Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Macron için parti bitti. Geçen nisanda cumhurbaşkanlığını ikinci kez kazandı ancak ittifak bloku Ensemble! pazar günkü genel seçimde parlamento çoğunluğunu kaybetti; sandalye üstünlüğünde 44 kişilik gedik açıldı. En son 20 yıl önce, Mitterrand ve Chirac zamanlarında tanık olduğumuz, yer yer hır gür ile geçen kohabitasyon dönemlerinin bir yenisi başlayabilir Fransa’da. Macron ilk dönemi Zeus gücünde geçirdi ama artık getirdiği her yasaya mührü vuran yıldırımı elden gitti, Ulusal Meclis’te taraflarla uzlaşma arayışına girmek zorunda kalacak.

        Yarı başkanlık sistemi olmasına karşın dünyanın belki de en güçlü demokratik siyasi pozisyonundaki lider olarak Macron ülkeyi yönetebilmek için artık meclis aritmetiğiyle dans etmek zorunda.

        Dans partnerleri arasında birinci sırada sol ittifak Nupes geliyor.

        Gerçi aşırı sağdaki Marine Le Pen genel seçimin iyi kazananları arasında, parlamentodaki sandalye sayısını 89’a çıkardı. Ancak muhalefetin en kalabalık grubu 131 vekille solda.

        SOLCULARIN YEMEĞİ: KEBAP VE AVOKADO TOST

        Yani Macron için bundan sonra işler ciğer kebap. Fransa’nın neredeyse tapındığı yemek kültüründeki ideolojik sapmalara bakınca öyle; solcular kebaptan yana!

        REKLAM

        Ta cumhurbaşkanlığı kampanyasından beri mönü tercihleri bakımından çok tuhaf politik bir ulusal yarılma yaşanıyor. Merkezin liberal kıvamlı figürü olarak Macron yeme içme işlerine bulaşmadı, ancak rakipleri her fırsatta yemek üzerinden çatışmaya girdiler.

        Cumhurbaşkanı adaylarından Le Pen ve en aşırı sağdaki Zemmour’un İslam karşıtlığı ve helal et düşmanlığı nedeniyle şiddetle karşı çıktığı kebap, toplumsal çeşitlilik ve Müslümanlarla dayanışma adına sol cenahın favorisi olup çıktı. Zemmour sürekli “Her köşe başında bir kebapçı görmek istemiyorum” diye didindi durdu.

        Radikal sol aday Jean-Luc Melenchon kaç yıldır kinoa salatası yerken fotoğraflar veriyor. Melenchon’un genel seçimde bir araya getirdiği LFI, Sosyalist Parti, Komünist Parti ve Yeşiller’de geleneksel Fransız mutfağından ayrışan farklı tonlamalar hakim.

        Cumhurbaşkanlığı kampanyası sırasında Komünist aday Fabien Roussel, bir konuşmasında Fransız mutfağının temel değerleri şarap, et ve peynire övgüleri yüzünden kendi tabanından büyük tepki gördü. Çünkü iklim krizinin getirdiği bilinç ve veganizmin yükselmesi nedeniyle et tüketimi özellikle genç kuşaklar için hassas bir konu. Ender görülse de, militan vegan gruplarının kasaplara saldırıları vaki. Alkol zevki de toplumsal çeşitliliği benimseyen kozmopolit bireylerin bakış açısıyla Müslüman seçmeni dışlıyor.

        Muhafazakar aday Valérie Pécresse ise “Fransız olmak demek, foie gras yemek demektir” diyerek manifestosunu ortaya koydu. Kaz ciğeri hayvana zulmün nirvanası ama kültür muhafazakarı seçmen açısından cazip bir retorik. Çevreciler için ise zalim bir itiraf. Kaldı ki, pahalı bir seçenek.

        De Gaulle’ün “246 çeşit peynirin olduğu ülke yönetilemez” sözü meşhurdur, bugünkü yemek kutuplaşması ise yönetilemezliğin katmerlendiğine dair bir işaret olabilir. Hatta, Macron’un bir noktada Ulusal Meclis’e yeniden seçim teklifi getirebileceği de söyleniyor.

        REKLAM

        “KİNOA SOLCULARI, HAVYAR SOLCULARINI BİTİRDİ”

        Konuyu, Fransız gazeteci-yazar Jean-Laurent Cassely’nin kaleminden derinleştireyim. Toplumsal davranışlar üzerine denemeleri olan Cassely, sağ ve sol kamplar arasındaki yemek kutuplaşmalarını analiz ediyor; kebap ve kinoadan avokado tosta, kaz ciğerinden Boeuf Bourguignon’a progresif ve muhafazakar kültür arasındaki kırılmaları irdeliyor.

        Hani Asteriks’te Galyalılar en şiddetli kavga dövüşten sonra bile büyük uyum içinde şölen sofrasına otururlar ya, Cassely’nin anlatımına göre Fransızlar artık tam tersini yaşıyor. Toplumsal yarılma, yemek kültürünün Fransız kimliğini belirleyen faktör olmasından kaynaklanıyor. Kültür muhafazakarları geleneksel gastronomi elden gidecek diye endişe ediyor, çağdaş kesim ise toplumsal çeşitliliğin mutfağa da yansıması gerektiğini düşünüyor.

        Tipik Fransız et yemekleri, şarap ve kaz ciğeri muhafazakar. Buna karşılık sol mutfakta avokado tostu ve kebap bir nevi dünyayla kurulan bağ. Gençler ve kozmopolit kentli nüfus arasında yükseliyor. Bu kesim, Melenchon’un çekirdek seçmen tabanını oluşturuyor. Genç kuşakta şarap tüketimi azalıyor, sağlık bilinciyle craft bira yükseliyor.

        Ayrıca Melenchon’un kinoa sevdası, Paris’in salon tipi havyar solcularının defterini dürmüş bulunuyor. Tam isabetle belirtmek gerekirse, “havyar solcusu” diye dalga geçilen önceki Cumhurbaşkanı François Hollande tarzını bitiriyor. Progresif kampın lideri konumundaki Melenchon’un tercihi olan kinoa, hem havyara göre ucuz hem de glütensiz olduğu için sağlık bilincini de vurguluyor. Ancak henüz sadece büyük kentlerin belirli kesimlerinin yaşam tarzına ait bir gıda. Geniş halk kitleleriyle buluşmuş değil.

        REKLAM

        Kinoa solcuları yemek alışkanlıklarıyla kendilerini ayrıştırıyor; burjuva iş elitlerine karşı bir kültürel eliti temsil ediyorlar. Ancak havyar yiyip şampanya yudumlamak yerine vejetaryen gıda ve pahalı organik ürünlerle beslenmek sol siyaseti halk tabanına indirmiyor. Toplumun alt katmanları McDonald’s ya da kebapçıya gidiyor.

        Radikal sağ ve bazı muhafazakarlar yaşam tarzını, Fransız tipi domuz sosisi “Saucisson” ile ifade ediyor. Bu hem veganizme, hem de Müslümanları dışlamaya dönük bir karşı duruş. Marine Le Pen ise hayvan hakları rotasından hareketle helal ete karşı çıkıyor. Sarkozy de sıkça aynı kartı oynardı. Cassely’ye göre Fransızların sağ ve sol olarak uzlaştığı tek gıda burger; vejetaryen çeşidi de bu uyuma katkıda bulunuyor. McDonald’s 1980’lerde Fransa’daki ilk şubesini açtığında, kötü yemek yemenin daniskası olarak entelektüel elitin hışmına uğramıştı. Ancak çeşitlere yerel ürünlerle Fransız tarzı dokunuşlar sayesinde zaman içinde kabullenildi. Fransız restoran zinciri Big Fernand’ın en çok sipariş verilen ürünleri arasında burger ilk sırada yer alıyor.

        Cumhurbaşkanı Macron’un çoğunlukla emekli ve üst orta sınıfa mensup seçmenleri ise mutfak çatışmalarından muaf görünüyor. Yeme içme konularında siyaseten doğru ya da yanlışlarla ilgilenmiyorlar. Eski kuşaklar, genç kuşağa göre çok daha homojen. Onlara göre iyi yaşam tarzının doğal parçası olan her şey gençler tarafından sorgulanıyor. Ev ve otomobil sahibi olmak da dahil.

        Peki bu mutfak çıkmazında Macron, yeni kohabitasyon döneminde hangi tarafla işbirliğine giderek siyaseti kurgulayacak?

        Özellikle 61 vekil çıkaran muhafazakar Cumhuriyetçilerle (LR) pazarlığa girişmesi bekleniyor. Cumhuriyetçiler, emeklilik yaşının 62’den 65’e yükseltilmesi gibi bazı konularda Macron’la birlikte hareket edecekler. Meclis desteği için, başbakan değişikliği de dahil ağır bedel talebinde bulunabilirler. LR’nin ağır topları seçim akşamı yaptıkları açıklamalarda, geniş tabanlı bir koalisyondan yana olmayıp muhalefette kalacaklarını, ancak getirilecek yasalara göre yapıcı rol üstleneceklerini söylediler. Merkezde konumlanan Macron’un hükümeti kaçınılmaz olarak sağ kanatta görünmeye başlayacak.

        Macron ilk döneminde Ulusal Meclis’e karşı kibirli davrandığı, iş dünyasının yararına olan reformları milletvekillerine danışmadan Elysee’de danışmanlarıyla kotarıp havale ettiği için çok eleştirilmişti. Reuters’in haberine göre şimdi bir hükümet kaynağı bile halkın bu durumun farkında olduğunu ve sandıkta ceza kestiğini söylüyor. Bazı siyasi yorumculara göre ise seçim sonucu bir trajedi değil, tersine demokrasinin yeniden canlanması, meclisin anlam ve önemine yeniden kavuşması için bir fırsat.

        O Ulusal Meclis’te, genç ve radikal Melenchon tayfasının baskın olduğu yeni sol kanatla, aşırı sağa bağlı kitlenin oluşturduğu yeni ve güçlenmiş ittifak Macron’u çok zorlayacak. Emeklilik yaşı gibi reformların geçmemesi için ellerinden geleni yapacak, halkı sokağa çağırabilecekler.

        Diğer Yazılar