Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Beyaz Saray, George Floyd için adalet isteyen protestocuların kuşatması altındayken Lafayette Park’ı yürüyerek geçip kiliseye giden Donald Trump, bu gözüpek davranışı nedeniyle taraftarlarınca pek övüldü. Irkçılığa başkaldıran kitle gayet barışçı göründüğü halde gaz ve plastik mermiyle dağıtılıp yol açılmıştı ama olsun, “Bugüne kadar hiçbir başkan, (argo tabirle) bu cesareti gösterecek kadar yürekli olmadı… Umut, korkuya galip geldi” diye alkış tutuldu sosyal medyada.

        Fakat bugüne kadar kutsal kitabı o şekilde tutulan başkan da görülmemişti. “Çocuğu olmayanların bebek tutması gibi tutuyor” diye yorumlayanlar oldu. Meydan okuyan beden diliyle İncil’i kaldırıp, pasaj okumadan kilise önünde dikilen Trump, gazetecilerin “O sizin İnciliniz mi?” sorusunu kaçamak yanıtladı; “Bir İncil” demekle yetindi. Fakat dindar muhafazakar çevrelerde, İncilin o İncil olduğu algısını yaratmaya çalıştığı izlenimi doğdu. Trump’ın ta 2016 başkanlık kampanyasında gösterip, ara ara “en sevdiğim kitap” diye bahsettiği ve başkanlık yeminini ederken Lincoln İncil’i üzerine koyarak el bastığı kitap mıydı acaba?

        Kitap ilk kez 2016’da bir kampanya videosunda ortaya çıktı. Trump, evanjelistlere destekleri için teşekkür edip “sizi asla hayal kırıklığına uğratmam” diye teminat verirken annesinin mezuniyet hediyesi olan İncili gösteriyor, ilk sayfadaki yazının da annesine ait olduğunu belirterek “Bakın buraya adımı, adresimi yazmış” diyordu. Fakat kitabın esas kerameti, İskoçyalı mübarek büyük teyzelerin yadigarı olmasıydı. İskoçya’nın Lewis adasında dünyaya gelen annesi Mary Anne MacLeod’un teyzeleri Peggy ve Christine Smith birer dini adanmışlık timsaliydi.

        AHIRDA DUA SEANSLARIYLA GELEN UYANIŞ

        Bazı televizyon vaizleri ve Trump’ın ruhani rehberi evanjelist papaz Paula White'ın anlattığı hikayeye göre, bundan 70 yıl kadar önce bu iki kadının dualarıyla bir cemaat uyanışı yaşanmıştı. Kadınların biri 82, diğeri 84 yaşındaydı; birinin gözleri görmüyor, diğeri omurga hastalığı yüzünden topallıyordu. Yaşadıkları küçük kır evi kiliseye hayli uzaktı, gidecek halleri yoktu. Günlerini dualarla geçiriyor, dinden uzaklaşan kullarının kiliseye dönmesi için tanrıya yakarıyorlardı. Genç kuşağın seküler hayatı tercih ederek kiliseden kopması kahrediyordu iki kardeşi.

        Günün birinde Peggy’nin gördüğü rüya sayesinde ikisine birden malum oldu; bir uyanış yaşanacak ve insanlar imana gelecek kilise yeniden dolup taşacaktı. Ada papazına anlattılar ve onun da yardımıyla haftada iki gece bir ahırda bazı inananlar ve diğer yörelerden gelen papazlarla birlikte dua seansları düzenlendi. Duncan Campbell adlı evanjelist papazı Edinburg’dan getirip vaaz etmesini de sağladılar. Sonunda yaşlı kadınların niyazı gerçek oldu ve uyanış başladı. 1949-1952 yılları arasında geniş kitleler bir aydınlanmayla dine döndü, teyzelerin yaşadığı Lewis adasının da dahil olduğu Hebrides Adaları’ndaki kiliseler müminlerle doldu taştı.

        Smith kardeşlerin yeğeni Mary Anne 1930 yılında henüz 18’indeyken New York’a gitmiş ve orada kentin gözde bekarlarından Frederick Trump ile tanışıp evlenmişti. Teyzeler, bu dünyadan göçerken evdeki incili yeğenleri Mary Anne’e bırakmışlardı. Bugünün evanjelistlerine göre o incil “Uyanış İncili’ydi” ve şimdi Trump eliyle Oval Ofis’e kadar gelmesi, ABD’deki bir uyanışı da müjdeliyordu.

        REKLAM

        OVAL OFİS’TE DEĞİL İNCİL MÜZESİ’NDE

        Hebrides ya da Lewis Uyanışı denilen vaka gerçek olsa da hikayede bazı tutarsızlıklar var. Uzman görüşlerine göre teyzelerin verdiği İncil, uyanış yıllarından sonraki bir baskı. Trump’ın annesindeki İncilin standart Amerikan versiyonu olabileceği yönünde bir tahmin de var ki, o baskının İskoçya’dan gelmiş olmasına imkan yok. Ayrıca Oval Ofis’te değil, 21 Ocak 2017’deki başkanlık yemin töreni sonrası İncil Müzesi’ndeki yerini aldı. Dolayısıyla ruhani liderleri dehşete düşüren kilise önündeki Trump şovda gördüğümüz İncil de aynı İncil değil. Kitabın cildi, diğerine göre daha yeni zaten.

        Din adamları Trump’ın propaganda atağına karşı zehir zemberek açıklamalarda bulundular ama evanjelistler açısından önemli bir sorun teşkil etmeyebilir. Çünkü onlar, Trump’ın aslında dindar olmadığını zaten bilerek işlerine geldiği için destekliyorlar; kendi cephelerinden olan Başkan Yardımcısı Pence’in varlığı ve nüfuzu yetiyor. Hıristiyan vahyine dair malumatı olmadığı açıkça görünen Trump’ı kendilerinden biri olarak değil, kendilerinden yana gördükleri için destekliyorlar. Trump inançla pek alakası olmadığını kaç kez açık etti. Bir seferinde “En sevdiğiniz ayet hangisi?” sorusuna yanıt veremedi. Komünyon törenini “benim küçük şarap ve krakerim” diye andığı gibi Aziz Pavlus’un Korintlilere ikinci mektubu için “İki Korintli” dediği vaki. Tanrıdan hiç af dilemediğini de söylemişti.

        “AZİZ YUHANNA VE PAPA BÖYLE YAPMAZDI”

        Demokratik haklarını kullanarak sadece adalet ve barış isteyen kitleleri “çapulcular” diye niteleyip kaba kuvvete başvurmayan Demokrat valilere çemkirerek, “Ben kanun ve düzen başkanıyım” sözüyle sertlik yolunu seçen Trump’a siyasetin yanı sıra inanç cephesinden gelen eleştiri ve kınama açıklamaları bitmiyor. Hemen bütün kilise ve mezhep mensubu ruhani liderler, bu tavrın şiddeti körükleyeceği görüşündeler. Kimilerine göre Trump’ın İncil’i propagandaya alet etmesi “müstehcen” bir tavırdı, kutsal kitabı öyle tutacağı yerde içindekileri okuması gerekirdi. St. John’s Kilisesi’nin önünde poz veriyordu ama, kiliseye adını veren Aziz Yuhanna’yı hiç tanımıyordu. Yuhanna İncil’i “Başlangıçta söz vardı…” diye başladığına göre Trump da ırkçılık ve nefret kültürüne karşı barış ve adaleti savunan bir çift söz edebilirdi.

        Fakat bu kınama dalgası sanki hiç olmamış gibi Trump, Melania’yı da alıp Papa İkinci Jean Paul anıtına da gitti ertesi gün; bir nevi türbe ziyaretinde bulundu. Washington Katolik Başpiskoposu Wilton Gregory’nin tepkisi sert oldu. Bu göreve gelen ilk siyah olan başpiskopos Gregory, hiçbir Katolik yapının dini prensipleri ihlal eden kötü niyetlere alet edilemeyeceğini belirterek dedi ki; “Aziz Papa, insan hakları ve onurunun ateşli bir savunucusuydu. Hiç şüphesiz bir ibadet ve huzur mekanının önünde poz vermek uğruna o insanların gaz ve diğer caydırıcı unsurlarla susturulup dağılmasına ya da sindirilmesine göz yummazdı…”

        Diğer Yazılar