Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Küresel krizde ABD hızlı bir parasal genişlemeye giderek krizin yükünü tüm dünyaya ihraç etti. Son 5 yıldır da parasal genişlemeyi ve faiz oranlarını normalleştirmeye çalışıyor. Para ABD’den yola çıktı, dünyayı dolaştı, ekonomileri paraya boğdu. Alındı, satıldı, üretildi, tüketildi. Küresel ekonominin iyileşmesiyle birlikte ABD de krizi atlattı. Şimdi parasını geri çağırıyor.

        - Geri çağırmada aynı zamanda ABD dışındaki şirketlerin mali varlıklarını ülkeye geri getirmesini istiyor. Bunun için yeni yılda bir vergi düzenlemesi devreye girdi. ABD’li şirketlerin dünyada yaklaşık 3 trilyon dolarlık varlığı tahmin ediliyor. Bu finansal varlığın bir bölümünün de katılımıyla ABD’ye dönen para hızlanmış oluyor.

        - Bu durumdan dolayı, dolar değerleniyor, gelişmekte olan ülke paraları değer kaybediyor. Yine gelişmekte olan ülke tahvil faizlerini yükseltiyor ve genelde borsalarının da değer kaybetmesine yol açıyor.

        - Küresel krizle birlikte piyasaya sürülen paraların günü geldiğinde geri çekileceğini biliyorduk. Bu konuda zaten yeterince açıklama yapıldı ve şeffaf da olundu. Sorun yok.

        - Ancak aynı ABD’nin tam da ortalığa saçtığı paraları geri toplarken korumacılık önlemlerine başvuracağını, küresel ticareti karıştıracağını, ticaret savaşlarını başlatacağını bilmiyorduk. Serbest küresel ticaretin kurucusu ve lideri konumundaki ABD’den böyle bir adım da beklemiyorduk. Bunun şaşırtıcı olduğu kadar, yıkıcı sonuçları da olacak. Nitekim küresel piyasaların karışması bu kötü sonuçların önceden fiyatlanmasından başka bir şey değil.

        - Amerika kendisiyle ticarette açık verdiği ülkelere karşı gümrük oranlarını artırıyor, vergi koyuyor. Bunun bizim gibi ülkelere bir bedeli, ürün bazında gümrük oranlarının artırılmasıdır. Türkiye’nin ABD’ye belli bir ihracatı var. Doğal olarak biz de ABD’nin bazı ürünlerine karşı gümrük oranlarını yükselttik. ABD’ye satacağımız mallara onlar, onların bize satacaklarına biz gümrük vergilerini artırdık. Doğal olarak bu ürünlerin yurtiçi satış fiyatları da buna göre artacak. Bu da enflasyona yeni boyut katmak ve yükselmesi yönünde baskı yapmak demektir.

        - Gümrük vergilerini kim koyarsa kendi ülkesindeki mal fiyatlarını o oranda artırıyor demektir. Bu da küresel çapta fiyatları artırmak ve enflasyonist bir sürece girmek demektir. Hatta korumacılık eğilimleri yaygınlaştığı oranda enflasyon yaratılacağından ABD, Çin, AB gibi ülkelerin enflasyonu yükseltme sorununu dahi ortadan kaldırabilir. Doğal olarak korumacılık adımlarıyla başta ABD olmak üzere faiz oranlarında hızlanmaya yol açılacak. Sürecin bu yönüyle bizim gibi ülkelerde faizleri artırıcı bir maliyeti de olacak.

        ***********

        EKONOMİDE TEK ÇIKIŞ YOLU ENFLASYONUN DÜŞÜŞÜNE BAĞLI

        - Seçim sonrası Türkiye’deki yeni dönemde enflasyonun düşürülmesi, hazırlanacak ekonomik programın temeline konulmalı. Zaten iç nedenlerle yüksek ve çift haneli rakamlara çıkan bir enflasyon var. Arjantin ve Mısır’ın ardından gelişmekte olan ülkeler arasında enflasyonda dünya üçüncülüğüne yerleşmiş durumdayız. Sadece iç nedenlerle enflasyon çift haneli rakamlarda.

        - Şimdi dış konjonktür de enflasyonu yükseltmeye adaydır. Yaptığımız her ithalat hem kur kanalıyla hem de dışarıdaki ana fiyatının yüksekliği nedeniyle enflasyonu daha da olumsuz etkileyebilecek.

        - Enflasyonu düşük tek haneli rakamlarda istikrara kavuşturmadan da, ekonomide kalıcı bir iyileşme ve sürdürülebilir yüksek büyüme yaratmamız çok zor.

        - Artık 1980-1990’lı yıllarda değiliz ki, hem yüksek enflasyonla yaşayalım hem yüksek büyümeye devam edelim. O dönemde dışarıdan ve içeriden borçlanmayla hem ekonominin finansmanı sağlıyor hem de yüksek kazançlar ve yüksek kârlar elde ediyorduk. Şirketlerin faiz gelirinin esas faaliyetinden elde ettiği gelirin 4-5 katına çıktığı yıllar dahi oldu. Bankalar da şirketler de hanehalkı da sırtını Hazine’nin dağıttığı yüksek faize dayamıştı.

        - Şimdi böyle bir ortam yok. Dış borcumuz GSMH’nin yüzde 53.5’i gibi yüksek bir düzeyde. Bu oranı sıçratamayız. Şirketlerin kredileri de GSYH’nın yüzde 70’ine çıktı. Burada da alınacak bir mesafe kalmadı. Devlet biraz fazla borçlanmaya kalksa özel sektörün önünü kesecek ve bankalara da zarar verecek. Sürdürülebilir büyüme yanında, konut sektörünün canlandırılması, fiyat ve finansal istikrar için de tek çıkış yolu enflasyonun düşürülmesinden geçiyor.

        Diğer Yazılar