Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ‘Enflasyon düşmeden faizler düşmez’

        Üç haneli rakamlara kadar yükselen enflasyonu 34 yıl sonra 2004’te tek haneye düşüren ve liradan 6 sıfır atan Merkez Bankası’nın eski başkanı Sürreyya Serdengeçti, TÜSES Vakfı’nın çevrimiçi konferansında konuştu. Nesrin Nas’ın moderatörlüğünde “Ekonomide gidişat nereye” konusunu işleyen ve soruları yanıtlayan Süreyya Serdengeçti uzun bir aradan sonra ilk kez konuşurken, önemli tespitlerde bulundu. “2018 krizi ve 128 milyar dolarlık döviz satışı şirketlerin döviz borcundan çıktı” diyen Serdengeçti yüksek enflasyon, büyüme-enflasyon ilişkisi, faizlerin düşürülmesi, 2001 krizi ile bugün yaşananların karşılaştırılması ve bundan sonra Merkez Bankası’nın ne yapması gerektiği üzerinde durdu.

        PARA POLİTİKASI BOŞLUKTA

        -Enflasyonun son yıllarda çift haneli seyrettiğini ve kötü gittiğini, yüzde 19.9 düzeyde bir rakamın ciddi bir sorun yarattığına işaret eden Süreyya Serdengeçti, Merkez Bankası tahminlerinin sürekli yukarı yönde revize edildiğine, hiç düşmediğine dikkati çekti. “Burada bir kredibilite sorunu var. Tahminler hep yukarı gidiyor, gerçekleşmeler de. Ama bir türlü aşağı gelmiyor” diyen Süreyya Serdengeçti konuşmasını söyle sürdürdü:

        REKLAM

        “-Enflasyondaki bu gelişmeye karşılık faizi ise düşürmüşsünüz, yüzde 15’e indirmişsiniz. Ancak piyasa faizleri, mevduat dışında buna pek uyum göstermiyor. Yani para politikası etkisini göstermiyor. Ciddi bir sorunla karşı karşıyasınız.

        -İleriye yönelik tahminlerden ise hiç bahsedilmiyor. Hedefler 10 yıldır tutmuyor. Ciddiyeti kalmamış. Para politikası boşlukta. Kişisel olarak benim için üzücü bir durum.

        -Enflasyonu 34 yıl sonra 2004’te tek haneye indirdik. İstikrarlı bir para politikası ve bağımsız bir merkez bankası ile yaptık bunu. Paradan 2015 başı itibariyle 6 sıfır attık.

        -2006 ilk çeyreğinde görevden ayrılırken enflasyon yüzde 8.1 idi. Enflasyonist beklentiler çok düşüktü. Merkez Bankası’nın yaptığı beklenti anketinde bir yıl sonraki enflasyon beklentisi yüzde 5.5’e inmişti. Bu rakam son 20 yılın en düşük beklentisidir. Bu da enflasyonla mücadelenin beklentileri sağlıklı biçimde yönlendirilmesinden geçtiğine iyi bir örnektir.”

        TÜRKİYE’NİN DÜNYA SIRALAMASI

        -Konuşmasında daha sonra 2018 yılından itibaren gerçekleşen ortalama enflasyonlar ile Türkiye’nin dünya sıralamasına dikkat çeken Süreyya Serdengeçti’ye göre 2018’de yüzde 16.3 oranıyla 192 ülke arasında enflasyonu yüksek olan beşinci ülkeyiz. 25 gelişmekte olan ülke içinde ise birinci sıradayız. Venezuela ve Arjantin’i de dikkate alırsak sıralamada üçüncüyüz.

        -2019’da yüzde 15.2’lik enflasyonla 193 ülke arasında altıncı sıradayız. 2020 yılında ise yüzde 12.3 ile 180 ülke arasında sekizinciyiz. 25 gelişmekte olan ekonomi arasında ise birinciyiz.

        2021’de yüzde 17 ortalama enflasyon ile 196 ülke içinde 12. sıradayız.

        -Oranların yüksek ve dünya sırasındaki yerimizin ilk sıralarda olduğuna dikkat çeken TCMB eski Başkanı Süreyya Serdengeçti “Enflasyonda yanlış yapıyoruz. Daha önce de yanlış yapmıştık. Şimdi enflasyon o kadar da önemli değildir görüşü ortaya atılıyor. Nedir önemli olan, faizlerin düşmesi mi?” dedi.

        REKLAM

        “Enflasyon yüzde 19.9 ve bir yıl sonraki beklenti yüzde 15.6 düzeyindeyken, yüzde 15’e indirilen politika faizi üzerinden gidip mevduat yapar mısınız? Ya da tasarruflarınızı kaçtan mevduat yaparsınız? Bir banka size kaçtan kredi verir?” diye soran Serdengeçti “Enflasyon düşmeden faizlerin düşmesi mümkün değildir” şeklinde konuştu.

        ENFLASYON-BÜYÜME İLİŞKİSİ İYİ ANLAŞILMADI

        -Türkiye’nin faizi düşürmekten kurtulamamasını enflasyon-büyüme ilişkisinin iyi anlaşılmamasına bağlayan Süreyya Serdengeçti “Sıkı para politikası uygulanırsa büyüme olmaz sanılıyor. Kısa vadede böyle bir ilişki olabilir ama orta ve uzun vadede düşük enflasyonla daha yüksek büyüme pekala mümkün” olduğunu belirterek geçmişten şu örnekleri verdi:

        “-Türkiye’de 95 yılın büyüme ortalaması yüzde 5’tir. Enflasyonun yüksek olduğu 1970-2001 arasındaki büyüme ortalaması yüzde 4’tür. Enflasyonun tek haneli rakamlara indiği 2001-2007 arasında ise büyüme yüzde 7.1’dir ve aynı dönem dünya büyümesinin iki katıdır.

        -Çünkü bu dönemde verimlilik de, yatırımlar da arttı. Bu tecrübeye rağmen, düşük enflasyonun yüksek büyüme yaratacağı bilincine yeterince varamadık.

        -Bir de enflasyon ile işsizlik uzlaşısı vardır. Sonucu nereye giderse gitsin büyüyelim, işsizlik azalır sanılıyor. Türkiye’de işsizlik zaten yüksek. Yapısal bir sorun var. Çözümü de yapısal reformlardan geçer.”

        KÖTÜLÜKLER SİLSİLESİ

        -Sorunlara kısa vadeli bakılınca enflasyonla mücadelenin bir türlü istenmediğini söyleyen Süreyya Serdengeçti yükselen enflasyonla birlikte kötülükler silsilesinin de harekete geçtiğine dikkat çekerken şu cümleleri kurdu:

        “-Halbuki fiyat istikrarı olmadan ekonomik istikrar olmaz. Enflasyon yüksek olunca faizler de yüksek olacaktır. Yine fiyat istikrarı sağlanmazsa büyüme oynak ve ortalaması daha düşük olacaktır.

        REKLAM

        -Yine yüksek enflasyon rekabet gücü kaybına yol açar. Çünkü sizin enflasyonunuz rakip ülkelerden daha yüksekse şirketlerin maliyetleri rakiplerinden daha hızlı artıyor demektir. Aradaki fark sizin rekabet gücü kaybınız demektir.

        -Yüksek enflasyon ortamı aynı zamanda özel sektör tahvil piyasasının çalışmasını ve gelişmesini önler. Tek haneli enflasyon döneminde belli bir canlanma başlamıştı. Son yıllarda orada da ivme kaybı var.

        -Enflasyon zihinleri de kısa vadeli yapar. Yatırımlar ve sanayileşme ancak uzun vadeli program, finansman ve bakış açısıyla yapılır. Bu nedenle yüksek enflasyon dönemlerinde yatırımların milli gelire oranı düşük kalır. Uzun vadeyi insanlar göremediğinden tasarruflar verimsiz alanlara yönelir.

        -Yine enflasyon çok yüksek çıkmasın diye kamu fiyatları baskı altında tutuluyor. Bu da kamu açığının artması veya kamu gelirlerinin azalması demek.

        -Enflasyon ortamından sabit gelirliler, düşük ve orta gelirliler alım güçlerini koruyamıyor. Bu ciddi bir ahlaki sorundur.

        -Yüksek enflasyon dönemlerinde kötülükler silsilesi böyle birbirini takip eder gider.

        Enflasyonu yüzde 4’e düşürmedikçe sürdürülebilir yüksek büyümeyi yakalayamayız. Yüksek enflasyon bütün ilişkileri bozar.”

        KUR KRİZİ, ŞİRKETLERİN DÖVİZ BORÇLARINDAN

        -Soru cevap bölümünde ise Süreyya Serdengeçti’ye son faiz indirimlerinin niye yapıldığı soruldu. Serdengeçti “Bu konudaki açıklamalar tatmin edici değil. Ancak bu şekilde enflasyonu düşüremezsiniz, ülkeyi fakirleştirirsiniz ve cari açığı da yeterince indiremezsiniz” dedi.

        -Faiz ile enflasyon ilişkisi ve faizin enflasyonun nedeni olup olmadığı sorusuna da Serdengeçti “Az miktarda faizden enflasyona doğru bir ilişki vardır. Ama asıl etki enflasyondan faize doğrudur” cevabını verdi.

        REKLAM

        -Serdengeçti bugün yaşananlarla 2001’in benzerliğinin az olduğunu belirtirken şunları söyledi:

        “-Sadece kronik enflasyon bakımından bir benzerlik var.

        -Kamu borcu 2001’de çok yüksekti, çevrilmesi çok zordu, şimdi böyle bir sorun yok.

        -2001’de bankacılık sistemi bozuktu, sermayesi zayıftı, döviz açık pozisyonu fazlaydı. Şu anda ise sorunlar var ama aynı düzeyde ve aynı konularda değil.

        -Bir fark da 2001’de ve öncesinde şirketler kesiminde. Şirketler doğru dürüst borçlanamıyordu. Şimdi ise borçlanıyorlar.

        -Üstelik döviz geliri olmayan şirketlere 2009 yılından itibaren döviz borçlanması yolu da açıldı ve 2018 kur patlaması bundan oldu. 2018’de duvara tosladık.”

        DÖVİZLER KİME SATILDI?

        -TCMB eski başkanı Süreyya Serdengeçti’ye 128 milyar dolarlık döviz satışının kime yapıldığı da soruldu. Bu soruyu yanıtlarken önce eksi rezerv konusuna düzeltme yapan Serdengeçti “Rezervler eksi deniyor. Eksi rezerv diye bir şey olmaz. Ama döviz pozisyonu eksi olur” dedi. Serdengeçti sözlerini şöyle sürdürdü:

        “-Küresel kriz sonrasında 2009 yılında döviz geliri olmayan şirketlere dövizle borçlanma yetkisi verdiler. Şirketler de borçlandı. 2018’de duvara tosladık. Bunu düzeltmeye çalıştılar. Dövizler, açığı olanlara satıldı. Şirketlerin dış borcunda ve döviz açık pozisyonunda 70 milyar dolardan fazla azalma meydana geldi. Demek ki satışın yarısı buraya gitti.

        -Aynı dönemde hanehalkının döviz varlığı 63 milyar dolar arttı. Ancak hanehalkı dövizle borçlanamıyor ve döviz açığı yok. Uygulanan politikalara güven kalmadığından dolayı döviz aldılar. Satılan dövizlerin yarısı da döviz fazlası olan hanehalkına gitti diye kabul edebiliriz.

        REKLAM

        -Bu satışlarda saydamlık sorunu var. Swaplar her ay açıklanırken bilanço dışına çıkarıldı. 2016’dan itibaren bu bilgi akışı kesildi. Niye saklıyorsunuz ki, açıklayın. Yapılan protokolü açıklayın. Bu satışı niye yaptınız? Amacınıza ulaştınız mı? 128 milyar dolar satış meselesi saydamlık eksikliğinden çıktı.”

        NE YAPILMALI?

        -Ne yapmak gerektiği sorusuna da para politikasıyla sınırlı kalarak yanıt veren Süreyya Serdengeçti sağlıklı iletişimde önceliğin verilerin güvenilirliğine verilmesi gerektiğini söyledi.

        “Her şeyi masaya yatıracaksınız. Verilerin sağlamasını yapacaksınız. Eksik var mı, yanlış var mı, bulup açıklayacaksınız. Kamuoyuyla paylaşacaksınız. Swaplar, müdahale rakamları hepsi ortaya konulmalı. Sağlıklı iletişimin ön şartı bu. İyiyi de kötüyü de ortaya koyacaksınız. Bu şekilde beklentileri yönlendirmede başarılı olabilirsiniz.

        -Ortodoks para politikalarına dönmenin dışında da başka bir seçeneğimiz yok. Merkez Bankası’nın görevi enflasyonla mücadeledir. Böyle devam edersek aldandığımızı göreceğiz. Yüksek enflasyon sıralamasındaki yerimizle dünyada komik duruma düşüyoruz.”

        Diğer Yazılar