Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin bir altı olan Ba1’den iki altı düzeye Ba2’ye düşürdü ve not görünümünü ise negatiften durağana çevirdi.

        Kredi notunun aşağı çekilmesinde, Türkiye’nin not görünümünün geçen yıl negatife çevrilmesinde rol oynayan iki temel gelişmenin, “kurumların direncindeki süregelen kayıp” ve “dış şok riskinin yüksek borç ve siyasi riskler nedeniyle artması” olduğu belirtildi. Moody’s’in kurumların direncindeki düşüşe, “parasal politikanın etkinliğindeki ilave bozulma ve temel yapısal reformların uygulanmasındaki ek gecikmeler” örnek gösterildi. “Dış şok riskinin ise yüksek cari açık ve dış borçların yanı sıra artan siyasi riskler ve küresel faiz oranları nedeniyle yükseldiği” öne sürüldü.

        - Madalyonun pozitif yüzünde ise Türkiye’nin not görünümünün negatiften durağana çevrilmesi var. Bunda da ülkenin mali ve ekonomik gücünün etkili olduğu belirtildi.

        Kredi derecelendirme kuruluşu, “cari açığın kayda değer ve sürdürülebilir şekilde düşürülmesi, bankacılık ve özel sektörün dış borçlarına yönelik vadelerin uzatılması gibi dış kırılganlıkları azaltacak değişikliklerin not üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturabileceğini” de belirtti.

        - Not düşürülmesinin yüksek çıkan şubat ayı dış ticaret verisi ile yine yüksek çıkan şubat ayı enflasyonunun ardından gelmesi dikkat çekici. Özellikle de Merkez Bankası faiz kararının alındığı gün açıklama yapıldı. Bir yerde “yükselen ve çift haneli rakamlarda kalan enflasyon karşısında Merkez Bankası’nın yeterli tepkiyi vermediği ve parasal sıkılaştırmayı gerektiği kadar yapmadığından hareket edildiği” izlenimi doğuyor. Ama “Siz merkez bankasının bağımsızlığını yok ettiniz, notunuzu onun için düşürüyorum” gibi doğrudan bir cümle de kurulmamış.

        - Sermaye hareketlerine açık bir ülkede merkez bankası bağımsızlığının resmen veya fiilen yok edilmesi not kırmalara yol açar. Ancak burada konu tartışmalı. Bağımsızlık resmen hâlâ sürüyor. Ama bunu fiiliyatta pek göremiyoruz. Belki para otoritesi hükümetin ekonomik büyüme politikalarına uyumlu hareket ediyor, denilebilir. Bağımsızlığı yok edecek düzeyde büyük baskı altında kalsalar herhalde Merkez Bankası üst düzey yöneticileri istifa ederlerdi diye düşünmek gerekiyor.

        ***********

        MALİYE POLİTİKASI ÇOK BASKIN, PARA POLİTİKASI ETKİNLİĞİ AZALDI

        - Merkez Bankası hükümet politikalarıyla uyumlu olmayıp da bağımsız hareket etse ne olurdu? Elinde olan faiz silahını kullanarak yükselen enflasyon karşısında parasal sıkılaştırmanın dozunu artırsaydı, dışarıdan kaynak girişi hızlanacak, kur baskılanacak, bundan bütün piyasalar memnun kalacak ve devamında faizler yeniden düşüşe geçecekti.

        - Ama aynı dönemde hükümeti maliye politikalarını çok güçlü bir şekilde kullanarak büyümenin gazına basmaktan kim alıkoyacaktı? Hiçbir güç. Önemli olan hükümetin Merkez Bankası’nı ekonomik danışman olarak kullanması ve dinlemesiydi. Anlaşılan bu durum pek olamıyor. En başta faiz konusunda anlaşmazlık var. Böyle bir durumda Merkez Bankası’nın eli kolu bağlanıyor ve çok baskın hale gelen maliye politikaları karşısında faizi artırmasının önemi de çok azalıyor.

        - Bir yerde devlet bir eliyle para dağıtırken diğer eliyle para toplayan konumda olacaktı ki, sonuç fazla değişmeyecekti. Sonuçta hükümet kendi tercihi doğrultusunda, belki siyasi saiklerle hareket ediyor. Ortaya çıkan enflasyondan ise seçmenin fazla bir rahatsızlığı yok. Merkez Bankası bu tercihe uyumlu davrandığı için not kuruluşu da notu düşürüyor.

        - Aslında herkes işini yapıyor. Not kuruluşu Türkiye’de portföy yatırımı yapanları zarara uğrayabilecekleri konusunda uyarmış oldu. Çünkü enflasyon karşısında faiz artırmamanın sonucunu kurda görebiliriz. Kurdaki değişimler de yabancı portföy yatırımcılarının getirilerini negatife çevirebilir.

        - Bunun dışında sıralanan gerekçeler ise Türkiye’nin notunun kırılmasını değil hatta artırılmasını gerektiren unsurlar. Dış borçlardan kaynaklanan risklerin dış kırılganlık yaratacağı konusuna da aşırı önem verilmiş. Tıpkı Mayıs 2013’te notun yatırım yapılabilir düzeye çıkarılmasında siyasi davranıldığı gibi, burada da kuruluş siyasi davranarak not kırmaya gitti.

        - Türkiye için önemli olan yatırım yapılabilir not düzeyini kaybetmemekti. Bu düzeyin altındaki değişimlerin etkileri ise marjinal kalır.

        Diğer Yazılar