Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün Hazine 4 ayrı ihale ile 20.5 milyar liralık borçlanmaya gitti. Böylece mayıs ayının 12 günlük bölümünde toplam borçlanması 48.5 milyar liraya yükseldi.

        Son olarak revize ederek nisan sonunda açıkladığı mayıs borçlanma programında hedef 40 milyar liraydı. Bu tutar şimdiden geçildi ve borçlanmalar 22 Mayıs’tan itibaren devam edecek. Muhtemelen bu ay da geçen aykine yakın bir borçlanma ile son bulacak.

        -Geçen ay Hazine’nin borçlanması 65 milyar lira ile rekor düzeye çıkmıştı. Borç çevirme oranı da yüzde 295 düzeyine vararak son 20 yılın en yükseğine çıktı. Yani Hazine 1 birim borç öderken 3 birim yeniden borç aldı. Bunun 1 birimi borç ödemesinde, 2 birimi de bütçe açığının finansmanında kullanıldı.

        VERGİ YOK, HARCAMA ÇOK

        -Bütçe nakit açığı mart ayındaki 40.4 milyar liralık büyüklükten sonra nisan ayında da 46.2 milyar lira açık verdi. Bu iki aylık açıklar da şimdiye kadar en yüksek açıklar.

        -Bunun tek nedeni var. Koronavirüs nedeniyle ekonominin durdurulması vergi gelirlerini azaltırken, devlet desteklerini büyük ölçüde artırdı. Kısa çalışma ödeneği, işsizlik maaşı ödemeleri, vergi ötelemeleri, nakit yardımları kamusal harcamalardan ve teşviklerden bazıları.

        REKLAM

        -Bütün bu harcamaların finanse edildiği yer de Hazine. Finansman biçimi de iç borçlanma ve kısmen de Merkez Bankası kaynaklarının kullanılması.

        -Merkez Bankası bilanço büyüklüğünün yüzde 10’una kadar tahvil alımına karar verdi. Buna göre portföyündeki Hazine tahvili tutarı 19 milyar liradan 62.6 milyar liraya çıktı. Artış 43.6 milyar lira. Merkez Bankası’nın burada kullanabileceği 10 milyar liralık bir alan daha var.

        BORÇ TAVAN, FAİZ NEDEN TABAN?

        -Merkez Bankası’nın tahvil alımı yoluyla bankalara verdiği kaynaklar iç borçlanmayı kolaylaştırdı.

        -Bunun yanında yeni konulan Aktif Rasyosu ile bankalara daha fazla devlet iç borçlanma senedi alma, kredi verme ve döviz varlıklarını TCMB ile swap yapma zorunluluğu getirildi. Bankalar da en çok Hazine’ye borç vermeye iştahlı oldu.

        -Bu sayede ikinci aydır Hazine yüksek borçlanmaya gidiyor. Buna karşılık faiz oranları artacağına düşüyor. 2 yıllık gösterge tahvilin ikinci el piyasadaki faiz seyri bitişikte yer alıyor.

        -Nisan ayında faizler 3.5 puan kadar geriledi ve tek haneli düzeylerde seyrini sürdürüyor. Borçlanmanın son 20 yılda tavana vurmasına karşılık faizlerin dibe indiği dikkati çekiyor.

        -Bunda en büyük rolü yeni getirilen Aktif Rasyosunu tutturmak için, bankaların tahvil alımına yönelmesi olduğunu tahmin ediyoruz.

        -Aslında bankaları tahvil alımına yöneltmede aktif rasyosu yanında temel bir etken daha var. Bu da düşük kamu borçluluğu.

        DÜŞÜK BORÇLULUK KURTARICI OLDU

        -Türkiye’nin kamusal borçlarının GSYH’ya oranı bitişikte Hazine’nin grafiğinden izlenebileceği gibi, 2019 sonu itibariyle yüzde 33.1 ile düşük bir düzeyde. Oran dünya ortalamasının da, gelişmekte olan ülkelerin de, AB ortalamasının da altında. Bu sıkışık dönemde Türkiye’ye kapı açan asıl düşük borçluluk oranı oluyor.

        REKLAM

        -Bu iki faktörün etkisinde Türkiye böylesi zor dönemi, büyük boyutlu iç borçlanmaya giderek aşıyor.

        -Üstelik bunu kolayca ve maliyetini düşürerek yapıyor. Borçlanma artışına paralel faizleri artırmadan, hatta düşürerek ve vadeyi de kısaltmadan gerçekleştiriyor.

        -Günün sonunda elbette artan borç stoku bize baki kalacak. Borç yiyen kesesinden yer. Sonra bu borçları yine biz ve gelecek nesiller ödemek durumunda kalacak.

        GELİR YOKSA YA SERVETTEN YA BORÇLANARAK

        -Ancak böylesi 100 yılda bir gelen büyük felaket karşısında farklı bir yol izleyebilen ülke de yok. Çünkü ekonomiyi paydos etmek zorunda kaldık. Çalışmadan, üretmeden gelir ve para kazanmak mümkün değil.

        -Bugün kazanamıyorsa iki seçenek var. Ülkeler ya geçmişte biriktirdiklerinden yani servetlerinden, ya da geleceklerinden yani borçlanarak yiyor.

        -Rezerv parası olanlar ABD gibi, Avrupa gibi, Japonya gibi parasal genişlemeye gidiyor, parası da kabul görüyor. Rezervleri yüksek olan zengin gelişmiş ülkeler de bu grupta yer alıyor.

        -Böyle bir birikimi ve güçlü parası olmayan bizim gibi gelişmekte olan ülkeler de borçlanma yoluyla geleceklerinden yiyor. Bu zor dönemin maalesef üçüncü bir yolu yok.

        -Toplumun disiplinli davranarak salgını iyice kontrol altına almaya yardımcı olması, hayatı ve ekonomiyi normalleştirmede, hazırdan yeme dönemini mümkün olduğunca kısaltmada önemli bir rol oynayacak.

        Diğer Yazılar