Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Murphy Kanunları bizim piyasalarda iyi çalışıyor. Kötü şeyler asla tek başına gelmiyor, ardı ardına sıralanıyor. Aynen geçen hafta yaşadıklarımız gibi.

        -Dünyadaki enerji krizi hız kesmiyor, enflasyon yükselişine karşı ülkeler faiz artırıyor. Enflasyon artışının şimdiye kadar geçici olduğunu savunan FED Başkanı Powell “Yüksek enflasyon beklenenden daha uzun sürebilir” dedi. Açıklama hem doları güçlendirdi hem ABD tahvil faizleri yükseltti.

        3 PUANLIK İNDİRİM, YÜZDE 16 BİNDİRİM

        -Türkiye’de ise döviz kuru zaten yükselirken, üzerine faizlerde 2 puanlık indirim sürprizi daha geldi. Dolar 9.6650’ye kadar yükseldi. Eylül ayı başından beri devam eden faiz indirim sürecindeki TL’nin değer kaybı yüzde 14’e vardı.

        -Dolar ise TL karşısında bu süreçte 8.2910’dan 9.6650’ye çıktı ve yüzde 16.5 arttı. 3 puanlık faiz indirimine karşılık TL’de yüzde 14’lük kayıp veya dolarda yüzde 16.5’luk bindirim meydana geldi.

        -Ülke riskini yansıtan 5 yıllık CDS’lerin faizi de 362 baz puandan 464 baz puana çıktı. Böylece Türkiye’nin dışarıdan yapacağı borçlanmaların maliyeti 1 puan arttı.

        -OECD bünyesindeki Mali Eylem Görev Gücü FATF Türkiye’yi kara para ve terörün finansmanın izlenmesinde beyaz listeden gri listeye aldığını açıkladı. Dışarıyla finansal işlemlerde zorluk yaratabilecek bir konu.

        REKLAM

        -Dış ticaret hacmi yarım trilyon dolara yaklaşan, finansal işlemleri 200 milyar dolara varan bir ekonominin yeri elbette gri liste değil, beyaz liste olmalı. Bunun bir altı kara listedekiler ise İran ve Kuzey Kore gibi dünya ödemeler sisteminden dışlanıyorlar.

        BÜYÜKELÇİLER KRİZİ

        - Hafta sonu da büyükelçiler krizi patladı. Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını isteyen 10 ülkenin büyükelçileri için Cumhurbaşkanı Erdoğan Dışişleri Bakanlığı’ndan “istenmeyen insan ilan edilmesini” istedi. Haber dünya basınında geniş yankı buldu. Konu bugün Kabine toplantısında ele alınacak.

        -Diplomaside istenmeyen insan ilanı büyükelçinin ülkeyi terk etmesini gerektiriyor. Uygulamada elçisi gönderilen ülkeyle ilişkiler bozuluyor, yerine yeni elçi de atanmıyor. Nota veriliyor, ilgili ülke büyükelçisi de istenmeyen insan ilan ediliyor. Karşılıklı büyükelçi olmadan diplomasi ve ticari ilişkileri sürdürmek ise giderek zorlaşabiliyor. Hatta iş büyükelçiliklerin kapatılmasına kadar varıyor.

        -10 ülke içinde ise en çok ihracat yapılan Almanya, ABD, Fransa, Hollanda gibi ülkeler var. 10 ülkeye yapılan ihracatın toplamı bu yılın 8 ayında 35.66 milyar doları buldu. Bu da aynı dönemdeki 140.2 milyar dolarlık toplam ihracatın yüzde 25.4’üne denk geliyor. Dış ticaret ve özellikle ihracat açısından krizin önemi de burada.

        -Ayrıca önemi ise büyükelçisini gönderdiğiniz ülkenin liderleriyle siyasi ilişkileri nasıl sürdüreceğiniz ve görüşmelerde ne diyeceğiniz. Özellikle ABD Başkanı Biden ile Erdoğan’ın bu hafta sonu Roma’da toplanacak G20 Liderler Zirvesi’nde görüşmesi var. İki ülke arasındaki ilişkileri düzeltmek için bir görüşme fırsatı daha yakalanmışken, bunun büyükelçi krizi ile heba edilmesi riski doğdu.

        REKLAM

        -Büyükelçi krizinin birden çok tarafının ve yurtiçi siyasi ayağının bulunmasından dolayı çözülmesi ve gündemden düşmesi pek beklenmiyor. Hatta gerginliğin karşılıklı olarak tırmanması da ihtimal dahilinde.

        -Bu durum finansal piyasalarda fiyatlanan bir gelişme değil. Tam anlamıyla hafta sonu gündeme girdi. Bugünden itibaren başlayacak fiyatlamanın var olan negatif eğilimleri daha katmerleştirmesi mümkün.

        FAİZDE İNDİRİM SÜRPRİZİ

        -Faizlerde 1 puana yakın indirim piyasalar tarafından içselleştirilmişken, 2 puanlık sürpriz çıktı ortaya. Tabii ki ilk faiz indiriminden daha çok olmak üzere şok etkisi yarattı.

        -Enflasyon yüzde 19.58 iken, politika faizi yüzde 16’ya düşürüldü. Sınırlı bir indirim alanı kaldığının ifade edilmesi ise daha kur artışlarını kısmen önledi.

        -Sınırlı indirim alanının karşılığı 1-2 puan. Böyle bir indirim yapıldığında yılı yüzde 14 düzeyinde bir politika faizinden kapatabiliriz.

        -Cumhurbaşkanlığı Programı'nda ise yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 16.2 alındı. Bu hafta açıklanacak yılın son Enflasyon Raporu’nda Merkez Bankası da muhtemelen yıl sonu tahminini yüzde 14.1’den aynı orana çıkartacaktır.

        -Enflasyon yüksekken, TL faizlerini düşürmenin ve negatif bölgeye indirmenin ilk sonuçlarını döviz kurlarında ve ülke risk priminde artış olarak gördük.

        -Faizler düşürüldükçe görmeye de devam edebiliriz. Kaldı ki kura etki eden tek gelişme faiz değil. Diğer gelişmeler de kuru yükseltici yönde etkiye sahip.

        FAİZLER NEDEN DÜŞÜRÜLÜYOR?

        -Cumhurbaşkanı Erdoğan üretim, yatırım, ihracat ve büyüme artışı için faizlerin düşürülmesini istiyor. Ekonomideki yeni yaklaşımını 12 Mart 2021’de açıkladı. Bir hafta sonra da Naci Ağbal’ı görevden aldı ve Merkez Bankası bu politikaya uyum gösteriyor.

        REKLAM

        -Bu yaklaşımda enflasyon birinci öncelik değil. Düşük faizin sonucu kur yükseldiğinde enflasyona geçişgenliği pek önemsenmiyor.

        -Çünkü kur yükseldiğinde ihracatı artırarak ve ithalatı düşürerek cari açığı azaltması bekleniyor. Düşen veya kapanan cari açık sonucunda kur artışları da piyasa şartlarında dengeye gelir diye bekleniyor.

        -Düşük faizle yatırımların canlanması için kredilerin artması gerekiyor. Bunun ilk işaretlerini kamu bankalarından görebiliriz. Özel sektör bankaları da kervana katılabilir, olmazsa daha sonra buna zorlanabilirler. Aynen geçen yıl olduğu gibi.

        -Kredi artışı için gerekli kaynağı Merkez Bankası karşılayabilir. Zaten bankaları yaklaşık 700 milyar lira kadar fonluyor. Şimdi bunun faizi düşüyor. Düşen faizden ve genişleyecek kredi talebinden dolayı Merkez Bankası fonlaması ihtiyacı da artabilir.

        -Yatırımlar ve ihracat yoluyla büyüme ve ekonomi canlı kalabilir. Bu da istihdam artışına yol açabilir ve seçim öncesinde iktidar tarafından istenen ortam sağlanabilir.

        -Ancak enflasyon da kurun etkisiyle düşmeyebilir veya daha yükselebilir. Bu da yurtiçinde alım gücünü düşürücü etki yapabilir ve geniş kitlelerin yoksullaşmasına yol açabilir.

        -Alım gücü düşen hane halkının elektrik, doğalgaz hatta akaryakıt gibi enerji harcamaları bir ölçüde bütçeden sübvanse edilme yoluna gidilebilir. Şu an itibariyle bütçe gelirleri, vergilerin yükseldiğinden dolayı iyi sayılır ve belli bir hareket alanı var. Karantina döneminde kıt olan doğrudan yardımlar şimdi dolaylı bir şekilde yapılabilir.

        -Vergi sübvansiyonları fiyat artışlarını sınırlayacağından enflasyon için iyi gelişme. Ama fiyat artışlarıyla denetimler yoluyla görünür fakat sonuç alıcı etkisi az bir mücadele söz konusu olabilir.

        REKLAM

        -Alım gücü düşecek hane halkının durumunu kısmen iyileştirecek gelişme ise istihdamın artmasına bağlı. Yatırımlar, üretim ve ihracat artışı ile zaten istihdamın artması bekleniyor ve isteniyor.

        BU KEZ DÖVİZ SATIŞI YOK

        -Dünyanın tersine ve şartları oluşmadan faizleri düşürmenin amacını böyle okumak mümkün. Tutar mı tutmaz mı, bunun irdelenmesini başka bir yazıya bırakalım ama bir noktayı da vurgulayalım.

        -Bu uygulama ilk kez 2019-2020 yıllarında yapıldı. En büyük handikap düşürülen faizler karşısında yükselecek döviz kuruydu. Kur yükselişinin önü de, kamu bankaları aracılığıyla örtük biçimde yapılan döviz satışlarıyla kesildi. Faturası ise 100 milyar doları aşan rezerv eksilmesiyle oldu.

        -Aynı yaklaşım bir yıllık aradan sonra yeniden yürürlüğe konuldu; bir farkla. Geçen dönemden ders çıkartılmış ki, şimdi döviz satışı yapılmıyor ve rezervler eritilmiyor. Kur da bu nedenle serbestçe dalgalanıyor.

        Diğer Yazılar