Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yüksek büyüme, yüksek cari açık, yüksek enflasyon, dış dünyada faizlerle birlikte doların yükselmesi, seçim öncesinde harcamaların artması ve bütçe açığının büyümesi, faiz tartışmalarının kafaları karıştırması, Merkez Bankası bağımsızlığının darbe alması, seçim konjonktürü ile gelen bir sürü söylenti, ekonomik güvende önemli bir aşınmaya yol açtı. Merkez Bankası da müdahalede çok geç kaldı. Sonuçta Türk Lirası serbest düşüşe geçti ve ancak dolar 4.92 ile 5 TL sınırına dayanınca harekete geçildi.

        - Merkez Bankası’nın politika faizi 3 puan artırıldı. Ekonomi yönetimi Londra’ya iki haftada ikinci kez giderek güven kazanmanın arayışına girdi. Bunun için önce İstanbul’da bankacılar ve finans dünyası ile bir araya gelen ekonomi yönetimi para politikasında sadeleşmeye gidileceği mesajını verdi. Karar dün açıklandı ve hazirandan itibaren uygulanacak.

        - Artık politika faizi olarak bir haftalık repoya geri dönülüyor. Geç likidite penceresi terk ediliyor. Yaklaşık iki yıldır yüzde 8’de kalan repo faizi, yeniden kullanılmanın gereği olarak fonlama faizi düzeyine, yüzde 16.5’e çıkarıldı. Londra seferinden önce alınan sadeleştirme kararı aynı zamanda yabancı yatırımcılar nezdinde kaybedilen güvenin yeniden kazanılmasının yolunu açtı.

        - Böylece resmi politika faizi öne çıktı ve oranı da yüzde 16.5 olarak tescil edildi. Bu oranla Türkiye dünyanın en yüksek resmi faizlerinden birini verir duruma geldi. Önümüzde Venezüella, Arjantin, Mısır ve İran var. Eğer seçim ortamı ve seçim sonrasına ait kaygıları olmasaydı, bu oran ve yaklaşım yabancıları ikna edebilir ve güven unsurunu kısmen geri getirebilirdi. Şimdi belki biraz bekleyeceğiz.

        - Çünkü yabancı Londra konuşmasının ardından Merkez Bankası’nın bağımsızlığına gitti gözüyle baktı. Fakat alınan son kararlar bunun böyle olmadığını, para politikasında gerekenin yapılabildiğini gösterdi.

        - Faizde ve para politikasında gerekli ayarlamanın yapılmasının etkisi sadece bununla da sınırlı değil. Dış konjonktürün ve ekonominin gereklerinin yerine getirilmesi aynı zamanda ekonomi için seçim sonrasına yönelik üretilen birçok senaryonun ve dedikodunun etkisini azaltır. Artık DTH’lerin sabit bir kurdan el konularak TL’ye çevrilmesi, banka kasalarına el konulması, serbest kur rejiminden vazgeçilmesi ve sermaye hareketlerinin kısıtlanması söylemlerine daha az kişi itibar eder. Para politikasında Merkez Bankası’nın yeniden sahaya dönmesi ve alınan kararların en önemli etkisi, kaybedilen güvenin yeniden kazanılmasında görülecek.

        - Para politikasının düzeltilmesi ve Merkez Bankası’nın geri gelmesi, ekonomiye güvenin sağlanabilmesi için gerekli ama yeterli değil. Atılması gereken başka adımlar da var. Bunlardan en önemlisi maliye politikası ayağında olmalı. Aksi takdirde faiz artırımı ile sıkı para politikası uygulaması iyi görülür de, maliye politikasının gevşek tutulması, bunun bütün faydasını silip süpürür. Devletin bir eliyle aldığını diğer eliyle geri verdiğini gösterir. Hafta sonunda dinleme fırsatı bulduğum Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in “Şunun şurasında birkaç hafta kaldı” sözünü de bu yönde atılacak adımlara yordum.

        - Dolayısıyla geçen yıldan başlayan ve bu yılın ilk çeyreğinde süren yüksek büyümeye karşı para politikası sıkılaştırılarak ilk önlem alındı. Sırada maliye politikası kanalının sıkılaştırılması var. Bunun için seçimi beklemek durumundayız. Yapısal reformlar da ancak seçim sonrasında gündeme gelebilir.

        - Ekonomiye müdahalenin ilk adımın para politikasında atılması seçime kadar döviz kurunda ve diğer göstergelerde kontrollü gidişi beraberinde getirebilir. Nitekim dünkü sadeleştirme kararının ardından uzun vadeli faizlerde gerileme, döviz kurlarında kayda değer düşüş ve borsada sıçrama meydana gelmesi buna işaret ediyor.

        - Bu aşamaya gelmek için bütün bunları yaşamak ve ağır bedeli ödemek zorunda değildik.

        Diğer Yazılar