Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Sosyal Demokrasi Nedir?

        Sosyalist ideallerin demokrasi yoluyla gerçekleştirilmeye çalışıldığı siyaset biçimidir. Devrim yerine parlamenter siyasetin, pazar ekonomisi yerine devletçi ekonominin, bireysel özgürlük yerine toplumsal özgürlüğün, hukuksal eşitlik yerine siyasal eşitliğin ve performans yerine dayanışmanın ikame edildiği siyasal ideoloji sosyal demokrasi olarak tanımlanabilir.

        Sosyal demokrasi tarihsel anlamda ilk olarak Fabianizmin burjuvaziye özgü evrimci ve ahlaki değişim ilkelerinde karşılığını bulmuştur. Fakat sosyal demokrasinin ana vatanı Almanya olmuştur. Sosyal demokrasi, teorik ilkelerini ilk olarak Ferdinand Lassalle'ın (ö. 1864) devrimci olmayan ve devleti de kuracağı kooperatiflerle etik politikanın aracı kılan reel politiğinde bulmuştur. Lassalle'de G. W. Friedrich Hegel'in (ö. 1831) Prusya idealiyle yoğrulan sosyal demokrasi anlayışı Eduard Bernstein'ın (ö. 1932) revizyonizmiyle birlikte ulus ötesi bir ideolojiye dönüşmüştür.

        Sosyal demokrasinin tarihinde, açıklanan programların çok önemli bir yeri mevcuttur. 1869 tarihli Eisenacher Programı'nda genel ve eşit oy hakkının, sınıf egemenliğinin kaldırılmasındaki öneminin altı çizilmiştir. Karl Marx'ın (ö. 1883) eleştirilerine konu olan 1875 tarihli işçi hareketlerini birleştiren Gotha Programı'nda sömürünün her türü reddedilirken sosyal ve politik eşitsizliğin kaldırılması hedeflenmektedir. Fakat sosyalist değişim stratejisi sendikal mücadele ve uluslararası işçi eylemleriyle değil; tarafsız olarak kabul edilen devletin, işçiler tarafından seçimler yoluyla ele geçirilmesi bağlamında oluşturulmuştur. 1891 tarihli Erfurt Programı'nda sosyalist mücadele adına Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) kurulmuş; seküler eğitim, oy hakkı, gelir vergisi, çalışma saatlerinin düşürülmesi, çocukların çalışmasının yasaklanması gibi istekler ön plana çıkmıştır. Marksist yönelimi halen belirgin olan sosyal demokrasi Erfurt Programı'nda açık bir şekilde Bernsteincı reformist değişimin altını çizmeyi de ihmal etmemiştir. Devrimciler ile evrimcileri bir arada tutan son program Erfurt Programı'dır. 20. yüzyılın başında Bersteincı revizyonistler, Kautskyci devrimi bekleyenler ve R. Luxemburgçu kitlesel grevlerle devrimi çağıranlar arasında üçlü bir bölünme gerçekleşmiştir.

        1921'de savaş sonrasında Weimar Cumhuriyeti'ne uyum bağlamında kabul edilen Görlitz Programı'nda "proleter" ibaresinin yerini açık bir biçimde herkesi kapsama adına "seçmen" almıştır. Burjuva partileri ile koalisyona açık Bernstein revizyonizminin etkisinde bir program olan Görlitz Programı uzun ömürlü olamamıştır. 1925'deki Heidelberg Programı burjuva partileriyle yapılan koalisyonlar nedeniyle partiye karşı azalan güveni vurgulamış ve Erfurt Programı'na dönüşü tescillemiştir. Ayrıca bu program, birleşik Avrupa'dan bahseden ve uluslararası sistemin revizyonunu isteyen ilk programdır. 

        Fakat 1951'de Sosyalist Enternasyonel olarak uluslararası bağlamda da kurumsallaşan çağdaş sosyal demokrasinin asıl ilkelerini 1959 tarihli Bad Godesberg Programı oluşturmuştur. Burjuva sınıfı düşmanlığının yerini kamu yararı ilkesi almış, özel mülkiyet kabullenilmiş; hukukun üstünlüğü, sosyal piyasa ekonomisi ve insanın özgür gelişiminin sağlanması ana amaçları oluşturmuştur. 1989'daki Berlin Programı ile ekolojik iddiaları, 2007 Hamburg Programı'yla küreselleşmeye adaptasyonu hedefleyen sosyal demokrasi ilkeleri değişime de ayak uydurmaya çalışmaktadır.

        Bu arada sosyal demokrasi, neoliberal yeni sağın piyasa ve sivil toplumu devlete karşı öne çıkarmasını yeni sol ve üçüncü yol bağlamında kapitalist ekonominin gereklerine uyum sağlayarak aşmaya çalışmıştır. Refah devletinin yeniden yapılandırılmasına, sivil toplumun güçlendirilmesine, ekolojinin kapitalist kalkınma ile uyumlaştırılmasına ve küreselleşmenin fırsata dönüştürülmesine çalışan sosyal demokratlar diğer taraftan 1990'larda sendikal hareketlerin de ehlileşmesine hizmet etmiştir.

        Reel sosyalizmin yıkılışı sonrasında liberal demokrasi gerçekliğini kabullenen sosyal demokrasi, liberalizmi demokratikleştirme bağlamında siyasal etki eşitliğini, toplumun çokkültürlüğünü, temsili demokrasinin toplumsal meşruiyetinin güçlendirilmesini savunmaya başlamıştır. Devrimi ideallerinin arasından çoktan çıkaran sosyal demokrasi, 1990'larda sosyalist ideallerden de vazgeçmiştir. Kapitalist liberal demokrasinin meşru ve etik kılınması ana amaçları haline gelmiştir.

        2008 ekonomik krizi sonrasında değişen neoliberal dengelere ise sosyal demokrasi henüz ayak uyduramamıştır. Piyasa ve sivil toplumun geri çekilişi sonrasında devletin siyasal otoritesini güçlendirmesi, bir taraftan aşırı sağı güçlendirirken diğer taraftan da sosyal demokrasiyi aşan radikal solu ve yeşilleri beslemektedir. Zira sosyal demokratların neoliberal uyumdan vazgeçmeyişleri aşırı sağın yarattığı korku karşısında onları alternatif olmaktan çıkarmaktadır. Bu nedenle sosyal demokrasi yeni bir değişime de zorlanmaktadır.

        YAZAR

        Bünyamin Bezci