Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Enflasyondan çok daha fazla faizi tartışıyoruz. Eğer faiz tüm ekonomik politikaların önüne geçebilecek kadar önemliyse bir kanun çıkartılır ya da Meclis’te görüşülmekte olan torba yasaya “Bütün faizleri belirleme yetkisi hükümetindir” diye bir cümle eklenir, olur biter.

        - Belirlenen faiz üzerinden piyasaya para arzı sürerse, borç verenler vermeye devam ederse sorun çözülür. Ama enflasyon yüzde 10’da seyrederken kimse parasının satın alma gücünü bir yılda bu oranda kaybetmek istemez. Dolayısıyla tartışma da, böylesi yollara başvurulamayacağı için yapılıyor. Bu nedenle bütün yollar biter ama bu tartışma bitmez.

        - Tartışmayı alevlendiren de Türkiye’de faizlerin yükselmekte oluşudur. Merkez Bankası verilerinden bankaların ağırlıklı ortalama mevduat ve kredi faizlerini çıkardık. Yılbaşından bu yana mevduat faizlerinde vadelerine göre ortalama artış yüzde 25, yani dörtte bir oranında yükselme söz konusu. 2016 sonunda yüzde 9.64 olan tüm vadelerdeki mevduat faizlerinin ortalaması 10 Kasım’la biten haftada yüzde 12.01’e yükseldi.

        - Bundan yüzde 15 stopaj kesilirse neti yüzde 10.2’ye gelir. Son açıklanan yıllık enflasyon yüzde 11.9. Yurtiçi enflasyon ve enflasyon beklentileri mevduat faizlerine bir alt taban çiziyor. Bankalar TL kaynak bulmakta zorlanıyor, şirketler ise bu dönemde TL kredi istiyor. Bu nedenle kredi mevduat oranı yüzde 140’ta seyrediyor. TL’ye talep var ve bu iyi bir gelişme. Faizlere bir neden enflasyon yükselmesi ise diğer neden de TL’ye talebin artmasıdır.

        - Faizlerde meydana gelen artışta eylül ayından itibaren Türkiye’nin jeopolitik risklerindeki artışın, ABD ve Almanya ile yaşanan gerginliğin de payı var. Nitekim iflas sigorta primlerindeki yüzde 34’lük artış, riskin arttığına işaret ediyor.

        - Faiz bir de dış nedenlerle artıyor. Küresel çapta artan faizin sermaye hareketleri ve dış borçlanma yoluyla Türkiye’ye yansıması da normal.

        - Sonuçta ise ticari kredi faizi yıl sonuna göre yaklaşık 2 puan arttı ve yüzde 15.3 düzeyine çıktı. Tüketici faizlerinin ortalaması da yüzde 17.2’ye çıktı ve 10 ayda yüzde 18.5 arttı.

        - Artmayan hatta düşen ise dolar ve Euro cinsinden kullandırılan krediler. Yılbaşında yüzde 5 olan dolar kredi faizi 10 Kasım’da 3.95’e indi ve yüzde 21 geriledi. TL faiz yüksekse dolar faiz düşüktür. İsteyen istediği taraftan kredisini kullansın.

        2 YILLIK TAHVİL FAİZİ ABD’DE DAHA HIZLI

        Faiz artışlarının önemli bir nedeni de Türkiye’nin dış finansman ihtiyacının yüksekliği ve sermaye hareketlerinin serbestliği nedeniyle küresel piyasa hareketlerinden fazlasıyla etkilenmesidir.

        Eylül ayının ikinci yarısından itibaren piyasalarda, ABD Merkez Bankası FED’in bu yıl bir faiz artırımına daha gideceği ve gelecek yıl üç faiz artırımı yapacağı fiyatlanmaya başladı.10 yıl boyunca piyasaya verilen dolar likiditesinin de geri çekilmeye başlanacağı açıklandı. FED’in faizlerine en duyarlı ABD 2 yıllık tahvil faizleri bunun sonucu 2.5 ayda yüzde 37 yükseldi. 1.26 düzeyinden 1.73’e çıktı.

        - Aynı dönemde Türkiye’nin iki yıllık gösterge tahvillerinin faizi yüzde 11.60’tan yüzde 13.73’e çıktı. Buradaki artış oranı yüzde 18.3’le ABD’deki artışın yarısı düzeyinde kaldı.

        - Üstelik bu dönemde Türkiye’nin kendine ait risklerinde yükselme oldu. Bunlar da dikkate alınınca aslında Türkiye’deki faiz artışının sınırlı kaldığı dahi söylenebilir.

        - Ancak sorun faizlerdeki artış mı yoksa kurdaki yükseliş mi denilirse özel sektör ve şirketler için her zaman kur artışları büyük sorun oluyor. Çünkü faiz artışından kaynaklanan finansman yükü zamana yayılı. Şirkete maliyeti, ödedikçe yazılıyor. Faizler zaman içinde geri gelebiliyor ve faizlerdeki artışlar bilançolara sınırlı etki yapıyor.

        - Kurdaki artış ise şirketlerin döviz pozisyon açığı nedeniyle bir anda bilançolarını vuruyor, şirketin sermayesinin üstüne çıkabiliyor, görünürde şirketi batık hale getiriyor. Halen özel sektörün 210 milyar doların üzerinde bir açık pozisyonu bulunuyor.

        - Hükümet tarafından yapılan açıklamalarda ise kurlardaki aşırı artışın daha çok spekülasyon olduğu savunuluyor. Sermaye hareketlerinin serbestliğinden dolayı bu mümkün. Zaman zaman bazı ülkelere spekülatif atak yapıldığı bir gerçektir. Bunun Türkiye için olmaması ise karşı tarafa açık vermemeye, döviz rezervlerini güçlü tutmaya, kurulmuş bulunan piyasa dengelerini bozmamaya bağlı.

        SONUÇ:

        “Doğa hiçbir zaman bizi aldatmaz, birbirlerini aldatan her zaman insanlardır”

        J. J. Rousseau

        Diğer Yazılar