Papa'dan sorunlu bir "MeToo"
Bir önceki selefinin aynı meydanda, Vatikan’ın Aziz Petrus Meydanı’nda suikast girişimine uğradığı hesaba katılırsa, Papa Fransuva’nın o hiddet dolu huysuz hareketi anlayışla karşılanabilir. Neticede 83 yaşında bir adamın, elini tutmakla kalmayıp bir de ısrarla çekiştiren kadından korkması doğal. Hele 40 yıl önce Papa İkinci Jean Paul’ün Mehmet Ali Ağca’nın silahından çıkan kurşunlarla yaralandığı düşünülürse. 13 Mayıs 1981 günü binlerce kişinin bulunduğu meydanda yürürken kurşunlara hedef olan Polonyalı Papa eliyle kolundan ve karnından yaralanmış, saatler süren operasyon geçirmişti.
Suikast girişiminden sonra da Papa’nın zırhla koruma altına alındığı “Papa-mobil” icat edilmişti. “Devam edemeyeceğim” diyerek inzivaya çekilen Papa 16’ncı Benediktus bırakın Vatikan’ı, dünyayı da öyle dolaştı. Zırhlı modifiye Mercedes-Benz M-Class SUV, Papa’nın gittiği her yere taşındı. Şimdi de halefi Fransuva, Şili’den Litvanya’ya, Peru’dan Myanmar’a ziyaret ettiği her ülkede, farklı imalat Papa-mobil’lerden selamlıyor halkı.
Tabii Aziz Petrus Meydanı artık 40 yıl önceki aynı meydan değil, bazilikaya hayli mesafeli konuşlandırılmış dedektörlerden geçmeden içeri adım atılmıyor. Papa’nın halka yakınlaştığı yortular ve bu yılbaşı gecesi gibi özel durumlarda meydan girişinden itibaren maksimum güvenlik uygulanıyor.
Nitekim sosyal medyaya yansıyan tepkilerde büyük çoğunluk Papa Fransuva’yı haklı buldu; “Esas kadının özür dilemesi lazımdı” diyenler de oldu. Çoğuna göre kadın haddini aşmıştı, pekala Papa’ya zarar vermek isteyen bir fanatik olabilirdi. Dolayısıyla Papa yaşının da etkisiyle ürkmüştü.
Müteveffa Papa Jean Paul, Ağca’yı hücresinde ziyaret etmiş ve affetmişti. O bağışlamayla kıyaslanamaz ama Papa Fransuva da yılbaşı ertesi meydanda toplanan halka yeni yıl dileklerini iletirken alçakgönüllülük gösterip hareketinden ötürü özür diledi. O noktada bıraksa iyiydi ama sözü kadına karşı şiddete getirdi. Anlaşıldığı kadarıyla kendisini “kadına şiddet uygulamış” sayıyordu. Katolik aleminin lideri olarak kadına şiddeti lanetlemesi yerinde tabii. Katolik çoğunluğun yaşadığı Latin Amerika ülkeleri şiddetin tavan yaptığı bir coğrafya. Mesela Şili; şiddete isyanı Las Tesis protestosuyla dünyaya yayan Şili.
NEDAMET GETİREYİM DERKEN…
Papa geleneksel yeni yıl konuşmasında metnin dışına çıkarak irticalen dedi ki; “Kötü örnek olduğum için özür diliyorum. Çoğu zaman sabrımızı kaybediyoruz, ben de dahil. Kadınların bedenleri, sırf kâr amacıyla reklamların, pornografinin kafir altarlarında kurban ediliyor. Kadınlar maalesef biteviye saldırıya maruz kalıyor, dövülüyor, tecavüze uğruyor, fuhşa ve kürtaja zorlanıyor. Umarım yeni yılda kadınlar dünya çapında daha fazla liderlik rolü üstlenirler. Savaşların değil barışın hakim olduğu daha iyi bir dünya istiyorsak, kadınlar onur ve saygınlıklarıyla o dünyanın kalbinde yer almalıdır. Kadınlar vericidir, barış elçileridir ve karar süreçlerinde tam yetkiyle rol üstlenmeleri gerekir.”
Katolik Kilisesi’nde kadınlar rahip olamadığı için tam yetki nasıl sağlanacak belirsiz. Ancak Papa’nın, endüstriyel çarklar içinde kadının fiziksel ve cinsel istismarını eleştirmek için kendi pişmanlığını sıçrama tahtası yapması kaydadeğer. Bu arada Katolik Kilisesi’nin sadece zorla kürtaja değil, kadının kendi rızasıyla kürtaja karşı olduğunu da belirtmek gerek.
Özrün “ben de” kısmına, yani kadınların cinsel tacize karşı slogan sözü “Me too” faslına gelince; erkeklerin kadınlara karşı tahammül gösterdikleri ilahi bir sınavdan geçtikleri ve Papa’nın da hemcinslerine sabır telkin ettiği izlenimi bıraktı. Yani kadına el kaldıran bir Katolik “sabrımı kaybettim” diye günah çıkarınca, uygun bir duayla arınabilecek demek ki.
Belki de din adamlarının uygun içerikte mesaj veremeyecekse kadın haklarına fazla karışmaması gerekiyor. Diyanet’in dijital bağımlısı kocaları uyarma niyetiyle yayınladığı videoda, kadınları çay ve kek hizmetinden ibaret gösterip kaş yapayım derken göz çıkarması gibi.
