Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Beyaz Saray’ın Gül Bahçesi’nden hatırladığım ilk olay, Ronald Reagan’ın konuşma yaparken uçak gürültüsüne kafası bozulup “Yok mu bir Stinger” demesiydi. Soğuk savaşın zirve günlerinde yakışıksız kaçan münasebetsiz bir espriydi; çünkü Sovyetler Birliği işgali altındaki Afganistan’da mücahitler Moskova’nın Antonov’larını, ABD’nin verdiği omuzdan atılan Stinger füzeleriyle düşürüyordu.

        1995 yılında İsrail ile Ürdün arasındaki barış anlaşması da Gül Bahçesi’nde imzalanmıştı. Clinton’ın, Monica Lewinsky ile ilişkisini itiraf edip özür dilediği ve azil sürecinin sonuçlarına katlanacağını açıkladığı yer de Gül Bahçesi’ydi. ABD başkanlarının önemli açıklamalar için, kimi zaman da konuk liderlerle birlikte medyanın karşısına çıktığı, Şükran Günü’nde hindileri affettiği, resepsiyonlar verdiği Gül Bahçesi’nde düğün bile yapılmıştı. Nixon’ın kızı Tricia o bahçede evlenmişti.

        İlk kez 1913’te Başkan Wilson’ın eşi Edith Wilson tarafından düzenlenen Gül Bahçesi, geleneksel olarak başkan eşlerinin eline teslim edilmiş ve Jacqueline Kennedy bahçeye son halini veren first lady olmuştu. Rachel Lambert Mellon’un dizayn ettiği bahçe mevsimine göre rengarenk gülleri, laleleri ve pembe beyaz çiçek açan kiraz ve elma ağaçlarıyla çılgın bir renk cümbüşünü yansıtıyordu.

        Yaz başında Melania Trump, bahçede yeni düzenleme yapıldığını duyurdu; Trump’ın resmen başkan adayı ilan edildiği Cumhuriyetçi Parti Ulusal Kongresi’ne yetiştirilecek ve first lady (dünkü 25 Ağustos) konuşmasını bahçenin yeni ikliminde yapacaktı. Melania Trump renovasyonu açıkladığında, “şu pandemi döneminde bahçeye para harcamanın ne lüzumu var” tarzı eleştirilere hedef olmuştu. Fakat bahçe tamamlanıp fotoğrafları paylaşılınca bahçenin yeni stilinin felaketi konuşulur oldu.

        Ağaçlar yerinden sökülmüş, Oval Ofis ve Batı Kanadı’nın baktığı perspektifte alabildiğine çıplak bir çim saha açılmış, kenardaki geometrik dizayn tarhlara da mostralık beyaz güller serpiştirilmişti. Medya ve sosyal medyadaki en iyi niyetli eleştiriler, ortaya çıkan görüntünün Fransız bahçesini andırması bakımındandı.

        Burada hemen, o çok beylik kıyaslamayı hatırlatmak gerekiyor: İngiliz bahçesi kalenderdir, resmiyetten uzak doğayla kucaklaşmadır. Fransız bahçesi ise insanın doğaya hükmetmesi, simetrik ve disiplinli bir düzenle doğayı dize getirmesidir. Bahçeyi saray ve şatoların mimarisine entegre edip, o saray ya da şatoların efendilerine her köşeyi görebilecekleri geniş bir görüş sahası açar. Dolayısıyla boylu poslu ağaçlar yerine bodur cinsler serpiştirilip, yürüyüş yolları ve çiçek tarhları mükemmel bir geometriyle dizayn edilir.

        Bu bahçe stillerinden tabii ki ikincisi Trump’ın ruh hali ve yönetim biçimine daha uygun. Doğayla kucaklaşma hissi veren dağınık düzen çiçek ve ağaçlar gidince geriye kalan ruhsuz çim saha, nebatın bariyer teşkil etmediği, her köşeye hakim olabileceği geniş bir görüş alanı açıyor Trump’a. Bu düzen Versailles Sarayı’nda monarşinin hayatta olduğu zamanlara ve Kral 14’üncü Louis’ye atfedilen “Devlet, benim!” sözüne göndermelerle eleştiriliyor.

        Kireçtaşından yürüyüş yolları da döşenen Gül Bahçesi’nde bütün yollar iktidar koltuğuna, Oval Ofis’e çıkıyor ama orası sarayın taht odası değil, oturan da kral değil! Bahçede kadınca bir dokunuş asla hissedilmediği için yeni dizaynın Melania’dan çok Trump’ın “emperyal başkanlık” hayallerinin eseri olduğuna kanaat getiriliyor. Beyaz Saray, minyatür bir Versailles’ya dönüşüyor. 14’üncü Louis’nin ünlü bahçe mimarı André Le Nôtre de esas tasarımcı oluyor.

        REKLAM

        Peysaj mimarı Perry Guillot’ya teslim edilip özel bağışlarla finanse edilen yeni düzenlemenin maliyeti bilinmiyor. Ancak pandemi ortamında israf olarak görüldüğü kesin.

        “BURADA ÖLDÜRÜLEN DEMOKRASİ YATIYOR”

        Melania Trump’ın Twitter’dan gururla paylaştığı fotoğraflarda Gül Bahçesi’nin soğuk ve çıplak halini görüp kabristana benzetenler çoğunlukta. Sadece şekil değil, ruh bakımından da şunları yazıyorlar:

        “Burada Donald Trump’ın demokrasimizle birlikte öldürdüğü Amerikan halkı yatıyor…”

        “O gülleri, kocanın pandemide yüzüstü bıraktığı 175 Amerikalının mezarlarına koyun…”

        Melania, “Jackie’nin yarattığı esere ihanetle” suçlanırken, zamanında üzerinde fazla giysi olmadan pozlar verip sonra büyük balık tutmuş bir yabancı (Sloven asıllı) olduğuna kadar varıyor tepkiler. Tarihin imha edildiğini, hem de “pandemide 30 milyon Amerikalı yiyecek yemek bulamazken milyonlarca dolar harcanarak” güzelliklerin yok edildiğini söylüyor kimileri.

        Daha alaycı takılanlar Trump’ın tek aşkı golf sahasını o koskoca çim alan ve golf topu gibi beyaz güllerle Beyaz Saray’a da taşıdığını, Gül Bahçesi’nin artık “19’uncu delik” olduğunu yazıyor. Moskova’daki Gorki Park’a benzetenler de var. Huffington Post’un global yönetmeni Howard Fineman ise bahçenin Trump ailesinin elinde “Neo-faşizmin resmi geçit alanına dönüştüğü” mesajını atıyor. Fox News’tan “First lady’ye saldırı var” tepkisi geliyor.

        Gül Bahçesi’nin dönüşümü, muhafazakarların muhafazakarlık anlayışını da ele veriyor; var olanı muhafaza etmek yerine kendi damgalarını vurma ihtirasını!

        Diğer Yazılar