Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Döviz kurunun son dönemde yükselmesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları ve Merkez Bankası’nın faiz indirimleri etkili oldu. Dolar kuru Naci Ağbal’ın görevden alındığı 19 Mart’ta 7.2140 iken, Cuma günü 13.9745’e kadar çıktı. Bu düzeyden müdahale geldi ve günü 13.7030’dan kapattı. Dolar cuma kapanış itibariyle 19 Mart’tan bu yana yüzde 90 yükseldi. Gün içinde gördüğü en yüksek fiyata göre de yüzde 94 arttı. 8.5 aylık dönemde dolar katlandı denilebilir.

        LİRANIN KAYBI YÜZDE 48.6’YA ULAŞTI

        -Duruma liranın değeri açısından bakarsak 19 Mart’ta 13.9 sent olan 1 TL’nin fiyatı cuma kapanışta 7.3 sente düştü. Bu da 8.5 ayda yüzde 48.6 devalüasyon demek. Paranın kısa süreli ve büyük oranlı değer kayıplarına devalüasyon deniyor.

        -2018 yılında 5 ay devam eden ve yüzde 47.1’e varan devalüasyon geçilmiş durumda.

        -2001 devalüasyonunda ise 10 aylık zamanda Türk Lirası yüzde 58.6’lık değer kaybı yaşamıştı.

        -Bu açıdan TL’de cuma günü kapanış itibariyle gerçekleşen yüzde 48.6’lık 2021 devalüasyonu, 1994’teki yüzde 62’lik kayıptan ve 2001’deki yüzde 58.6’lık düşüşten sonra üçüncü sıraya yerleşti. 2001 devalüasyonunun sadece 10 puan gerisindeyiz.

        REKLAM

        -Kur artışından enflasyona geçişgenlik malum. Önümüzdeki aylarda enflasyon yükselecek ve insanımızın alım gücü düşecek. Devalüasyonun TL üzerinden kazanılan ücret, maaş, gelir ve servetleri erittiği de kesin. Yarattığı belirsizlik, istikrarsızlık ve fiyatlama yapma zorluğundan dolayı ekonominin çarklarını yavaşlattığı da biliniyor.

        -Bütün bu negatif etkisine karşılık kur artışının tek yararı ihracata. O da marjinal düzeyde. Dünyada talep pandemi sonrası zaten yüksek ve ihracatımız da artıyor. İhracatı çok az da olsa artırmak için böyle bir devalüasyona gerek yoktu. Eğer amaç ihracatı artırmaksa atılan taş ürkütülen kurbağaya değmedi değerlendirilmesi rahatlıkla yapılabilir.

        CUMHURBAŞKANI’NIN VERDİĞİ SİNYAL

        -TL’de yaşanan yarı yarıya değer kaybını, Merkez Bankası’nın üç müdahalesinin izlemesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kur konusundaki açıklamalarını yan yana koyunca “Dolarda bu kadar artış yeterli mi” diye sorulabilir.

        -Karar verici konumundaki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerdeki açıklamaları da doların durulması yönünde. Önce “dolar bugün artar yarın düşer” dedi. Hafta sonu ise “Kur dalgalanmalarını makul ve istikrarlı bir çizgiye oturtacağız. Bunları aşacağız. Önümüzdeki yılın ilk aylarından itibaren ekonomide gelişmiş ülkeler standartlarını yakaladığımız bir seviyeye ulaştığımızı göreceğiz” diye konuştu.

        TCMB TAMAMLAMAYI DEĞERLENDİRECEK

        -Merkez Bankası ise 10 gün sonra 16 Aralık’ta bir faiz kararı daha verecek. Muhtemelen faiz düşüşünü sonlandıracak. Merkez Bankası 18 Kasım’da yaptığı toplantıda “Kurul, bu etkilerin ima ettiği sınırlı alanın kullanımını Aralık ayında tamamlamayı değerlendirecektir” ifadesini kullanmıştı.

        -Duruma göre Merkez Bankası ya faiz indirmeyecek veya son bir indirimle işi noktalayacak gibi. Çünkü “faizi indirmemenin ve bundan sonra gerçekleşmeleri izleyip beklemeye geçileceğinin açıklanması kur üzerinde etkili olur.” Hatta TL’nin değerlenmesini sağlayabilir. Ne de olsa bir puanlık indirim fiyatlandı.

        Küresel piyasalarda Jeromikron korkusu

        Küresel piyasalarda Jeromikron korkusu
        0:00 / 0:00

        Küresel endeksler bir haftayı daha kayıpla kapadı. Avrupa’dan Asya’ya oradan da Amerika’ya kadar piyasalar yeniden pandemi ve yeni mutasyon Omikron’un korkusuna boyun eğdi.

        -Ancak endekslerde yaşanan düşüler yalnızca pandemi nedenli değildi. Pek çok ülke boğuştuğu enflasyon sorununun kendi merkez bankalarıyla çözebilecekleri bir sorun olmaktan çıktığını kabullenmeye başladı.

        -Tedarik zincirlerinin kopması, hammadde sorunları ve üretimde aksamalar gibi küresel çapta etkili olan bir dizi sorun yine küresel çapta hissedilen fiyat artışlarına neden oluyor.

        KÖTÜ VERİ İYİ PİYASA NEDEN DEĞİL?

        -Diğer bir ifadeyle ister Fed ister ECB enflasyonla mücadelede ellerindeki mekanizmalarla kendi sınırları içerisinde kısmi bir başarı sağlayabilir.

        -Ancak küresel çerçeve düzelmedikçe pandemi öncesindeki gibi yüzde 1, yüzde 2’lik yıllık enflasyon oranlarını uzun bir süre hiçbir yerde görmek mümkün olmayacak.

        -Geçen hafta piyasalarda yaşanan dalgalanmanın nedeni ise yine ABD kaynaklı oldu. Açıklanan verilerde ABD’de kasım ayında 210 bin yeni istihdam alanı yaratıldığı duyuruldu. Ancak beklenen rakam 550 bindi.

        -Verinin düşük olması aslında reel ekonomi için kötü ama piyasalar için gayet iyi haberdi. Zira bu durum istihdam konusunun çok iyi olmadığını gösterdiği için, Fed’in tapering hızını kesmesi gerekir. Bu da para politikalarının değişmemesi ve piyasaların likidite içerisinde yüzmeye devam etmesi anlamına gelir.

        REKLAM

        -Ancak piyasaların tepkisi yükseliş değil, bu kez düşüş olarak gerçekleşti. Peki ama neden?

        FED’İN TAVIR DEĞİŞİKLİĞİ

        -Sorunun cevabı hem Fed Başkanı Powell hem de 2022’den itibaren Fed’in para politikalarına yönelik kararlarında oy kullanma hakkına sahip olacak St. Louis Fed Başkanı James Bullard’dan geldi.

        -Fed Başkanı Jerome Powell’ın geçen salı günü Kongre’de yaptığı konuşmada enflasyonla ilgili olarak sürekli tekrarladığı ‘geçici’ ifadesinden vazgeçti ve bu ifadenin mevcut durumu tarif etmekte artık yetersiz kaldığını söyledi.

        -Bu açıklama Fed’in artık eskisi kadar enflasyon konusunda iyimser olmadığını gösterdi.

        -Powell ayrıca Omikron’un piyasalar üzerindeki etkisinin, salgının ilk başladığı Mart 2020’deki döneme kıyasla çok az olacağını düşündüğünü belirterek tapering takviminde bir değişiklik öngörmediklerini söyledi.

        -Bullard ise Fed’in para politikaları bakımından “ağırlık noktasının” artık enflasyon üzerinde olduğuna işaret ederek “Yeni işe alımların beklenenden yavaş olması ekonominin mevcut iyi gidişini bozacak nitelikte değil” dedi.

        -Yani Fed’in piyasalara mesajı şuydu: Banka olarak reel ekonomiye yönelik gelebilecek olası bir dizi olumsuz rakam veya olayı artık eskisi gibi çok ince elekten geçirmeyeceğiz. Tapering planımızı aynen uygulamakta kararlıyız.

        SÜPER GÜVERCİN AMANSIZ ŞAHİNE DÖNÜŞTÜ

        -Özellikle Fed Başkanı Jerome Powell’ın yaptığı açıklamalar ve ‘süper güvercin’ tavrından ‘amansız şahin’ moduna geçmesi piyasaların hiç hoşuna gitmedi.

        REKLAM

        -Gerek Powell’ın salı günü konuşmasının ardından gelen piyasa yorumları ve gerekse yüzde 2’lere ulaşan endeks kayıpları bu memnuniyetsizlik ve şaşkınlığın somut göstergeleriydi.

        -Aralık 2018’de de Fed ile piyasalar arasında benzer bir durum yaşanmıştı. O tarihte Fed Başkanı Powell bankanın tahvil alımlarının takvime bağlı olarak azaltılmasına devam edeceklerini söylemiş, bu da kesintilerin “otomatik pilota bağlandığı” yorumlarına neden olmuştu.

        -Bu yorumların sonucunda endeksler bir aylık sürede yüzde 20 düştü. Ocak 2019’da yeniden açıklamada bulunan Powell yanlış anlaşıldığını söyleyerek bol paradan çıkış sürecinin kesin ve değişmeyecek bir konu olmadığını açıklamak zorunda kalmıştı.

        GİZLİ AYILAR UYANIYOR MU?

        -Fed’den gelen son mesajların ardından piyasaların yanıtı yine sert düşüşler olarak gerçekleşti. Şimdi yanıt bekleyen soru şu: Acaba bu düşüşler Omikron’un da etkisiyle yine kalıcı mı olacak?

        -Şimdi gözler Fed’in bir sonraki toplantısı olan 15 Aralık’a çevrildi.

        -Bankanın yeni takındığı ‘şahin’ söyleminden vazgeçmesi veya piyasaların bir şekilde gönlünü alması halinde tüm piyasaların beklediği ‘Noel Baba Rallisi’nin önünde Omikron dahil hiçbir engel kalmayacak.

        -Piyasaları endişelendiren bir diğer konu ise endekslerin içinde yatan ‘gizli ayıların’ bol para döneminin sona ereceği haberiyle birlikte yeniden uyanmaya başlama ihtimali.

        5 BÜYÜK ŞİRKETİN ETKİSİ

        -Nasdaq-100 ve S&P-500 Endeksi salgınla birlikte rekor üzerine rekor kırdı. Ama geri dönüp bakıldığında endekslere bu rekorları kırdıran şirket sayısının 5 olduğu görülüyor.

        -Tüm ABD borsalarında bu yıl elde edilen yüzde 20’lik yükselişin yüzde 71’i yine bu 5 teknoloji şirketi olan Apple, Amazon, Alphabet (Google), Facebook (Meta) ve Microsoft’tan geliyor.

        REKLAM

        -Bu şirket hisselerinin S&P 500 Endeksi’ndeki ağırlıklı payı ise yüzde 36. Diğer bir ifadeyle eğer bu şirketler toplamda yüzde 20’lik bir düşüş yaşarlarsa S&P 500 Endeksi de yüzde 8’lik bir darbe alacak.

        -S&P 500’ün toplam 40 trilyon dolarlık bir piyasa değerine sahip olduğunu da düşünecek olursak kayıplar çok can yakacak. Benzer bir durum aynı 5 şirketin ağırlığı çektiği Nasdaq-00 Endeksi için de geçerli.

        -Yani genel olarak endekslerin çok yüksek değerlerde seyretmesi o endeksler içerisindeki tüm şirketlerin bir elinin yağda diğerinin de balda olduğunu göstermiyor.

        PARA MUSLUĞUNUN KISILMASI ETKİLEYECEK

        -Paranın bol olarak aktığı dönemde bu durum fazla dikkat çekmiyordu. Ancak şimdi likidite yavaş yavaş suyunu çekmeye başladığında yatırımcılar daha seçici davranıyor.

        -İşte Fed’in yeniden şahinleşmesiyle birlikte azalacak kaynakla artık bu 5 şirketin eskisi gibi endeksleri yukarda tutamayacağı anlaşılıyor.

        -Felaket senaryosu ise endekslerin bu geçiş dönemini yüzde 10 seviyesinde düşüşlerle değil, kısa sürede yüzde 30’lara varan sert çöküşlerle yaşaması.

        Diğer Yazılar