Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kum'a giden Şii hacıların bugün hâlâ yasını tuttuğu Fatıma-ı Masume’nin türbesinde dökülen göz yaşları sahicidir. Ayetullahların şehri Kum’da, altın kubbeli o türbede kadınların nasıl hıçkırıklarla sarsıldığını, onların arasına karışıp görünce yeisin sahiciliğine inandım. Yedinci İmam Musa Kazım’ın kızı, Sekizinci İmam Rıza’nın kardeşi olan Hz. Fatıma erdemli bir bilge kişi olarak yüreklerde yer edinmişken, Abbasi zulmü sonucu genç yaşta hastalanıp hayata gözlerini yumar; bir rivayete göre de zehirlenerek öldürülmüştür. İşte Şia hâlâ o acı olayın yasını tutar. Fatıma-ı Masume’nin türbesi, İran’ın Meşhed kentindeki İmam Rıza türbesinden sonra en kutsal mekandır.

        Ve her iki kutsal mekan da bugün tehdit altında. Ahameniş ve Sasani imparatorluklarının son kalıntıları, dünyanın en nadide antik kentlerinden Persepolis’ten İsfahan’ın köprü ve camilerine, Bam şehrinin tamamından Gülistan Sarayı’na Pers ve İran uygarlığının bütün tarih hazineleri gibi tehdit altında.

        ABD Başkanı Trump hiç çekinmeden doğrudan tehdit etti; Tahran’ın, ABD'nin İHA füzesiyle öldürdüğü Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’nin intikamını Amerikan kanı dökerek almaya kalkıştığı takdirde belirlenen 52 hedefin vurulacağını, bunlar arasında kültür varlıklarının da yer alacağını söyledi. İran İslam Devrimi sonrası Tahran’daki elçilikte rehin alınan 52 ABD vatandaşını temsilen 52 hedef seçilmiş.

        Beyaz Saray Danışmanı Kellyanne Conway “İran’da çok sayıda askeri ve stratejik hedef mevcut, bunlar da kültürel alan sayılır” diyerek zevahiri kurtarmaya çalıştı. Ancak Trump, vurulacak 52 hedef arasında “İran kültürü açısından önemli” yerlerin de bulunduğu ısrarını sürdürdü.

        ETNİK TEMİZLİK GİBİ KÜLTÜREL TEMİZLİK

        Trump’ın sadece İran’da değil ABD ve dünyada da büyük tepkiye neden olan bu çağdışı şantajı, aslında bir savaş suçunun da önceden ilanı. Bu tehdit savaş makinesiyle hayata geçirildiği takdirde Trump, ABD’nin de imzası bulunan uluslararası sözleşmeleri ihlal etmiş ve savaş suçu işlemiş olacak. Dahası, Afganistan’da Bamyan’ın devasa Buda heykelini dinamitle patlatarak yerle bir eden Taliban ya da Suriye’nin antik şaheseri Palmira’da tapınak uçurarak büyük hasara neden olan DEAŞ gibi terör örgütleriyle aynı vandal seviyeye inmiş olacak.

        Taliban 2001 yılında Buda heykellerini yerle bir ettiğinde Müslümanı Hıristiyanı’yla bütün dünya bu korkunç vandalizm karşısında tek vücut olup kültür katliamını şiddetle kınamıştı. Taliban yönetiminin başta kadınlar, halka zulmettiği zaten malûmdu ama Bamyan’daki heykel kıyımı, Taliban barbarlığının nişanesi olarak tarihe sayfalarına geçti.

        İran’ın kültür hazinelerinden 22’si UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Dolayısıyla Trump’ın tehdidine karşılık UNESCO’dan uyarı geldi; uluslararası sözleşmeler hatırlatıldı. UNESCO’nun eski direktörlerinden Irina Bokova’nın kültür varlıklarına yönelik saldırıları aynı “etnik temizlik” gibi “kültürel temizlik” ifadesiyle dile getirmesi yeniden gündeme geldi.

        GÜVENLİK KONSEYİ KARARINDA İMZASI VAR

        Tarih nice kültür katliamına sahne oldu; amaç düşman uygarlıkların kültürüyle birlikte tamamen yok edilmesiydi. Romalıların Kartaca’yı topyekün yıkmasından İkinci Dünya Savaşı sonunda müttefiklerin Dresden’i yerle bir etmesine kadar. Amerikan ve İngiliz hava kuvvetlerinin Dresden’i insafsızca bombardımana tutması, tarih kıyımını 20’nci yüzyıla kadar taşıdı. Ve uluslararası topluluk, insanlığın ortak mirası olan kültür hazinelerinin koruma altına alınması meselesine daha ciddi eğilmeye başladı.

        1954’te Lahey’de imzalanan “Silahlı Çatışma Halinde Kültürel Varlıkların Korunması Sözleşmesi” kapsamında kültürel alanlara saldırı savaş suçu kabul edildi. Bu sözleşmeye göre çatışan taraflar, dini veya dünyevi sanatsal ve tarihi değer taşıyan mimari yapılara zarar vermemekle yükümlü kılınıyordu. Cenevre Sözleşmesi’nin 53’üncü maddesi ise halkların kültürel ve ruhani mirası olan hac mekanlarını düşmanca eylemlere karşı koruma altına alıyordu.

        1990’lara gelindiğinde bu sözleşmelerin ne kadar gerekli olduğu, fakat yine de uyulmadığı kanıtlandı. Yugoslavya savaşları patlak verdiğinde Hırvatistan’ın tarihi Dubrovnik kentini yer yer tahrip edildi; Bosna Hersek’te Mimar Hayreddin’in eseri olan Mostar Köprüsü Hırvat topçu ateşiyle yıkıldı. 1566’da inşa edilen köprü, Türkiye’nin 1 milyon dolarlık katkısıyla 11 yol sonra onarılıp yeniden açıldı.

        Sadece iki yıl önce, Mart 2017’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde kabul edilen 2347 sayılı karar tasarısı ise konseyin kültür varlıklarını korumaya yönelik ilk hamlesi oldu. BMGK’nın daimi üyesi olarak ABD’nin de imzası bulunan karar kültür mirası ve kutsal mekanların silahlı çatışmada hedef alınmasını kınıyordu.

        UCM’DEN EMSAL KARAR

        Kültür varlıklarına saldırıyı savaş suçu sayan sözleşmeler uyarınca ilk ceza 2016’da kesildi. Uluslararası Ceza Mahkemesi, Ahmet el Faki el Mehdi adlı militanı Mali’nin Timbuktu kentinde dokuz anıt mezar ile bir camiye saldırıp kutsal yapılara zarar vermek suçundan dokuz yıl hapis cezasına mahkum etti.

        UCM’nin bu emsal kararı bir ABD başkanı için ne kadar geçerlidir, tartışılır.

        ABD’nin 2003’teki Irak işgali sonrası Bağdat Ulusal Müzesi’nin tarihi eser kaçakçılarınca yağmalanması da ABD adına büyük bir utanç vesilesi olmuştu. Ancak en azından Bush Yönetimi o eserleri doğrudan hedef almamış, kültür talanına çanak tutmakla sınırlı kalmıştı kabahati.

        Trump bugüne kadar İran’a yönelik açıklamalarında Tahran rejimiyle İran halkını hep ayrı tutmuş; “harika İran halkının, zalim ve yolsuz rejimin elinde acı çektiğine” dair Twitter cümleleri kurmuştu. Ancak İran’ın kültür varlıklarının hedefte olduğunu açıklaması, artık direkt İran insanının kültürüne hasmane bir tutum anlamına geliyor. Trump, savurduğu tehdidi şu sözlerle meşru kılmaya çalışıyor: “Onların bizim insanlarımızı öldürme hakkı var. İnsanlarımıza işkence etme, bombalı tuzaklarla havaya uçurma hakkı var. Ama bizim, onların kültürel alanlarına dokunma hakkımız yok, öyle mi? Hayır bu işler böyle yürümez…”

        Diğer Yazılar