Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İklim değişikliği şüpheciliği çok geniş bir ideoloji yelpazesinde zuhur edebiliyor. Donald Trump gibi bir sağ popülistten Marksist felsefeci Slavoj Zizek’e kadar uzanabilen bir yelpaze…

        Paris İklim Anlaşması’ndan çekilen Trump, yenilenebilir enerji kaynaklarına öyle düşman ki, yel değirmenlerinin kansere neden olduğunu bile iddia edebiliyor. İşte en son tasarruf ampullerini kötülerken, o ışık altında teninin turuncu göründüğünü iddia etti. Mandalina görünümünü ona bağladı ki, bunun böyle olmadığına dair uzman görüşlerini içeren uzun bir haber yayınladı Washington Post. Başkanlık kampanyası sırasında TV makyajlarını yapan makyöz de konuşmuş gazeteye, “Trump’ın hazır vaziyette, yüzü fondötenli geldiğini” söylüyor. W.Post, Beyaz Saray’da solaryum olmadığını da teyit ettirmiş; Trump’ın yapay bronzlaşmayı kendi mekanlarından birinde (kulüp/otel) hallettiğine dair şüpheler var.

        Zizek’in iddiası ise tabii ki daha sofistike; iklim değişikliği korkusunun, bireylerin kendilerini sürekli suçlu hissetmeleri suretiyle, kitleleri uyutmanın yeni afyonu olabileceğini ileri sürüyor. Die Welt için kaleme aldığı “Amazon yanıyorsa ne olmuş!” başlıklı yazıda özetle diyordu ki; “Brezilyalılar akciğerlerimizi yakıyor, topluca intihara sürükleniyoruz diye alarm verildi. Bu yargıların peşine takılmayalım hemen. Tamam, ekolojik tehditleri ciddiye alalım ama kesin analizlere vardıktan sonra. 20 yıl önce de Avrupa’da ormanlar ölüyor diye alarm verilmişti. Oysa şimdi, Avrupa’da 20’nci yüzyıldakine oranla daha fazla orman var. Kıyamete sürükleniyoruz şeklinde bir ekoloji korkusundan kaçınmamız lazım. Egemen ideoloji global kapitalizm, giderek zayıflamakta olan dini inançlar yerine korku ekolojisini kitleleri uyutmak için afyon olarak kullanma fırsatını ele geçirmiştir. Böylece sınırlar koyup otoritesini sağlamlaştıracaktır.”

        TÜKENİŞ İSYANI SOKAĞA ÇAĞIRIYOR

        Popülist siyaset ve felsefe ne derse desin, iklim aktivizmi global bir tırmanış gösteriyor. Greenpeace ve diğer çevre örgütlerinden çok daha radikal bir damar var şimdi: Extinction Rebellion; yani “Tükeniş İsyanı”. İklim krizi nedeniyle dünya çapında acil durum ilan edilmesi ve 21’inci yüzyıl ortasında değil, hemen 2025 yılı itibariyle sera gazı emisyon hacminin sıfırlanması, ayrıca ekolojik adaletin sağlanması için halk meclisleri kurulması talebiyle meydanlara çıkan hareket ilk kez geçen yıl kasım ayında Londra’da kendini gösterdi. Binlerce kişinin sokaklara döküldüğü eylemin ardından kısa sürede uluslararası kimliğe büründü, Türkiye dahil 70 kadar ülkede temsil ediliyor.

        Geçen nisan ayında Londra’daki işgal eylemlerine 60 bin kişi katıldı, Oxford’dan Thames köprülerine ve borsaya, kentin ana damarlarını işgal ederek hayatı bloke eden 700 kişi gözaltına alındı o eylem dalgasında. Hedefleri de zaten bu; Mahatma Gandi ve Rosa Parks’tan ilhamla sivil itaatsizlik ve nezarete girip çıkarak dikkat çekmek. Ve Zizek’in “korku ekolojisi” dediği ruh halini yaymak aslında. Çünkü çevre örgütlerinin pasif gösterileri ya da imza kampanyalarıyla bir yere varılmayacağına kanaat getirmişler. Oysa çevrecilerin genelgeçer ilkesi, insanların gözünü fazla korkutmamak üzerineydi; iklim için taraftar toplayacak yerde hedeften uzaklaştırabilirdi korku unsuru.

        Hareketin öncü aktivistlerine göre, ne kadar çok sıradan vatandaş nezarete düşerse siyasi otorite ve kamuoyu nezdinde o kadar büyük bir baskı etkisi olacak iklim siyasetini değiştirmek yönünde.

        Bu nedenle iklim asileri, sosyal medya üzerinden “bize katılın” diyerek herkesi sokağa çağırıyor, “insanlık yok oluşun eşiğinde” mesajını daha geniş kitlelere yayacak hareketlere girişiyorlar. Örneğin yeşil ışık yandığında çok kalabalık gruplar halinde yaya geçitlerini tıkıyorlar. (Bizim Beşiktaş’daki yaya geçidinde sürekli eylem yapıyor olabilirler mi acaba?) New York Times’ın haberlerinde “iklim değişikliği yerine “iklimde acil durum” kavramını kullanması talebiyle gazete binası önünde “die-in” (ölü taklidiyle protesto) eylemi yapan 40 grup üyesi gözaltına alınmıştı. Londra’da Avam Kamarası’nı basıp çıplak eylem yapanlar da tükeniş asileriydi.

        Hareketin el kitapçığında blokaj eylemleri için nasıl gruplaşılacak, göz altına alınırken nasıl davranılacak, hepsi yazılı. Eylemlerde maske takmak yasak. 20 Eylül Cuma günü, dünya çapındaki iklim grevinin öncüleri arasında Tükeniş İsyanı.İstanbul'daki buluşma noktası Yoğurtçu Parkı. Greta Thurnberg'in başlattığı iklim için okul grevlerinin daha geniş çaplısı olacak. Sadece öğrenciler değil yetişkinler ve sendikalar da 20-27 Eylül tarihlerinde greve çıkacaklar. Önümüzdeki 7 Ekim’de Londra, Berlin, Paris, New York dahil dünya metropollerinde hayatın felce uğratılması hedefleniyor.

        Extinction Rebellion’un düsturu şiddet içermeyen sivil itaatsizlik eylemleri. Ancak örgütün, kurulu nizama karşı daha sert bir kanadı daha tehlikeli eylemlere yelteniyor. Londra’daki Heathrow Havalimanı’nda üçüncü pistin yapımına karşı çıkan bir grup “Heathrow Pause” sloganıyla drone uçurarak hava trafiğini durdurmaya yeltendi geçen 13 Eylül Cuma günü. Eylem önceden ilan edildi, hareketin kurucularından Roger Hallam dahil 18 kişi tedbir olarak önceden gözaltına alındı. Polisin açıklamasına göre yaşları 19-69 arasındaydı. Eylem günü elektronik karıştırıcılar devreye girince drone’ları kaldıramadılar.

        İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI 40 MİLYAR EURO

        İklim aktivizmi tırmanıyor, siyaset de artık bu baskıcı nabza göre şekilleniyor. Örneğin Almanya’nın öncelikli gündem maddesi iklimi korumaya yönelik önlemler. Frankfurt Otomobil Fuarı’nda yaşanan eylemler konunun aciliyetini ortaya koydu. Fuarı basan eylemciler arasında piyasa ekonomisini protesto edenler de vardı ama esas gövdeyi, otomotiv endüstrisinin karbon emisyon hacmindeki payına itiraz eden Greenpeace’den Extinction Rebellion’a çevreciler oluşturuyordu. 25 bin göstericinin on bin kadarı bisikletliydi. Göstericilerin ulaşımda sıfır emisyon talebi artık SUV üretimine son verilmesini de içeriyordu.

        Mesele zaten hükümetin gündemindeydi ve sızan haberlere göre iklim koruma önlemlerine 2023’e kadar 40 milyar Euro’luk bütçe ayrılması kararlaştırıldı. Bu devasa bütçeyle elektrikli otomobil alımından konutların ısınma sistemlerinin değiştirilmesine bir dizi teşvik uygulanacak. 2030 emisyon hedeflerine ulaşılması için mal ve hizmetlere karbondioksit vergisi gelecek mi, şimdi o tartışılıyor.

        Diğer Yazılar