Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yukarıda yer alan grafikte görüldüğü gibi, gelişmekte olan ülkelerden güçlü bir sermaye çıkışı gerçekleşiyor. Bu çıkışın hemen bıçak gibi kesilmesi de beklenmiyor. Bunun yarattığı en büyük baskı kurun yükselmesi. Merkez Bankası dün dövize en büyük müdahalesini yaptı. 7 ayrı ihaleyle 2 milyar doları aşan döviz satan Merkez Bankası doları 1.9735'ten 1.94'e kadar indirdi. Maliyeti ise rezervin harcaması oluyor.

        Bu müdahale yanında Merkez Bankası "Güçlü ek parasal sıkılaştırmaya gidecek." Döviz talep edenin önce TL likiditeyi bulması gerekir. Banka TL likiditeyi kısarak döviz talebini sınırlandırmak istiyor.

        FAİZ SİLAHI EN SONA: Merkez Bankası dövize müdahale ederken faiz silahını henüz çekmedi. Faiz artışı, siyasi tercihin yanında maliyetinin daha yüksek olmasından ilk etapta kullanılmıyor. Bu silah muhtemelen en sona saklanıyor. Mecbur kalmadıkça gündeme getirilmeyecek gibi. Getirilse de küçük dozlarla kullanılacağını tahmin ediyoruz. Çünkü ağır ilaç ve önümüzdeki yıl üç seçim birden yapılacak.

        Kur artışına karşı faizleri artırmanın maliyeti en başta elinde hazine kâğıdı tutanlara çıkar. Bunun parasal tutarı da gayet yüksek. Türkiye'de banka ve yerleşiklerin elindeki Hazine tahvil tutarı 300 milyar liradan fazla. Bunların değerini düşürmek, elde tutanlara zarar yazdırmak ve sonrasında Hazine'nin daha yüksek faizle borçlanması anlamına geliyor. Bankalar da en kolay ve en büyük zararı buradan yazabilir. Yükselen faizin ekonomiyi yavaşlatıcı ekisi de malum.

        KUR, FAİZ KADAR ÖNEMLİ: Mademki tercih ve maliyetler faizin düşük tutulmasından yana, o halde döviz kuru neden serbest bırakılmıyor?

        Çünkü kur da faiz kadar önemli. Türkiye ekonomisi ithal eden bir ekonomi. İhracattan 100 milyar daha fazla ithalat yapıyoruz. Enerji ve ara malları, hammaddeler ithal ediyoruz. Kur etkisiyle ithalat fiyatları yükselirse içeride enflasyon da yükselir. Nitekim son yapılan araştırmalar kurdan enflasyona geçişkenliğin yüzde 15-20 olduğunu gösteriyor. Yüzde 30'luk kalıcı kur artışının yaratacağı enflasyon yüzde 5-6 civarındadır. Kur ne kadar yükselirse enflasyon o kadar artacak demektir. Sonuçta faizlerin alt seviyesini enflasyon beklentileri belirliyor. Bu açıdan kur istikrarı, aslında fiyat istikrarının da, faiz ve finansal istikrarın da en önemli aracı.

        İSTİKRARIN DA BELİRLEYİCİSİ: Yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmesi ve kalması da, ancak kurun istikrar kazandığı veya kazanacağı dönemlerde mümkün oluyor. Bu açıdan kur istikrarı yabancı sermaye için hayati önemde bulunuyor.

        -Ayrıca Türkiye'nin finansal kaynakları kendine yetmiyor. Cari açık veriyoruz ve dışarıdan sağladığımız kaynakla bu açığı fonluyoruz.

        -Şirketler maliyeti daha düşük olduğundan yurtdışından borçlanarak yatırım yapıyor. Bilançolarında 150 milyar dolarlık döviz açığı bu nedenle bulunuyor. Kur artışının devalüasyon boyutuna çıkması bu nedenle reel şirketleri vurur ve bazıları iflas edebilir.

        Birçok bakımdan kurun istikrarı fiyat, finansal ve ekonomik istikrarın da belirleyicisi.

        SONUÇ: "Önemli olan, hep ölçüdür." Goethe

        Diğer Yazılar