Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Yapısalcılık Nedir?

        1960'lı yıllarda ortaya çıkan ve Ferdinand de Saussure'ün (ö. 1913) dil bilimsel çözümleme yöntemini model alan Yapısalcılık, özellikle felsefe, psikoloji, antropoloji, tarih, sosyoloji, davranış bilimleri ve edebiyat eleştirisi gibi alanlarda kullanılan bir yaklaşım biçimidir. İnceleme konusu olarak yapıyı temel alan Yapısalcılık, yapıların işlerlik kazanmasını sağlayan kurallar bütününe odaklanır. Yapı, ögeleri birbirine ve kendisine belli kurallarla bağlı olan ve bu tekil birimler arasındaki karşılıklı ilişkileri yansıtan sistemli bir bütündür. Futbol maçlarından kabilevi akrabalık ilişkilerine, sanat eserlerinden ekonomik üretim biçimlerine kadar her türlü faaliyet ya da nesneye uygulanabilen Yapısalcılık, insan etkinliklerinin işleyişini ve yapısal özelliklerini ortaya koyarken dil biliminin kavramlarından hareket ederek yeni bir yorumlama girişiminde bulunur. 

        Yapının dinamik karakterine odaklanan ve ele aldığı konuyu yapının belirleyiciliği üzerinden açıklama yöntemini benimseyen Yapısalcılığa göre; her organik sistem kendine özgü işlevleri olan ve ancak kendi aralarındaki ilişkilerle anlam kazanan tekil birimlerden/ögelerden oluşur. Olguların tek dizgeye ya da tekil birimlere indirgenemeyeceği düşüncesinden hareket eden Yapısalcılık, yapının bizatihi kendisine, iç düzenine odaklanır ve onun bağlayıcı işleyişini merkeze alarak "sistem-öge-bağlam-işlev" kavram dizisi içerisinde yapının bütünlüğüne yönelir, yoğunlaştığı konuyu paranteze alarak hareket eder.

        Sistemin tekil birimlerden üstün ve onlara egemen olduğu anlayışına dayanan ve her ögenin yapı içinde bir işlevi bulunduğunu varsayan Yapısalcılıkta ögeler arasındaki karşılıklı ilişkiler ağından sistemin bütüncül yapısı çıkarılmaya çalışılır. Yani yapı, eşzamanlı iç bağıntılardan ve iç işleyişten oluşan bir bütün olarak görülür. Bu çerçevede kendi ögeleri arasındaki ilişkilerden oluşan bir dizge olarak ele alınan metin ya da konu, kendi başına ve kendi kendisi için incelenir. Dolayısıyla işlev her zaman göz önünde bulundurulur ve her olgu, zorunlu olarak bağlı bulunduğu dizgeye dayandırılarak artzamanlılık içinde değil eşzamanlılık içinde değerlendirilir. Tutarlı bir çözümleme yöntemi oluşturmaya yönelen Yapısalcılara göre, muhteva gerçekliğini yapıdan alır, biçim de muhtevayı oluşturan yapıların sistem içinde düzenlenişidir. 

        Yapısalcılığın ortaya çıkıp gelişmesinde ve insan bilimlerinde yeni yaklaşımların oluşmasında Ferdinand de Saussure'ün (ö. 1913) 1916'da öğrencileri tarafından derlenerek yayımlanan Genel Dilbilim Dersleri adlı kitabındaki dil bilimsel yaklaşımların önemli bir etkisi olmuştur. Dil ile ilgili yaklaşımları yetersiz bulan Saussure, dili karşılıklı bağlılıklar/ilişkiler içinde yapılaşmış "kendi başına bağımsız bir bütün", "değerler dizgesi" olarak görür ve onu anlamak için tarihe ya da herhangi bir dış gerçekliğe başvurmaz. Dili, artzamanlılıkla değil kendi bütünlüğü içinde yani "eşzamanlılık" bağlamında ele alan Saussure'ün yaklaşımına göre dil; ögeleri kendi başına bir gerçeklik taşımayan, ancak başka ögelerle karşılıklı ilişkileri içinde kavranan, her şeyin bütüne göre anlam kazandığı bir göstergeler dizgesidir. Söz konusu dizge içerisindeki birimlerin anlam ya da işlevini de dilin yapısı belirler. Saussure'ün düşüncelerinden yola çıkan Yapısalcılık, insan etkinliklerinin işleyişini ve yapısal özelliklerini ortaya koyarken dil biliminin kavramlarından hareket eder. Gözlemlediği yapıları bağımsız tekil birimler olarak görmek yerine bir sistemi oluşturan birimler olarak değerlendiren Yapısalcılar, bütün insani faaliyetlerin ardındaki genel yasaları ortaya koymayı amaçlarlar.

        Sosyal bilimler alanında Yapısalcılık, toplumsal gerçekliklerin arkasında yatan temel yapıların ortaya çıkarılabileceği düşüncesine yaslanır. Yapısalcı yöntemi ilk kez dil biliminin dışında uygulayan Claude Levi Strauss (ö. 2009), toplumsal olguların da dilsel olgular gibi bir yapıya bağlandığını gösteren öncü çalışmalarıyla dil bilimsel Yapısalcı yaklaşımı tüm sosyal ve kültürel olguları kapsayacak şekilde genişletir. 

        Edebiyat eleştirisinde metne odaklanan ve metni kapalı bir sistem olarak gören Yapısalcılık, Saussure ve Rus Biçimcilerin düşüncelerinin etkisiyle gelişmiştir. Rus Biçimcilerin, salt edebi eseri paranteze alarak yazınsallığın ardındaki ana unsurları ortaya çıkarmaya çalışmaları Yapısalcı eleştirinin kaynaklarından biri olur. Vladimir Propp'un (ö. 1970) Rus halk masallarını incelerken anlatıyı oluşturan ögeler arasındaki ilişkiyi ortaya koyup ögeleri belli işlevlere indirgemesi, Yapısalcı eleştirinin temel kaynaklarından biridir. 

        Jacques Derrida (ö. 2004), Michel Foucault (ö. 1984), Jacques Lacan (ö. 1981) gibi temelde yapısalcılıktan beslenen düşünürler, yapısalcılığa ilişkin eleştirileriyle postyapısalcılığın gelişmesine etki etmişlerdir.

        YAZAR

        Beyhan Kanter