Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sorunun yanıtı aslında çok açık. Çocuk Koruma Kanunu’na göre 18 yaşını doldurmamış her birey çocuktur, daha erken yaşta ergin olsa bile. O halde henüz evlenecek yaşa gelmemiştir, 18’inden önce yapılan her evlilik erken evliliktir.

        Yasa evrensel ölçülerde 18 bariyerini koysa da algı farklı, hele erkek algısı. BM Kadın Birimi’nin (UN Women) geniş kapsamlı araştırmasının sonuç raporuna göre Türkiye’de erkeklerin yüzde 25’i, kız çocuklarını en fazla 15 yaşına kadar çocuk sayıyor. Raporun konusu olan “Çocuk yaşta erken ve zorla evlilik” (ÇEZE) olgusunun zeminini büyük ölçüde işte bu algı döşüyor. Erkeklerin yüzde 10’u ergenliğe giren kız çocuklarının evliliğe hazır olduğunu düşünüyor, aynı zihinlerde bunun oğlan çocukları için geçerliliği yüzde 2.5 düzeyinde.

        Çalışmadan elde edilen verilere göre erken evlilikte kız çocuğunun ailesi için “namus ve namusun korunması” başat değer. Oğlan çocuklarının erken evlendirilmesinde “günaha girmemesini sağlamak” öne çıkıyor. Kız çocuklarında “ekonomik yük” faktörü ve “evde kalmışlık” algı ve yargısı da etkili oluyor.

        REKLAM

        OLGUNLAŞMA: BİR “ADET” TALİHSİZLİK

        Erkeklerin yüzde 25’indeki algının temel nedeni tamamen biyolojik, psikoloji hak getire. Kız çocuk regl mi oldu, araştırmada tespit edilen yüzde 10’luk erkek algısında demek ki evliliğe hazır. Adet görmek bir “olgunluk” kriteri sayılıyor. Oğlan çocuklarında bu tür bir fizyolojik değişimden hiç söz edilmiyor. Bu algı kız çocuklarının erken olgunlaştığı ve erken evliliğe hazır olduğu sonucunu doğuruyor.

        Tabii toplumsal cinsiyet rolleri ve klişeler de bu inanışa katkıda bulunuyor. Yasal reşit sayılma yaşı ve evrensel bir insan hakkı olarak çocuğun çocukluğunu yaşama hakkına ilişkin farkındalık söz konusu değil. Kadının temel rollerinden biri “annelik” olarak görüldüğü için, anne olma yetisini kazandığı an kız çocuğu “olgunlaşmış” sayılıyor. Erkeklere düşen temel rol ise ev geçindirmek. Bu rol fizyolojik değişimden çok sosyoekonomik değişime bağlı olduğundan, oğlan çocuğunun olgunlaşma yaşı kız çocuğuna göre daha geç görülüyor.

        Araştırmanın detaylarına bakınca “kız çocukları sanki ömür boyu olgunlaşma merhaleleri geçirmek üzere dünyaya gelmişler” hissine kapılıyor insan. Kız çocukları regl olunca “olgun” yaftasını yemekle kalmıyor; katılımcılar arasında erken evlenmenin kız çocuklarını “olgunlaştırdığını” söyleyenler çıkıyor; “Çocuklarıyla ve ev işleriyle meşgul olup ‘dışarıdan elini eteğini çekerek’ olgunlaşıyorlar…”

        Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin rolü, erken yaşta evlendirilen çocuğun evinde erkeğin karar alıcı olduğu ataerkil düzenle başlıyor. Araştırmadaki tespitlere göre bir kadında olması gereken üç önemli özellik: İyi huylu olmak, iyi anne olmak ve iyi ev kadını olmak!

        REKLAM

        Peki kadın ve erkeğin karakter özellikleri? Kadın = yardımsever, cefakar ve duygusal. Erkek = Güçlü, cesaretli ve mesafeli. (Bu kabul sadece erkeklere ait değil, kadınlar tarafından da normalleştirerek yerleşik hale getiriliyor.)

        Toplumsal cinsiyet ve erkeklik temalı sorulardan birinde kişilerin en yüksek düzeyde katıldıkları iki önerme:

        1 - Kadınlar tabiatları gereği erkeklerden daha güçsüz ve duygusaldır.

        2 - Kadın gerektiğinde kocasına karşı sessiz kalmayı bilmelidir.

        YASALARDAKİ TUTARSIZLIK

        Toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden yanlış yargılar bir yana, yasaların kafa karıştırıcılığı da yok değil. Çocuk Koruma Kanunu 18 yaş sınırını koyduğu halde, Medeni Kanun’a göre asgari evlilik yaşı 17; hatta istisnai durumlarda mahkeme kararıyla 16. 2002’de Medeni Kanun’da yasal evlilik yaşının 17 olarak yürürlüğe girmesine dek yasal evlilik yaşı kadınlar için 15, erkekler için 17’ydi. Ancak bu eşitlik, iki cinsiyeti eşitlemiyor. Kadınları daha az dezavantajlı kılmıyor. ÇEZE nedeniyle okula devam edemeyen kız çocuğu oranı yüzde 19, oğlan çocuklarında bu oran yüzde 10.5.

        Erken evlilik için dini nikahın istismar edildiğini de vurgulayan rapor Türk Ceza Kanunu’ndaki önemli bir soruna işaret ediyor. TCK’da çocuk evliliklerini engellemek için doğrudan uygulanan herhangi bir yaptırım yok. Mesele sadece çocuğun cinsel istismarı bağlamında ele alınıyor ve suçlular ancak 15 yaşından küçük çocukların istismarı şikayet etmeleri halinde cezalandırılıyor. Şikayet hakkının çocuğa verilmesi çocukların tehdit ve baskı altında bu haktan yararlanmalarının önündeki en büyük engellerden biri. On beş yaşında veya daha küçük kız çocuğuyla evlenen kişiler çocuğun cinsel istismarı kapsamında, çocuğun ebeveynleri ise suça ortaklıktan yargılanıyor.

        Araştırmadaki katılımcıların yüzde 18.1’i ÇEZE’nin bir cezası olmaması gerektiğini düşünüyor.

        REKLAM

        DÜNYADA 70 BİN ÇOCUK ÖLÜYOR

        Peki çocuk yaşta evlilikte mesele sadece cinsel istismardan mı ibaret? UNICEF raporuna göre dünya çapında çocuk yaşta evlenen kadınların sayısı 650 milyon. Son 15 yılda, tüm evlilikler içinde çocuk evlilikleri dörtte birden beşte bire inmiş, ancak sayı oldukça fazla.

        Evrensel kabul gören verilere göre çocuk yaşta evlendirilen kız çocukları beden ve ruh sağlığı açısından ciddi zarar görüyor, örseleniyor. Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF’e göre her yıl 70 bin kız çocuğu, bebek bakmanın yükünü taşıyamadığı için can veriyor. Hamile kalan kız çocuklarının yetişkin kadınlara kıyasla doğum sırasında ölüm ve doğum kaynaklı sağlık sorunları yaşama oranı daha yüksek. Erken evlendirilen kız çocuklarında cinsel hastalık ve şiddete maruz kalma oranı da yüksek.

        BM Kadın Birimi raporu “ÇEZE yalnızca kız çocuklarını etkileyen bir pratik değildir” diyor, Oğlan çocukları da kız çocukları gibi, sosyal çevresinden ve arkadaşlarından koparılarak zorla evlendiriliyor, ailenin sorumluluğunu üstlenmeleri bekleniyor. Böylece geleneksel erkeklik rolleriyle koşut olan evi geçindirme, aileye sahip çıkma gibi sorumluluklar erken yaşta bu çocuklara yükleniyor.

        Araştırmaya kırılgan gruplardan Geçici Koruma Altındaki Suriye Vatandaşları (GKASV) da dahil edilmiş. Suriyeli kız çocuklarının insan ticareti, fuhuş, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, yasa dışı çok eşli evlilikler ve kontrol edilemeyen aile planlaması gibi sorunların öznesi haline getirilmesi toplumun en yakıcı sorunlarından biri olarak tarif ediliyor.

        Raporda iyimser görüşler de var: “Verilerin ayrıntılı okuması yapıldığında, geleneksel yaklaşımların dönüşmesi ve sınırlarının zorlanması halinde tarafların üstlendiği sorumluluklar ve yüklendiği rollerin de değişeceği ve böylece ÇEZE’nin önlenmesi için bir yol haritası oluşturulabileceği görülmektedir…” Erkek ve erkek değerlerini analiz ve yol haritasına dahil etmek kaydıyla.

        Raporda da belirtildiği üzere çocuk haklarına yönelik ilk adım 1924’te, çocukları sömürü ve istismara karşı koruyan Cenevre Deklarasyonu’yla atılmıştı. Sonra 1948’te BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde çocukların özgürlük ve eşitliği doğuştan gelen hak kabul edildi. Ardından asgari evlilik yaşına dair sözleşmeler, 1979’da “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Konvansiyonu” (CEDAW), 1989’da Çocuk Hakları Konvansiyonu geldi. Türkiye’nin 1 Temmuz 2021 itibariyle terk edeceği kadına karşı şiddetin önlenmesine dair İstanbul Sözleşmesi de zorla evlendirme bakımından çocuk haklarını koruyordu.

        Bu kronolojiye 1929 yılında 23 Nisan'ın Çocuk Bayramı olarak kabul edilmesini de eklemek gerekir; 18’ini doldurmamış herkesin geçmiş bayramı kutlu olsun

        Diğer Yazılar