettirmek için yoğun bir çabanın içine girmektedirler. DEHB olan çocukların doğalarında var olan aşırı hareketlilik, saldırganlık, amaca yönelik davranışta bulunamama gibi özellikler çoğu zaman çevrelerindeki kişiler ve özellikle arkadaş çevreleri tarafından olumsuz ve itici olarak algılanmaktadır. Ayrıca DEHB olan çocuklar kendi kuralları ile işe başlamakta ve bu nedenle çoğu zaman çevresindekilere göre zaman ayarlama ve bir işi yapış tarzları uygunsuz olarak algılanabilmektedir. Bu nedenle DEHB olan çocuklarda kişiler arası ilişkilerin doğasını tanımlayan ölçümler diğer çocuklara kıyasla daha düşük olmaktadır. DEHB'li çocukların tüm bu problemlere ek olarak gün boyu uykululuk hali, uyumaya karşı dirençli olma, uykuya geçmekte güçlük ve uykuda hareketli olma gibi uyku problemleri yaşadıkları da bilinmektedir.

        Bozukluğun tedavisinde psikososyal ve tıbbi girişimleri içeren çok yönlü tedavi yaklaşımı gerekmektedir. Psikososyal girişimler aile, okul ve çocuk üzerine yoğunlaşmaktadır. Bireysel psikoterapi, davranışları düzenlemeye yönelik davranışcı-bilişsel terapiler önerilmektedir. Tedavinin ilk aşaması çocuk ve ailenin bozukluk hakkında bilgilendirilmesi, DEHB ile ilgili yanlış bilgiler ve ön yargıların düzeltilip bozukluğun belirtileri, seyri, tedavisi hakkında bilgi verilmesidir. DEHB biyolojik bir bozukluktur. Bu nedenle yanlış tutumlar, yaşam olayları DEHB'e neden olmaz ancak belirtilerin şiddetinin artmasına neden olabilir. Bu nedenle tedavide ailenin çocuğa yönelik tutumları gözden geçirilerek yanlış tutumların belirlenmesi, çocukla sağlıklı ilişki kurabilmenin yollarının aranması önemlidir. DEHB'nun tedavisinde ilaçlar önemli yer tutarlar. Dikkati arttırmak ve davranışları kontrol etmek için metilfenidat, dekstroamfetamin, pemolin, antidepresanlar, antipsikotikler, anksiyolitikler, antiepileptikler, lityum, fenfluramin, klonidin ve guanfasin gibi ilaçlar kullanılmaktadır.

        YAZAR

        Emel Erdoğan Bakar