Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        “ABD’li çiftin Ukrayna’da taşıyıcı anneden dünyaya gelen ikizleri savaşın ortasında mahsur kaldı” tarzı, dramatik kurgulanmış hisli haberlere rastlıyorum.

        Başlıklara aldanmayın; hiçbiri tek başına ‘film gibi hikaye’ değil. Çünkü o bebeklerin ve hikayelerin yüzlercesi var. Çünkü o hikayelerin ardında küresel kapitalist sisteme dayanan ağır bir sömürü düzeni var. Özellikle Ukrayna’nın kriz bölgesi Donbas’taki yoksul kadınların çaresizliği üzerinden nemalanan organize bir ticaretin ürünü o bebekler.

        Şimdi ABD’den Çin ve Avrupa ülkelerine, hatta belki Türkiye’ye, yüzlerce çiftin taşıyıcı anne karnındaki bebekleri bombalar altında dünyaya geliyor. Ya da dünyaya gelmek için gün sayıyor. Kim bilir belki de sığınaklarda doğan bebeklerden bazılarının genetik anne ve babaları çok uzaklarda, bambaşka ülkelerde. İşte Alman ya da Amerikan medyasında taşıyıcı anneye emanet bebekleri için endişelenen ailelerin duygulu hikayeleri yayınlanıyor.

        Ya da “emanet embriyoları” diyelim. Kolay değil, kendi dondurulmuş embriyolarıyla transfer + taşıyıcı anne hizmeti için üreme kliniği adı altındaki acentelere 40 bin Euro ödemişler. Donörden yumurta bağışıyla yapay döllenme + taşıyıcı anne garantili paket programın bedeli ise 50 bin Euro’yu buluyor. Paket program sona erdiğinde taşıyıcı anne çocuk üzerinde hiçbir hukuki hak iddia edemiyor; bebeği sipariş veren çift anne ve baba olarak kayda geçiyor, bebeğin doğum sertifikası ve pasaportuyla birlikle ülkelerine uçuyorlar.

        REKLAM

        Derken, hiç hesapta olmayan bir savaş patlıyor ve dünyaya gelen bebeklerini almak için Ukrayna’ya gidiş yolları çatallanıyor.

        Tanıtımlarında, çocuksuz çiftleri mutlu sona ulaştırmak gibi ulvi bir görevi yerine getirmeleriyle övünen klinikler, YouTube ve Facebook’ta savaş bebeklerinin güvende olduğuna dair videolar yayınlıyor. Üzerinde hayli çalışılmış videolar. Ağır silahlı korumalar Görevimiz Tehlikevari bir aksiyon müziği eşliğinde yeni doğanları hastanelerden alıp, artık neresiyse güvenli bölgelere taşıyorlar.

        Kliniklerden birinin web sitesinde hafif çeviri kokan şu Türkçe not var: “Uluslararası klinik BioTexCom çalışmalarını durdurmaz ve savaş zamanında doğan çocukların güvenliğini sağlar. Kliniğin başhekimi, tüm bebekleri Kiev’deki doğum hastanelerinden bizzat alır ve meslektaşlarıyla birlikte güvenli bir yere ulaştırır. Tüm çocuklar güvende, kliniğin hemşireleri 7/24 yanlarında, yeterli miktarda gerekli yiyecek, giyecek ve ilaçlar var. Bütün çocuklar kendilerini iyi hissediyor ve yakında ailelerinin yanında olacaklar.”

        Aynı firma işgal başladıktan sonra taşıyıcı anneleri yurt dışına çıkarma girişimlerine karşı uyarıda bulunmuştu. Çünkü yasadışı. Şu an taşıyıcı annelerden kaç bebeğin dünyaya geldiği ve Ukrayna’da mahsur kaldığı belli değil.

        Tamam bebekler güvende olabilir. Peki ya genetik bağı olmayan bir çocuğu taşıyarak hayatını tehlikeye atan kadınlar? Herhangi bir komplikasyon halinde sağlık güvencelerinin olup olmadığı belli değil. Acentelere ödenen paranın üçte birini ya da dörtte birini alıyorlar. Onlar daha iyi bir hayatı, bir hastalık ya da operasyon nedeniyle hamilelik şansı olmayanlar ise mutlu bir aileyi düşlüyor. Bu uluslararası ticaretten kârlı çıkanlar ise aracı firmalar oluyor.

        REKLAM

        VittoriaVita adlı acentenin açıklamasına göre henüz doğum yapmamış taşıyıcı anneler de “ülkenin güvenli bölgelerinde”, tıbbi ve psikolojik bakımları yerinde. Acentenin web sitesinde verilen bilgiye göre Kiev, Harkov, Odessa ve Dnipro’daki 30’dan fazla tüp bebek merkezinde 12 bini aşkın çocuk dünyaya gelmiş.

        “MATER SEMPER CARTA ES”

        Taşıyıcı annelik Türkiye’de olduğu gibi dünyanın birçok ülkesinde yasak. Ancak Ukrayna’nın yanı sıra Gürcistan’da, Hindistan, Meksika ve ABD’nin bazı eyaletlerinde yasal. Tayland da taşıyıcı anne merkezlerinden biriydi, ancak 2014’teki darbeden sonra cunta tarafından engel getirildi.

        Ukrayna’da yabancılara taşıyıcı annelik hizmeti yasal koruma altında, ancak Ukraynalı kadınların gay çiftlerle bekarlar için çocuk doğurması yasak. Bu nedenle eşcinsel erkeklerin taşıyıcı anne için başvurduğu yer nispeten hesaplı Meksika oluyor. Gürcistan yasaları ise Ukrayna’ya göre daha esnek. “New Life Georgia” adlı firma yine aynı çeviri diliyle hizmetlerini şöyle tarif ediyor:

        “Taşıyıcı annelik ne yazık ki, çoğu Avrupa ülkesinde yasaklanmıştır. Her insanın, coğrafi konumlarına bakılmaksızın hayal ettikleri aileye sahip olmayı hak ettiğine inandığımız için, New Life Georgia, tüm dünyadaki yaşamın her kesiminden insanlara hizmet sunmaktan mutluluk duyuyor. Yasal olarak evli çiftlere hizmetlerimizi sunabiliyoruz; ancak ebeveynlik sadece belirli bir grup insanla sınırlı olmamalıdır. Her bireyin ebeveyn olmak hakkında aynı haklara sahip olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle Güney Doğu Asya, Meksika, Avrupa ve Kenya’da bulunan iştiraklerimize bekar olan aday ebeveynleri yönlendirebildiğimiz için heyecanlıyız.”

        Taşıyıcı anneleri doğum öncesi yurt dışına çıkarmak mümkün değil. Ukrayna yasası engel teşkil ettiği gibi, embriyo veren çiftlerin kendi ülkelerinde başka anneden doğacak bebek üzerinde hak iddia etmesi zor.

        Türk hukukuna göre imkansız. Roma Hukuku’ndan aynen aktarılmış olan “mater semper carta es – anne her zaman bellidir” ilkesinden hareketle, çocuk ile doğumu yapan kadın arasındaki soy bağı çocuğun doğumuyla birlikte kuruluyor. Doğuran kadın ile çocuk arasında genetik bir bağın olmaması ve taşıyıcı annelik gibi bir düzenleme yok. Bu nedenle taşıyıcı anne olarak Türkiye’de doğum yapan bir kadının çocuğu hakkında aksine bir soy bağı iddiası hiçbir şekilde mahkemeye taşınamaz. Fakat taşıyıcı anne bir yana, yapay döllenmede başka kadına ait yumurta hücrelerinin kullanılması genetik bağ bakımından sorun teşkil ediyor.

        REKLAM

        Yumurta - embriyo bağışı ve taşıyıcı annelikle yapay döllenme tekniklerinin geliştirilmesi üzerine Almanya da 1997 yılında “mater semper carta es” ilkesini Medeni Kanun’a dahil etti; “Çocuğun annesi, onu doğuran kadındır” hükmü eklendi. Bu nedenle Ukraynalı taşıyıcı anneleri yurt dışına çıkarma girişiminde bulunamıyorlar. Çocuklar Almanya’da dünyaya geldikleri takdirde evlat edinmek için zorlu bir süreç çıkacak karşılarına.

        Küresel taşıyıcı anne pazarını düzenleyen uluslararası bir anlaşma yok. Bu nedenle, aynı 1993 tarihli Ülkelerarası Evlat Edinme Sözleşmesi gibi bir düzenleme için uğraş veriyor bilim insanları, aktivistler. Türkiye’nin de imza koyduğu ve 2004’te yürürlüğe giren sözleşme “Ülkelerarası evlat edinmenin çocuğun yüksek yararları dahilinde yapılmasını, temel haklarını güvence altına alarak kaçırılmasının, satımının veya ticaretinin önlenmesine dair koruyucu tedbirlerin alınmasını zorunlu kılıyor”.

        Bern Üniversitesi’nden kültür coğrafyacısı Carolin Schurr yıllardır uluslararası taşıyıcı annelik pazarı ve bazı ülkeleri bu sektörün merkezi haline getiren jeopolitik koşullar üzerine araştırmalar yapıyor. Ulusal yasaların yeterli olmadığını, örneğin taşıyıcı annelere sağlık güvencesi gibi konularda uluslararası bir standart getirilmesi gerektiğini söylüyor.

        “Donbas gibi kriz bölgelerindeki taşıyıcı annelerin üreme piyasasında ucuz iş gücü olarak kullanılmasından kâr elde eden küresel sistem söz konusu” diyor Schurr. Ve bugünkü savaş koşullarında sadece bebekleri için endişelenen müstakbel anne ve babaların değil, taşıyıcı annelerle ailelerinin de ön planda olması gerekiyor.

        Diğer Yazılar