Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Merkez Bankası’nın dün açıklanan yılın ilk Enflasyon Raporu’nda “İmalat Sanayi İhracatçı Firmalarının İthal Girdi Payı” konusu bir kutuda işlendi. Oldukça tartışmalı ve merak edilen bir konudur. Çünkü doğru dürüst enformasyon yoktur. Kimisi yüzde 60-70 olduğunu söyler, kimisi de yüzde 40-50. Merkez Bankası araştırmalarında ise oran yüzde 24-35 arasında çıkıyor.

        ➔ Öncelikle belirtelim ki, yüzde 60-70’lere çıkan oranları verenlerin bir dayanağı yok. Arkasında bir kurumsal hesaplama bulunmuyor. Yani şehir efsanesi.

        ➔ Merkez Bankası araştırmalarının çoğu da şirketlerin doğrudan ithal girdisine odaklı. Halbuki yurt içinden tedarik sağlandığında onun içinde ithal girdi olabiliyor. Hatta fazlasıyla oluyor.

        ➔ Yurtiçi tedarikçilerin kullandığı ithal girdilerle toplam ithal girdi yüzde 45’e çıkıyor. Dolasıyla Merkez Bankası hesaplamaları da düşük çıkıyor.

        ➔ Bundan 10 yıl önce Ticaret Bakanlığı yüzde 43 olarak açıklamıştı. İhracat içinde ithalat oranı aynı araştırmada 2008’de yüzde 41, 2009 kriz yılında yüzde 38, 2010’da yüzde 40 bulunmuştu.

        İTHAL GİRDİ KULLANIMI DÜŞTÜ MÜ?

        ➔ Dikkat edilirse daralmanın olduğu yılda düşüş, büyümenin yüksek olduğu yılda 5 puanlık artış söz konusu. Yani ithalat girdi kullanımının artmasının büyümeyle doğru bir orantısı var.

        REKLAM

        ➔ Ticaret Bakanlığı bu veriyi sonraki yıllarda yenilemedi. Ama benzer düzeyde devam ettiğini varsayabiliriz. Hatta artmamıştır, belki birkaç puan kadar düştüğü varsayılabilir.

        ➔ Çünkü 2018’de güçlü bir kur şoku yedik. 2019’da cari fazla verdik. 2020 yılında hem kur şoku tekrarlandı hem de yüzde 1.8 büyüdük. 2018-2020 döneminde yüzde 1.8 ortalama ile son 20 yılın en düşük büyümesi gerçekleşti.

        ➔ Döviz kuru yükseldi. 2020’den başlayarak makine ve teçhizat yatırımları hızlandı.

        ➔ Yani ithal girdi oranı, hem ithalat pahalandığı, hem de yurt içinde büyüme oranı düştüğünden birkaç puan gerilemiş olabilir.

        ➔ Ancak 2021 yılında büyümenin yeniden zirve yapmasıyla birlikte sıçradığını varsaymak gerekiyor.

        TEDARİKÇİLERİN KULLANIMIYLA ORAN %45

        ➔ İthal girdi oranı konusunda aralıklı yaptığı araştırmalarda Merkez Bankası daha düşük bir oran buluyor. Farklı zamanlarda ayrı ayrı uzmanlar tarafından yapılan araştırmalarda ihracat veya üretim içinde ithalatın payı yüzde 24-35 arasında buluyor. Farklı sonuçlar araştırmaların farklı tarihlerde yapılmasından kaynaklanıyor olabilir.

        ➔ Nitekim dün açıklanan araştırma ithal girdi oranını yüzde 28.5 buldu.

        Ancak araştırmaya bir dipnot da eklendi. Yusuf Emre Akgündüz ve Salih Fendoğlu’nun “İhracat, İthal Girdi Kullanımı ve Tedarik Zinciri” başlıklı 2019 araştırmasına atıfta bulunuldu. İthal girdi bağımlılığının yüzde 24 bulunduğu bu araştırmada yurtiçindeki tedarikçilerin de ithal girdi kullanımları dikkate alındığında, doğrudan ve dolaylı toplamda ithal girdi kullanımının yüzde 45’e çıktığı kaydedildi.

        ➔ Dolayısıyla Ticaret Bakanlığı ile Merkez Bankası’nın çeşitli araştırmalarının doğrudan ithal girdi kullanımına, yurt içindeki tedarikçilerinin ithalatlarının da eklenmesiyle toplam oran yüzde 45 hesaplandı.

        REKLAM

        YÜKSELEN İTHALAT

        ➔ Tekrar Enflasyon Raporu’nda yer alan araştırmaya dönersek hemen belirtelim ki, bu çalışma tek bir yılla sınırlı değil, 2009-2020 arası 12 yılı kapsıyor. 2021 yılı hesap içinde henüz yok.

        ➔ Ticaret Bakanlığı’nın araştırmasında bulunun yüzde 43 ithal girdi oranı 2011 yılına ait. Bir yerde TL’nin değerli, dövizin ucuz ve bol bulunduğu yıllarda ithal mal kullanımının hem ucuz hem de yaygın olması normaldir. Zaten Ticaret Bakanlığı araştırmayı kamuoyunda, ortalığı ithal mallar kapsadığı şeklindeki büyük şikayetler üzerine yapmıştı.

        ➔ Aradan geçen 10 yılda bazı şeyler önemli ölçüde değişti. TL aşırı değerli halden aşırı değersiz hale geldi. Döviz kuru arttıkça ithalat pahalandı. Mümkün olduğunca tedariğin yurtiçinden yapılması ekonomik hale geldi.

        ➔ Ancak bu ekonomik gerekçeye rağmen GSYH içinde ithalatın payı azalmıyor, hatta giderek artıyor. Yani ithalat artışını sürdürüyor.

        ➔ 2011 yılında 838 milyar dolarlık GSYH içinde yüzde 27.8’e denk gelen 240.8 milyar dolarlık ithalat vardı. Rakamlar 2020’de 717 milyar dolarlık GSYH ve 219.5 milyar dolarlık ithalat olurken, ithalatın payı yüzde 31.6’ya yükseldi.

        ➔ 2021’de ise çift haneli büyüyen GSYH’yı 790 milyar dolar alırsak, 271.4 milyar dolarlık ithalatın payı yüzde 34’e çıkıyor. 10 yılda 6 puanlık yükseliş var.

        İTHALATTA HAM MADDANİN PAYI ARTIYOR

        ➔ Üstelik dikkat çeken bir gelişme daha var. O da 10 yıl önceye göre ithalatın içinde tüketim mallarının payı azaldı, yatırım ve ara mallarının payı arttı. Yani üretimde kullanılan makine teçhizat ile hammadde payı yükseldi.

        REKLAM

        ➔ 2011’de toplam 240.8 milyar dolarlık ithalatın 210.4 milyarı aramalı ve yatırım malı iken, 2021’de toplam ithalat 271.4 milyar dolara, ara ve yatırım malı 246 milyar dolara yükseldi. Yatırım ve aramalı ithalatının payı yüzde 87.4’den 90.6’ya çıktı. Artışın tamamı hatta fazlası bu gruptan kaynaklandı.

        ➔ 2011’de 29.7 milyar dolarlık tüketim malı ithalatı toplamdan yüzde 12.3’lük pay alırken, 2021’de 24.9 milyar dolarla yüzde 9.2 paya düştü.

        ➔ Kısaca tüketim malı ithalatı düşmesine, yüksek kur artışları ve dünya fiyatlarının yükselmesiyle ithalatın pahalılaşmasına karşılık, ithalatın yükselişi sürüyor. Döviz ihtiyacı da azalmıyor, artıyor.

        ➔ Bu ne iştir diyeceğiz ama çok uzayacak. Tartışmayı şimdilik burada keselim. Sonraya devam ederiz.

        Diğer Yazılar