Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Ekolojik Antropoloji Nedir?

        Antropolojinin insan ve çevresi arasındaki karmaşık ilişkileri inceleyen alt disiplinidir. İnsanların çevrelerindeki toprak, iklim, bitki ve hayvan türleri arasından sürekli ilişkileri vardır. Karşılıklı olarak çevrelerindeki ögeler de insanları etkiler. Nüfusların çevrelerini biçimlendirme yolları aynı zamanda onların toplumsal, ekonomik ve siyasal yaşantılarını da etkiler. Ekolojik antropoloji var olan çevresel koşulların sonucu olan insan toplumlarının ve kültürlerinin maddi olarak açıklanmasına yöneliktir. Ekoloji terimi, yerleşim anlamına gelen Yunanca kökenlidir ve bir organizmanın içinde bulunduğu çevresel koşullarla ilişkisini ve var olma koşullarını inceler. Ernst Haeckel 1870'te 'ekonomi, hane ve hayvan organizmalarını araştırmak' olarak tanımlayarak, bugünkü anlamında ekoloji sözcüğünü kullanmıştır.

        Charles Darwin, "Türlerin Kökeni" adlı eserinde evrimin, kökenin değişimine dayanan kuramını geliştirmiştir. Kaynakların kısıtlılığı karşısında yaşayabilecek olandan daha fazla insan üremiştir ve bu nedenle insanlar arasında yarış vardır. Elverişli özellikleri olan insanlar, üremek üzere var olmayı başarırlar. Bir özelliğin yararlı olup olmadığını çevresel koşullar belirler. Demografik çalışmalar yapan ve insan nüfusunun gıda arzını aştığını iddia eden Thomas R. Malthus'un Darwin'in evrim kuramında etkisi vardır. Bu durum hastalık ve açlığa yol açarken, sonunda nüfus artışına da bir sınırlandırma getirir.

        Amerikalı antropolog Julian Steward (ö. 1970) 20. yüzyılın ortalarında kültürel ekoloji kuramını geliştirmiştir. Ekolojik antropoloji, kültürel antropolojinin bir alt disiplini olarak kabul edilir. Steward çalışmalarında kaynakların kullanılmasıyla ortaya çıkan sosyal sistemleri incelemiştir. İnsanlar doğal çevrelerine, kullandıkları teknolojilerle uyum sağlar. Evrim çok yönlüdür, zira farklı fiziksel ve tarihsel oluşumlar değişik toplumsal görüngülere sahiptir.

        1960'larda ekolojik antropolojide temel varsayım, kültürel pratiklerin insan uyumunu en iyi hale getirdiği ve ekosistemi koruduğuydu. Günümüzde nüfus artışı ile beraber insan, ticaret, örgütler ve bilginin ulus aşırı akışı bu temel varsayımın yeniden gözden geçirilmesini gerektirdi. Yeni ekolojik antropoloji kuramla siyasal farkındalık, beraber ele alınmaya başlanmıştır.

        Geleneksel etnoekolojilere karşı köken olarak Avrupa-Amerikan etnoekolojilerinde gelişmecilik ve çevrecilik ön plana çıkmıştır. Bu modellerde her biri belli ulusal, bölgesel ve yerel güçler tarafından biçimlendirilen çok sayıda kültürel ortam ele alınır. Her toplumun tarihi ve gelenekleri farklı olduğu gibi dış etkenler evrensel ve tek yönlü değildir. Ayrıca her birinin kendine göre bir uyum gücü ve direniş kapasitesi vardır. Doğal kaynakların tüketilmesi ile siyasal ve toplumsal kaygılar da ortaya çıkar. Sürdürülebilirlik kavramı yerel etnoekolojilerin değişen koşullara verdiği cevaplardır. Her toplum veya topluluk kendi kültürlerine uygun, ekolojiye duyarlı ve kendi kendini yenileyen cevaplar üretir.

        Yeni ekolojik antropolojide ele alınan konular küresel, ulusal, bölgesel ve yerel sistemlerin kesiştiği alanlar ve ortamlardır. Yerel insanlar, onların toprakları, düşünceleri, değerleri ve geleneksel yönetim biçimleri farklı aşamalarda ve değişen şiddetlerde ve çeşitli alanlarda kuşatılmaktadır. Kimi zaman bu toplulukların rızalarının dışında da kararlar uygulanmaktadır. Bazen başarılı olan bu girişimler nedeniyle de ekolojik sistem dönüşmekte ve bunun sonucunda farklı nüfus hareketleri ortaya çıkmaktadır. Bunun en somut örnekleri baraj yapımlarında veya ticari amaçlarla ormanların yok edilmesinde görülmektedir.

        Bugün ekolojik antropolojinin ele aldığı diğer konulardan biri de biyolojik çeşitliliğin korunmasıdır. Bu koruma çerçeveleri içinde bitkilerin ve hayvanların hakları ve değerleri hakkında görüşler geliştirilmektedir. Bu görüşler toplumsala duyarlı ve kültürlere uygun olduğu sürece geçerlidir. Burada esnek öğrenme stratejilerinin belirlenmesi ve şablonların dışına çıkılması gereklidir. Bu projeler, Madagaskar örneğinde olduğu gibi aşamalı, duyarlı ve yere özgü stratejilerle başarı olabilir.

        1960'lı yıllarda Claude Levi-Strauss, Louis Althusser ve Jacques Lacan'ın yapısalcı yaklaşımın karşısına, post yapısalcı yaklaşım çıkmıştır. Bu yaklaşımla birlikte yorumsamacılık, niteliksel araştırma ve yöntemleri benimsenmiştir. Bütünü anlama metodolojilerinde anlamları keşfetmenin önemi ön plana çıkmıştır. Ekolojik antropolojik araştırmalarda da olguların derinliğini, zenginliğini ve karmaşıklığını anlamada kullanılan yorumsamacı yöntemlerin uygulandığı görülmektedir.

        1992'de Rio de Janeiro'da düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda, diğer adıyla Yeryüzü Zirvesi'nde sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma kavramsallaştırmalarında beş belge üzerinde uluslararası uzlaşma sağlanmıştır. Bunlar: Gündem 21, Rio Çevre ve Kalkınma Deklarasyonu, Ormanlar Üzerine İlkeler Beyanatı, İklimsel Değişim Üzerine Çevre Konvansiyonu ve Biyolojik Çeşitlilik Konvansiyonu. Türkiye'de de Rio Zirvesindeki Gündem 21'in ulusal düzeyde uygulanabilmesi için kapasite geliştirme görevi Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'na verilmiştir. Bu bağlamda ekolojik antropoloji araştırmaları, çevre ile ilgili her konuda toplumsal sorunların çözümlenmesinde ve politikaların oluşturulmasında giderek daha fazla önem kazanmaktadır.

        Ekolojik antropolojide alan çalışmaları arasında Türkiye'den de örnekler bulunmaktadır. Bunlardan biri Batı Karadeniz kıyısında doğal kaynaklar, bilgi ve kimlikle ilgili Trabzon iline yakın balıkçı köylerinde yapılmış alan araştırmasıdır. Araştırmada deniz kaynakları ile ilgili bilgiler geniş bir tarihsel ve çağdaş bağlam içinde ele alınmıştır. Deniz kaynaklarının kamusal yönetimi, tekneler ve farklı türlerin avlanması, toplumsal ve kültürel yapılar gibi çeşitli açılardan avlaklar incelenmiştir. Modernleşme sürecinde araştırmada iki farklı bilgi sistemi karşılaştırılmıştır. Bunlardan birincisi yerli, diğeri ise bilimsel bilgidir.

        Bir başka alan araştırması örneği Türkiye'de orman köyleri üzerine yapılmıştır. Bu nitelikteki 21.604 köy ve bu köylerde yaşayan yaklaşık 10 milyonluk nüfusun büyük bir kısmı ülkenin en yoksul kesimindendir. Özgün coğrafi özellikleri ile bu köylerin, devlet - köylü vatandaş ilişkileri açısından, orman arazisinin ve ürünlerinin kullanımı bakımından sorunları çalışılmıştır. Öncelikle Türkiye'de orman köyleri üzerine sosyal bilimler alanında yapılmış çalışmalar derlenmiştir. Hızlı bir değişim yaşamakta olan bu yerleşim alanları hakkında özgün, sistemli, kapsayıcı ve ülke çapında kıyaslamalı bilgi üretilmiştir. Araştırmada orman köylerinde iklim değişikliği algısı, köy içi ve köylü ile yasalar arası sosyal çatışmalar gibi hayati sorunlara ışık tutulmuş; göç olgusu, kadınların çalışması, kalkınma projelerinde umut bağlanan kooperatifleşme konusu gibi sorunlar irdelenmiştir. Ayrıca, köylüler tarafından ormanın algılanışı ve kültürel anlamda sembolleştirilme biçimi araştırmadaki temel inceleme konularıdır. Araştırmada değişik kuşaklar arasındaki farklar ortaya konularak yok olmakta olan orman alanları ve yaşam tarzları ile ilgili bilgi, inanç ve uygulamalar açığa çıkarılmıştır. İklim değişikliği ve kentlere göç gibi insan hareketleri gibi hızlı doğal ve sosyal değişim, toplumların çevre konusundaki bilgi birikiminin acilen kayıt altına alınmasını gerektirmektedir. Söz konusu araştırmada doğa-insan ilişkisi üzerine soyut kültür mirasının tespit edilmesi bağlamında kurtarıcı (salvage) antropoloji nitelikli bir araştırma örneği olarak görülmektedir.

        YAZAR

        Güliz Erginsoy

        KAYNAK

        • Arar, A.Asım. "Yerel Gündem 21." Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. Erişim Tarihi: 12 Mayıs 2020. https://www.mfa.gov.tr/yerel-gundem-21.tr.mfa.
        • Gürsoy, Akile. Türkiye'de Orman Köyleri Üzerine Sosyal Antropolojik Araştırma. Ankara: TUBİTAK, 2017.
        • Kottak, Conrad P. 'The New Ecological Anthropology.' American Anthropologist 101, Sayı: 1 (1999, Mart): 23-35.
        • Kottak, Conrad P. ve Alberto C.G. Kosta 'Ecological Awareness, Environmentalist Action, and International Conservation Strategy.' Human Organization 52, (1993): 335-343.
        • Salzman, Phillip Carl ve Donald W. Attwood. 'Ecological Anthropology'. Alan Barnand ve Jonathan Spencer. Ed. Encyclopedia of Social and Cultural Anthropology içinde. London: Routledge (1996). 169-172.
        • Schwach, Vera. 'Stale. Fisheries and Scientists in Modern Turkey: The Management of Natural Resources, Knowledge and Identity on the Eastern Black Sea Coast by Stale Knudsen.' Environmental History 15, Sayı:2 (2010): 333-334.
        • Seymour-Smith, Charlotte. Dictionary of Anthropology. Boston: G.K. Hall and Company, 1986.