Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Realizm (Edebiyat Ve Görsel Sanatlarda) Nedir?

        Sanatta ve edebiyatta gerçeği yansıtma ve gerçeklik duygusunu oluşturmayı ana ölçü olarak gören yaklaşım tarzıdır. Eski Yunandan beri sanatın temel unsuru kabul edilen "taklit" kavramı sanat ve gerçeklik arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışan tüm yönelimlerin belirleyicisidir. Dolayısıyla eski Yunan sanatında Aristo ve Platon'un "yansıtma" teorilerinde olduğu gibi tüm dünyada sanatın temel özelliklerinden biri gerçeğe uygunluktur.

        Farklı dönemlerde farklı anlamlar kazanan Realizm kavramı, tabiata olan geniş sadakat anlayışı ile hem plastik sanatların hem de edebiyatın eleştirel ve yaratıcı geleneğinin temel akımıdır. Bugünün sanatında da farklı yansımalarıyla da olsa belirleyici konumdadır. 

        Realizm, sözlük anlamının "gerçekçilik" şeklinde ifade ettiği sınırlı bir çerçeveden ziyade Aydınlanma çağı ile birlikte gelişen düşünme biçimini ve dünyayı algılama tarzını ifade eder. Bu düşünme biçiminin kökleri 18. yüzyıldaki sanayi devrimi, teknolojik gelişmeler, sömürgeleştirme politikaları ve tüm bu gelişmeler sonucunda ortaya çıkan materyalist dünya görüşünün yaygınlaşmasında aranabilir. Özellikle skolastik düşüncenin "idealizminin" yıkılması sonucu ortaya çıkan boşluk, sanatın ve düşüncenin birçok alanında Realizmle doldurulur. Aynı dönemde etkili olan felsefede rasyonalizm ve psikolojideki ampirizm, Realizmin gelişmesine zemin hazırlayan yönelimlerdir. Özellikle Auguste Comte (ö. 1857) tarafından sistematik hale getirilen pozitivizmin bilimi temel alan, metafiziği ve dini reddeden yapısı Realizmin temel karakteri belirlemiştir.

        Edebiyatta ve görsel sanatlarda Realizm, somut olandan başlayarak gerçekliğin tam olarak tanımlanmasının amaç olduğu bir yaklaşım çeşitliliğini tasvir etmek için kullanılır. Bu kullanımların her biri, insan fikri veya hayal gücü ile zihinden farklı bir noktada konumlanan bağımsız bir dış gerçeklik olduğu fikrinden hareket eder. 

        Sanatta ve edebiyatta Realizm, yaşamı olduğu gibi tasvir etme girişimidir. Realistlere göre, sanatçıların sınırlarını, izlenenleri makul olduğu kadar dürüst bir şekilde tasvir etmek belirler. Hayatı gerçeklikle gösterir, korkunç veya acı veren hiçbir şeyi atlamaz ve hiçbir şeyi idealleştirmez. Gözlemi ve objektifliği sanatın merkezine oturtur. 

        Realizm, gerçeği yansıtma çabasına bağlı olarak toplumdaki çatışmaların da eksiksiz bir biçimde esere taşınmasını önerir. Bu bakış açısı tarihi materyalizm ve pozitivizmin yakınlaştırıcı etkisi ile birlikte Realizmin kuvvetli damarlarından bir olarak "Toplumcu gerçekçilik" ortaya çıkar. Sosyalist kuramcıların 20. yüzyıl başlarındaki Realizmle ideolojileri arasında kurduğu köprü; toplumcu gerçekçilik, Sosyalist gerçekçilik, Marksist gerçekçilik gibi isimlerle anılan yönelimlerin doğmasını sağlamıştır. 

        Realizmin 19. yüzyıl romanı ile her iki kavramın mahiyetini belirleyecek kadar önemli bir ilişkisi vardır. Bu karşılıklı ilişki Realizmin anlam alanını da belirler. Çünkü modern çağın başat edebi türü olarak romanın doğuşu, insan bilincindeki radikal bir kopuşa denk düşer. Roman öncesi sanat eserleri insanın evrensel yazgısını temsil etmeye odaklandıkları için olanı değil; olması gerekeni tasvir eder. Bu sebeple bu dönemin eserleri idealist felsefeye yakındır. Orta Çağ boyunca Avrupanın düşünce dünyasının sınırlarını belirleyen skolastik düşünce de bu açıdan idealisttir. Romantizmin doğayı yansıtma biçiminde, din ve tarihle olan ilişkisinde de belli oranda idealizme yakınlık görülebildiği için Realizm ve Romantizm arasında belirgin bir çatışma görülür. 

        Realizm, yaşanan hayatı, muhayyel unsurlarla süslemeden nesnel bir biçimde anlatmayı amaç edinen bir sanat akımıdır. Daha çok roman sanatında görülen Realizmin özellikleri şöyle sıralanabilir: Çevreye, mekana, dış tasvirlere önem vermek; nesnel olmak, olayları naklederken, insan ilişkilerinden ve insanın toplum içindeki yaşantısından bahsederken gözleme önem vermek; estetik olandan ziyade bilimsel olana itibar etmek, ahlak kaygısı gütmemek.

        Türk edebiyatında Realizm, Tanzimat döneminden itibaren bilinen bir kavramdır. Bu dönemdeki Romantik edebiyat-Realist edebiyat (hayaliyyûn-hakikiyyûn) tartışmaları önemlidir. Bununla birlikte, Realist bakışın romana nüfuzu Servet-i Fünûn dönemi ile başlar. Özellikle Mehmet Akif Ersoy'un (ö. 1936) şiirde yakaladığı toplumculuk özgün bir gerçekçilik yönelimi olarak belirlenmelidir. Cumhuriyet dönemi Türk hikaye ve romanı, oldukça çeşitli ideolojik yönelimlerin Realizm ortak paydasında genişlediği bir süreç üzerinden ilerler.

        YAZAR

        Muhammed Hüküm