Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        15 milyon liraya kadar borcu olup da takibe düşmemiş veya yeniden yapılandırılmamış olan kredilere öteleme imkanı getirildi. Türkiye Bankalar Birliği’nin tavsiye kararına göre ödemeye sıkışan şirketler vadesi Nisan 2019’a kadar bitecek kredilerini, 6 ayı ana para ödemesiz şekilde 2 yıla kadar vadelendirebilecek. Tabii vadelendirme, bankaların olur vermesiyle mümkün olacak. Karar tavsiye niteliğinde. Söz konusu küçük kredilerin toplamı ise yaklaşık 400 milyar lirayı buluyor. 19 Eylül’de de bankalar 100 milyon lira üzerindeki krediler için ortaklaşa yeniden yapılandırmaya gitme konusunda anlaşmaya varmıştı.

        Geriye 15-100 milyon lira arasında borcu olan şirketler kalıyor. Belli bir süre sonra arada kalan orta büyüklükteki borçlar için bir yapılandırma beklenebilir.

        -Dünkü kararla birlikte yaklaşık altı aylığına şirketler kısmen rahatlayacak. Belki konkordato ilanları azalacak. Şirketler kesiminde bir nefes alma dönemi yaşanacak. Sorun kökünden çözülmese de, şirketlerin belli bir süre yüzdürülmesi sağlanacak.

        -Ancak tahsilatın ertelenmesi bankaların kaynak ihtiyacını artıracak. Ya da bankalar yeni kredi veremeyecek. Yaklaşık altı ayın sonunda şirketlerden borcunu ödeyemeyecek olanlar çıkarsa, bankalar zarar yazacak ve karşılık ayıracak. Ama o kadar uzağa gitmeyi başka bir güne bırakalım. Sorunu erteledik, günü kurtardık gibi. Piyasaların verdiği tepki de bunun bir göstergesi.

        -Bankaların sermayeye ihtiyaç duyup duymayacağı ise yapılacak test sonucunda ortaya çıkabilir. İhtiyaç duyulan sermaye küçükse ortaklardan sağlanma yoluna gidilebilir, büyükse de artık devlet koyar. Yerliler banka almaz. Yabancıya da ister mi bilemem ama yabancıya artık banka satılmamalı.

        TASARRUF SAHİPLERİ GEMİYİ KUR FARKIYLA KURTARDI

        Türkiye’de yerleşiklerin dövize yatırım yapmasının temelinde enflasyondan korunma veya paranın satın alma gücünü koruma güdüsü yatar. 80’li ve 90’lı yılların yüksek ve oynak enflasyon altında geçmesinin kalıcı hasarıdır bu. 2000’li yıllarda enflasyon tek haneli rakamlara gerilemesine karşılık dövize yönelme veya dolarizasyon bir türlü bitmedi. Döviz hesaplarının TL mevduatlarına oranı en çok yüzde 30’a kadar geriledi. 2010 yılı sonrasında ise dolarizasyon yeniden hızlandı.

        -Üstte görüldüğü gibi, son durum neredeyse yarı yarıya geldi. Eylül sonu itibariyle yurt içi yerleşiklerin 1 trilyon 3 milyar liralık TL mevduatı yanında 937.8 milyar lira karşılığı döviz hesabı (154.4 milyar dolar) bulunuyor. Döviz mevduatının artışı mutlak rakamsal artıştan değil, kurun hızla artışından kaynaklanıyor. Yoksa Ocak ayı sonunda döviz hesapları 170.4 milyar dolardı.

        -Hesapların azalmasına rağmen, dolarizasyon TL karşılığının artışı ile sürüyor. 307.7 milyar liraya varan kur farkı artışı aynı zamanda yurt içi yerleşiklerin tasarruflarını anlamlı biçimde artırabildiği en önemli kalem.

        FIRTINALI HAVADA KORUDU

        -Bu artış sayesinde finansal varlıkların toplamı 2 trilyon 279 milyar liraya yükseldi. Yılbaşında 1 trilyon 888 milyar lira olan tasarruflarda 390.5 milyar liralık artışın yüzde 79’u kur farkından geliyor. Dövize yatırım bu anlamda amacına ulaştı. Fırtınalı havada koruyucu etkisini gösterdi. 9 aylık dönemdeki tüketici enflasyonu yüzde 19.37 arttı. Yerleşiklerin toplam tasarruflarındaki artış da bitişikten görülebileceği gibi yüzde 20.7 düzeyinde. Az önce de belirttik bu artışın 307.7 milyarı veya yüzde 79’u kurların artışından kaynaklanıyor.

        -Yoksa iş sadece TL mevduatlara ve TL cinsi yatırım araçlarına kalsa 9 aylık artış sadece 82.8 milyar veya oran olarak yüzde 6.5. Bu oran da aynı döneme ait tüketici enflasyonunun ancak üçte biri düzeyinde. Yani yurt içi yerleşikler sadece TL ve TL cinsi yatırım araçlarında kalsalardı, enflasyona karşı ezileceklerdi. Buradaki oransal kayıpları da yüzde 12.87 olacaktı. Bu da finansal varlıklarının 8’de bir oranında reel kayba uğraması demekti.

        HERKES DEĞER ARTIŞINA OYNAR

        -Para dediğin değer koruyacak, satın alma gücünü kaybetmeyecek. Hatta artıracak. Çünkü değer kaybeden paradan herkes kaçar, değeri artan ne varsa ona yönelme doğal bir insan içgüdüsüdür.Nedeni ne olursa olsun artan enflasyon, tasarruf sahiplerini değeri düşen paradan kaçmaya ve değeri artan dövize gitmeye zorluyor. Tasarrufların büyümesini dövizle mümkün kılıyor. Yerli parayla tasarruflar reel anlamda küçülüyor. Finansal kazanç yabancı paradan gelince ölçme, değerlendirme yapma, karşılaştırma da döviz üzerinden yapılıyor. Tasarruflar dövizde yatıyor, kararlar döviz üzerinden veriliyor. Dolarizasyon enflasyonu besliyor, enflasyon dönüp dolarizasyonu körüklüyor. Bu döngü de enflasyonla mücadeleyi zorlaştırıyor.

        TL MEVDUATTA REEL AZALMA

        -Enflasyonun arttığı ve devalüasyonun yaşandığı dönemlerde yerli parayla para kazanmak, tasarruf etmek zorlaşıyor. Bu yılın 9 aylık döneminde TL mevduatların büyüklüğü reel yüzde 9.1 azaldı.

        -9 aylık dönemde büyüklüğü mutlak şekilde azalan yatırım araçları da oldu. Mesela yatırım fonlarının toplam büyüklüğü nominal olarak yüzde 11.3 azaldı. Hisse senedinde de daralma nominal yüzde 18.6’ya vardı.

        SARMAL BİR YERDEN KIRILMALI

        -İçine girdiğimiz süreçte enflasyonun 15 yılın en yükseğine çıkmasının ana nedeni kur artışıdır. Yüksek enflasyonun dönüp kurları ikinci tur artırmaması için, bu sarmalın mutlaka bir yerden kırılması gereklidir. Bugün açıklanacak Enflasyonla Topyekun Mücadele’nin önemi buradadır. Elbette en önemli sorundan kampanya düzenleyerek çıkamayacağız, yapısal önlemler ve icraat da lazım. Ancak belli faydaları sağlanması da pekala mümkündür.

        Diğer Yazılar