Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Medya Nedir?

        Yazılı, işitsel ve görsel kitle iletişim araçları medya olarak da tanımlanmaktadır. İngilizce media kelimesinden Türkçeye geçmiştir. Medya kurumlarını, medya içeriklerini ve izleyicileri bütünsel bir çerçevede tanımlayan yaklaşım ise medyanın daha geniş tanımını ortaya koymaktadır. Günümüzde medya iki ayrı başlık altında değerlendirilmektedir. Yazılı basın, radyo, televizyon ve sinema gibi kitle iletişim araçları "geleneksel medya" olarak nitelendirilirken; internet, akıllı telefon, uydu teknolojisi, bilgisayar, teletekst, videotekst, C-DVD gibi teknolojiler de "yeni medya" olarak tanımlanmaktadır.

        Basın kavramının 1980'li yıllardan itibaren medya kavramına dönüşümü söz konusudur. 1980'ler sonrasında, kitle iletişim araçlarında yaşanan teknolojik gelişmelerle birlikte toplumsal yapıda gerçekleşen bazı nitel dönüşümlerin basın dönemini kapattığı ve medya dönemini açtığı düşünülmektedir. Medya döneminin ayırt edici özelliği, topluma haber ve bilgi aktarma işlevinin kısmen geri plana atılarak; yayıncılık alanında sansasyonel ve magazinleşen bir habercilik eğiliminin yaygınlık kazanmasıdır.

        İletişim bir aktarım etkinliğidir ve en az iki kişi arasında gerçekleşir. Bu aktarım sırasında araya bir teknolojik aracın girmesi, bu aracın gelişimi medyanın ortaya çıkışı ve gelişimini de beraberinde getirmektedir. Medyanın teknolojik bir araç olarak kavranmasıyla birlikte, bu araca ilişkin sorular sorulmaya başlanmıştır. Bu araçları kimin, neden, nasıl kullandığı, ne tür medya içerikleri üretildiği ve bu içeriklerin nasıl tüketildiği vb. sorulara verilen yanıtlar medyaya yönelik geliştirilen yaklaşımların önemini ortaya koymaktadır.

        Liberal yaklaşıma göre, medya bir "ayna" görevi üstlenmektedir. Bu aynanın topluma tutulduğu ve toplumda olan biteni olduğu gibi yansıttığı düşünülmektedir. Medya, gerçekliğin taşıyıcısı olarak değerlendirilmektedir. Bu anlayışa göre, medya insanlara toplumda yer alan ve kendilerinin doğrudan göremediği gerçekliği sunmakta; izleyiciler ise bu gerçeklikleri alarak dış dünya ile iletişimlerini gerçekleştirmektedir.

        Eleştirel yaklaşım ise medya aracılığıyla taşınan gerçekliğin çarpıtılmış bir gerçeklik olduğunu öne sürmektedir. Medya kuruluşlarının içinde yapılar barındırdığı ve gerçekliğin bu yapılar dolayımıyla aktarıldığı düşünülmektedir. Bu anlamda, medya kuruluşlarının içinde bulunduğu toplumsal yapının ekonomi politik ilişkilerinin çözümlenmesi eleştirel yaklaşım için oldukça önemlidir. Eleştirel yaklaşım, gerçekliğin doğrudan değil medya kuruluşları aracılığıyla ve onların müdahalelerinden geçerek aktarıldığını vurgulamaktadır. Eleştirel yaklaşım çerçevesinde sadece medya kuruluşları gibi yapılar değil; dil, temsil, söylem, kültür vb. yapıları irdeleyen kültürel çalışmalar da medya çalışmaları alanına önemli katkılar sunmaktadır. Ayrıca, gerçekliğin yoğun olarak sorgulandığı yapısalcı ve post-yapısalcı yaklaşımlar da eleştirel anlayış içinde kendilerini konumlandırmaktadır.

        Liberal yaklaşım, demokratik bir toplumda yasama, yürütme ve yargı erkleri dışında medyanın 4. Güç olarak kamuoyunu oluşturduğunu, toplumu bilinçlendirdiğini savunmakta ve devlet otoritesinden bağımsızlığını vurgulamaktadır. Bu anlamda, medyanın kamusal sorumluluğu ve topluma bilgi sağlama görevi öne çıkmaktadır. Medyanın bunu yerine getirirken çoğulculuğu sağlaması, nesnellik, tarafsızlık, dengelilik gibi objektif habercilik anlayışına uyması beklenmektedir. Dolayısıyla, medya sahiplerinin ekonomi politik ilişkilerinin oluşturulan içeriklerin önüne geçmesinin engellenmesi hedeflenmektedir. Bunun da, görece özerklik çerçevesinde medya profesyonellerince gerçekleştirileceği düşünülmektedir.

        Günümüz çağdaş toplumlarında, medya bir yandan devlet otoritesini temsilen yürütme gücünü elinde bulunduran siyasal iktidarın eylemlerini "aşağıya" tabandaki yurttaşlara iletirken; diğer yandan sivil toplumun bünyesinde yer alan yurttaş inisiyatiflerinin hak ve taleplerini ise "yukarıya" siyasal iktidara ve politikacılara aktarmaktadır. Demokratik-hukuk devleti çerçevesinde medyanın yasal her tür birlik ve hareketin seslerini duyurmaları yönünde yapacağı nesnel yayınlar, demokrasi-devlet-sivil toplum üçgeninin dengede kalmasını sağlayacaktır. İşte bu yüzden, modernleşmesini tamamlamış ya da tamamlamakta olan ülkelerde kamusal yarar, barış ve uzlaşmanın sağlanmasında en önemli etken olarak gösterilmektedir.

        İdealist felsefe anlayışıyla medya alanında dile getirilen bu vurgu noktalarının, gerek gelişmiş gerekse gelişmekte ve az gelişmiş ülkelerde reel yaşama geçirilemediği gözlemlenmektedir. Dolayısıyla, medyanın kamusal alandaki işlevlerinin anlamlandırılmasında eleştirel yaklaşım önemli açılımlar sunmaktadır. Medya-sermaye-siyasal iktidar arasındaki ilişkiler, medyanın sahiplik yapısı, medya metinlerindeki ideolojik yeniden üretimin çözümlenmesi ve izleyiciler üzerinden gerçekleştirilen alımlama çalışmaları medyanın farklı coğrafyalarda farklı şekillerde değerlendirilmesini mümkün kılmıştır. Kaldı ki, sözü edilen vurgu noktaları hem devletlerin yasal düzenlemelerinde kendilerini göstermiş hem de farklı ülkelerde farklı medya geleneklerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

        YAZAR

        Erdal Dağtaş