Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Almanya Başbakanı Merkel'in 'paralel toplumu' entegrasyon politikasının en önemli aktörlerindendi Mesut Özil. Ama planlar hep futbolda başarı zemini üzerine kurulmuştu. "Tasada ve kıvançla birlik" ayağı eksikti politikanın. Nitekim Mesut polemiği ve Dünya Kupası'nda 'onlara göre' hezimetle birlikte çöktü o "çok kültürlülük" hayali...

        - 2010, Berlin. Merkel soyunma odasında Mesut'u kutluyor. Bu kare zihinlere kazınmıştı -

        MESUT Özil, özellikle Alman Futbol Federasyonu Başkanı Reinhard Grindel'e yönelik acı sitemlerle dolu “veda mektubu”nda şöyle diyordu: “Başarı, zafer olunca Alman; kaybedince göçmensin…” Mesut, Alman futbolunun zafer günlerinde Merkel’in entegrasyon politikasının yıldızıyken, şimdi ırkçılık sarmalında yuvarlanıyor Almanya. Bugün dünya medyası ve kamuoyu, ırkçı dalgayla yıldız futbolcusunu kaçıran ülke olarak anıyor Almanya'yı artık.

        Brezilyalı büyük yazar Paulo Coelho, Twitter mesajında şöyle diyor: "Onlar ne derlerse desinler, sen hep kazandın ve kazanmaya devam edeceksin Özil..."

        Evet, Başbakan Merkel uyum politikasını tamamen başarı zemininde inşa etmişti. Sadece Mesut değil, Polonya kökenli Podolski ve Klose de entegrasyon politikasının ana aktörleriydi. Çünkü onların da ataları önce Nazi kıyımına uğramış, ardından maden; demir-çelik işçisi olarak Almanya’ya göçmüşlerdi. Onlar da Günter Walraff’ın Türk “misafir işçiler” için yazdığı gibi “en alttakilerdi”. Merkel'in çok kültürlülük temellerini atmak üzere sarıldığı o takımda Mesut ile Serdar Taşçı'nın yanı sıra Cacau, Khedira, Gomes de vardı. Kökleri başka ülkelerde olan bu oyuncularla Almanya çok kültürlülük hedefini tutturacaktı.

        - 2014, Rio... Merkel, şampiyon takımın oyuncuları Podolski ve Özil'i kutluyor -

        Almanya’nın her daim gündemindeki “paralel toplumu” tasfiye etmek için misafir işçilerin torunlarından başarı anıtları yükseltmek gerekiyordu. Ve futbol en ideal zemini oluşturuyordu. Milyonları tek yürekte birleştirecek; toplumdan soyutlanmış Türkleri asimile değil ama "entegre" edecekti futbol başarıları.

        SEMBOL FOTOĞRAF

        8 Ekim 2010 günü... Berlin Olimpiyat stadında Türk ve Alman milli takımları Euro 2012 grup eleme maçında karşı karşıya geliyor. Almanya'nın 3-0 galip geldiği maç sonrası Merkel soyunma odasına giriyor ve Mesut Özil'le o sembol pozunu veriyor. Çok kültürlü uyum yolunda iyi niyet taşlarını döşüyor şansölye.

        Ama olmuyor; yıllar geçiyor ve Almanya, sadece bir fotoğraf üzerinden yaydığı ırkçı dalgayla kaçırıyor Mesut'u ellerinden. Yıldız topçu, susuyor susuyor ve sonunda patlıyor. Şimdi Der Spiegel, “Milli takım büyük bir dehasını kaybetti” diye yazıyor.

        "MESUT DEĞİL, GRINDEL GİTMELİYDİ"

        Alman siyaseti de Mesut bombasıyla alarm verdi. Özellikle Yeşiller milletvekillerinden geldi tepkiler... Renate Künast: "Mesut Özil'in Milli Takımı bırakması fiyaskonun belgesidir. Grindel'in de gitmesi gerekir..." Omid Nouripour: "Özil değil, Grindel gitmeliydi..."

        Ve Mesut'u eleştirenler arasında yer alan Yeşiller'in eski eşbaşkanı Cem Özdemir şimdi hayıflanıyor: "Genç Türk kökenli Almanlar'ın artık milli takımda yerleri olmadığı kanaatine kapılmaları çok kötü olur. Başarı çok seslilikle gelir, tek seslilikle değil. Biz 2014'te böyle dünya şampiyonu olduk. Şimdi de Fransa..."

        Koalisyon ortağı SPD'li Adalet Bakanı Katarina Barley… "Mesut Özil gibi büyük bir Alman futbolcu, ırkçılık nedeniyle artık ülkesinde istenmiyor ve Alman Futbol Federasyonu'nun da kendisini temsil etmediğini düşünüyorsa bu bir alarm sinyalidir..."

        Alman Futbol Federasyonu eski Başkanı Theo Zwanziger: "Mesut Özil'in kararına çok üzüldüm. Bir konuda ihtilaf çıktığı zaman bunun diyalog yoluyla acilen çözümlenmesi gerekir. Federasyon, Dünya Kupası'ndan önce bunu başaramadı. İletişim kopukluğu büyük hatadır. Göçmenlerin kendisini ikinci sınıf Alman hissetmemesi gerekir."

        Ve Bild Gazetesi'nin tepkisi: "İyi de Mesut Özil'in açıklaması niye İngilizce?"... Sanki tek sorun buymuş gibi, bir de dil ayrımcılığı yapmazlar mı!

        Diğer Yazılar