Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin “Artık tokalaşmıyoruz” dedikten sonra akabinde gayet neşeli bir ruh haliyle yanındaki sağlık yetkilisinin elini sıkması pek viral olunca Hollandalı kültür tarihçisi Herman Roodenburg, tokalaşmanın tarihine ve bugün için anlamsızlığına dair bir makale döşendi. Tarihçinin şahsi fikrine göre anlamsızlığı, tokalaşmanın aşırıya kaçılan yorucu ve “sözde eşitlikçi” bir eylem olmasından kaynaklanıyor ama bu tartışılır, neticede uzmanlık alanı değil. Koronavirüs günlerinde sosyal mesafe gereği her ne kadar el sıkışma, kucaklaşma ve öpüşmeye son versek de, bunların bir gün geri döneceğine bahse giriyor.

        Tarihte kayda geçen ilk tokalaşma M.Ö. 850’de, Asur Kralı Salmaneser III ile Babil Kralı Marduk-zakir-shumi arasındadır. Irak’taki Nimrud antik kentinde bulunan rölyefte tasvir edilen bu el sıkışmayla Babil kralı, kabile saldırılarına karşı yardımcı olan Asur kralına teşekkürlerlerini sunmaktadır… Binlerce yıllık varlığı bu rölyefle tescilli tokalaşmanın kökleri tam bilinmemekle birlikte, en yaygın teoriye göre el sıkışmaktaki amaç ellerde gizli bir silah olmadığını, barışçı niyeti göstermek. Eli sıktıktan sonra aşağı yukarı sallamanın nedeni de kol evlerinde gizli bıçak, hançer varsa onun düşmesini sağlamak.

        Homeros’un İlyada ve Odysseia destanlarında da bir karşılıklı güven teminatı, güven işareti olarak geçer el sıkışma. Antik Yunan mezar taşlarında mevtanın aile bireyleriyle el sıkıştığını gösteren kabartmalar vardır; vedalaşmayı ya da ebedi bağı göstermek adına.

        Hollandalı tarihçi Roodenburg makalesinde bu bahislere girmiyor, bugünkü dostça selamlama maksadıyla el sıkışmanın mucidi olarak Quaker’ları gösteriyor. 17’nci Yüzyıl’da İngiltere’de kurulan ve Dostların Dini Derneği adını alan bu Hıristiyan mezhebinin üyeleri, şapka çıkararak reverans geleneğini eşitlikçi bulmadıkları için tokalaşarak selamlaşıyorlar. Oysa o tarihe kadar el sıkışma dostlar arasında olmaktan çok, barış anlaşmalarının mührüne eşlik eden bir davranış. Kültür tarihçisi Roodenburg da kendi alanı gereği, Hollandalı ressam Bartholomeus van der Helst’in “Münster Anlaşması’nı Kutlayan Amsterdam Muhafızları” tablosundaki tokalaşmayı örnek gösteriyor. 30 Ocak 1648’de imzalanıp Hollanda’nın bağımsızlığını tescilleyen o anlaşma, 30 Yıl Savaşları ve 80 Yıl Savaşları’nı bitiren Vestfalya Anlaşması’nın bir parçasıydı.

        Van der Helst'in tablosundan tokalaşma detayı (1648).

        18’inci Yüzyıl’dan itibaren tokalaşma, ihtilaflı tarafların barışı kutlama maksadını aşarak Quaker’ların da etkisiyle İngiltere’ye yayılıyor. Avrupa kıtasına uzanması 19’uncu Yüzyılı buluyor, fakat biraz garipsenerek. Flaubert’in Madam Bovary’sinde avukat katibi Leon Dupuis veda ziyaretinde elini sıkınca “İngiliz usulü…” diye serzenişte bulunur Emma aşkını açıklamayan genç adama. Rusya’ya da uzanır el sıkışma. Turgenyev’in Babalar ve Oğullar romanında kahramanlar tokalaşır ve öyle bir yeniliktir ki, üstat bu el hareketini Kiril değil, Latin alfabesiyle yazar.

        İşin ilginç tarafı sınıf bilinci yüksek İngilizler, fazla senli benli ve teklifsiz buldukları için el sıkışmaktan pek hoşlanmazlar. Hatta bugün tokalaşmayı “Fransız usulü” bilenleri vardır. Onun içindir ki, Kraliçe Elizabeth’in Belfast’ta eski IRA lideri Martin McGuiness’le el sıkışması çok büyük önem taşır. 2012’de artık Kuzey İrlanda Yönetimi’nin Başbakan Yardımcısı sıfatını taşıyan McGuiness’in kraliçeyle birkaç saniyelik el sıkışması tarihi tokalaşmalar hanesine yazılır. Churchill-Truman-Stalin, Mao ve Nixon, Gorbaçov ve Reagan, Rabin ve Arafat arasındaki tokalaşmalara ek olarak…

        MUANAKA VE MUSÂFAHAYA ARA VERMEK

        Hollanda Başbakanı Rutte’nin kısa zamanlı hafıza gediğine karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan el sıkışmama konusunda gayet dirayetli davrandı. Bunu medya önünde sergilediği gibi koronavirüs uyarılarında da sıkça değindi. Dedi ki; “Dünyada bir koronavirüs salgını var. Şüphesiz ki bizde muanaka (kucaklaşma), musâfaha (tokalaşma) çok çok önemli sünnettir. Bu ara muanaka, musâfaha bunları erteleyelim. Önemli olan gönlümüzden geçendir. Kalbimizden geçendir...” Gönlümüzden geçen, sağ eli kalbin üzerine götürmekle ifade ediliyor.

        Çoğumuzun gündelik lûgatında bulunmayan “musâfaha”İslam Ansiklopedisi'nde şöyle anlatılıyor: “İnsanların genelde dostluk, sevgi, anlaşma, tebrik, bağlılık gibi duyguların ifadesi olarak el sıkışmaları birçok kültürde mevcut bir uygulamadır. Tokalaşmanın Arapça karşılığı olan musâfaha “bir şeyin yan tarafı” anlamındaki safh kökünden türemiştir. Tokalaşmada eller karşılıklı avuç içleri birleşecek şeklinde tutulduğundan buna musâfaha denilmiştir. Selâmlaşmanın bir parçası sayılan tokalaşma Hz. Peygamber’in sünnetinde yer alan âdâb-ı muâşeret kaidelerindendir. İslâm kültür tarihinde tokalaşmanın çok eskiden beri var olduğu belirtilir ve ilk tokalaşma âdeti Hz. İbrâhim’e dayandırılır (Fâkihî, III, 221). Alışveriş esnasındaki tokalaşma veya elleri hızlıca birbirine vurma âdeti “safka” kelimesiyle ifade edilir.”

        Erdoğan “Bunları erteleyelim” diyor, günün birinde kucaklaşma da tokalaşma da geri dönecek belli ki.

        DÜNYANIN YARISI YANAKTAN ÖPÜYOR

        Peygamber’in sünnetinde olmayan yanaklardan öpmeyi ne yapacağız peki? Koronavirüs ortamında sosyal yakınlaşmaların en tehlikelisi olduğu için çoktan bıraktık. Aslında direkt öpmekten çok havaya öpücük kondurulur çoğunlukla ama fazlasıyla yakın bir temas olduğu kesin. 2009’da domuz gribi H1N1 salgını sırasında Fransa’da birçok kurum “la bise” dedikleri yanaktan öpmeyi yasaklamıştı. Geçiciydi tabii. Yoksa bugün Fransızların bazı bölgelerde art arda beş kez olmak kaldıyla, iki yanaktan öpmelere doyamamaları üzerine bu kadar muhabbet olmazdı. Özellikle Amerikan medyasında iki yanaktan öpmenin tuhaf bir adet olduğu üzerine uzun uzadıya yazılar çıkıyor ve biraz da bilgisizlikte salt Fransız adeti sanılıyor. Fransa Sağlık Bakanı Olivier Veran’ın bir gazetecinin sorusu üzerine “la bise”i yeniden yasakladıklarını açıklamasının da katkısı olsa gerek.

        Oysa dünyanın yarısı birbirini yanaklardan öpüyor; Uzakdoğu ve Anglosakson kültürü dışında Avrupa’dan Latin Amerika’ya, Balkanlar’dan Ortadoğu ve Afrika Boynuzu’na çok geniş bir coğrafyada iki yanaktan öpüyor insanlık. Bu adetin tarihi kökeni de Antik Roma’ya dayandırılıyor. Romalılar, Galya’yı işgal ettiğinde hem yanaklardan öpmeyi hem de bunun dildeki karşılığını getiriyor. Fransızca “baiser” (öpücük) sözcüğü, Latince “basium”dan türüyor. Tarihçilere göre aristokratlar arasındaki yanaklardan öpme adeti 14’üncü Yüzyıl’da veba salgınıyla birlikte son buluyor. Ta ki yaklaşık yüz yıl önce yeniden başlayana kadar. Bu da demokratikleşmeyle bağdaştırılıyor.

        Çin ve Güney Kore’nin koronavirüsle mücadelede başarıları övülüyor ya, belki de sosyal iletişimi insanlığın yarısı gibi yakın temasla icra etmedikleri içindir. Çinliler de el sıkışır ama esas geleneksel selamlaşma karşılıklı eğilmeye dayanır, tıpkı Kore ve Japonya’da da olduğu gibi. Tayland ve Hindistan’da avuç içleri dua eder gibi bastırılarak eğilmek suretiyle yapılan selamlaşmanın da bulaşı tehlikesini azalttığı kesin.

        Diğer Yazılar